Sarı Keçili Çiftliği

Kapıdağı Yarımadası'nın Arnavutköy yakınlarında yer alan çiftliğimizde başta zeytin olmak üzere elma, şeftali, üzüm, incir ve karadut yetiştirilmektedir. Kapıdağ Yarımadası‘ nın dikkat çekici özellikleri Toplam 30.630 hektar alan kaplayan Kapıdağ Yarımadası , barındırdığı doğal , kültürel,tarihsel,turistik özellikleri ile binlerce yıldır insanlar için hep önemli bir yaşama alanı olmuştur. Hergeçen gün yaşam damarlarından biri kesilen bu yaşlı dünyamızın , artık ciddi biçimde korunmaya ihtiyacı vardır. İleride henüz ne tür gelişimler ve teknolojiler geliştireceklerini bilemediğimiz torunlarımıza, çocuklarımıza o gün geldiğinde tükenmiş bir dünya bırakmamak, dolayısıyla onu mahvetmiş bir kuşak olarak anılmak istemiyorsak, doğaya biraz daha saygılı , egolarımız esiri olmayan tüketim bilincimizle sahip çıkmalıyız. Kapıdağ Yarımadası , dünyanın nadir iç denizlerinden biri olan Marmara Denizi’ nin incisidir . Aşağıda özelliklerden birkaçını sıralamaya çalıştığımız bu doğa parçasının değerlerine bir kez daha dikkat çekip , üzerinde yapılmaya çalışılan sanayi kuruluşları ile yok olmasına, değerlerini yitirmesine engel olmalı, onu korumalıyız. Bu hepimizin temel görevlerinden bir olmalıdır. Günümüzde bacasız sanayi halini alan turizmde Türkiye’nin belkide ilk turistik beldesi olan Erdek’in de üzerinde yer aldığı yarımadanın günümüzde yeniden bu özelliklerinin hatırlanmasında fayda vardır. Metrapollere yakınlığı ve çoğrafi konumu ile bu değerli toprak parçasını sanayi kuruluşlarının yeni gözdesi haline getirmeyelim . Önemli olan değerlerin farkına varabilmek ve onları görebilmektir. Kapıdağ Yarımadası’nın özelliklerinden bazıları; Tarih : M.Ö dönemlerden günümüze kadar gelen kalıntıları ile antik Kyzikos şehri, Kyzikos’un yıkımıyla oluşmuş, Artaki ( Erdek ) ve Peramos ( Karşıyaka ) şehirleri ve tarihi mirasları yarımada üzerinde önemli oluşumlardır. Kimi önemli tarihi miraslar şöyle sıralanabilir ; Palata Çeşmesi , Çifte Oluk, Apostol, Muhla Kalesi, Kirazlı Manastırı (Panagia Theotokos Faneromeni Manastiri ), Muhteşem Hadrianus tapınağının kalıntıları, Amfiteatr ve Kyzikos Tiyatrosu Turizm : Erdek başta olmak üzeri , Ocaklar , Narlı ve Tatlısu bölgenin turizm konusunda en haraketli beldeleridir. Yaz aylarında yerli turist akını nedeniyle nüfus patlaması yaşarlar . Altın renkli kumsalları , ıssız koyları , su sporları , tekne gezileri için uygun çoğrafyası , iklimi ve bitki örtüsüyle yaz turizmi için cazip özellikler taşır. Ancak yarımada günümüz yükselen değeri olan doğa sporları içinde çeşitli imkanlar sunar . Doğa gezileri ve trekking için sınırsız parkurlar , kampçılık , dağ bisikleti , yamaç paraşütü vb. gibi alternatif spor imkanları turizm sezonunu yalnızca yaz aylarıyla sınırlı bırakmayıp tüm yıla yayabilir . Yine deniz sporları için , dalış, rüzgar sörfü , yelken gibi önemli imkanlar vardır . Yarımada aynı zamanda yöredeki binlerce insan için hafta sonları mesire yerleri, sayfiye yeri özelliklerinde alan ve mekanları da içinde barındırır. Bu bilgiler ışığında yarımadanın tamamının önemli ve geniş hacimli bir turizm bölgesi olduğunu yada olabileceğini söyleyebiliriz. Doğal Yaşam ( Kara ) : 17,686 Hektarını ormanların oluşturduğu yarımada kara ve deniz hayvanlarının çeşitli türleri için gerek sürekli gerekse de göçmen olarak , önemli bir yaşam alanıdır. Bu hayvan türlerinden bazıları ; WWF ( Doğal Hayatı Koruma Vakfı ) verilerine göre yarımadanın Kapsül Burnu ve Maymun Burnu Akdeniz Fok’ unun yaşam alanlarındandır. Diğer türler olarak ; Yaban domuzu, kurt,çakal,tilki, kertenkele,tavşan,yılan,kaplumbağa, kuşlardan ; karga , serçe, güvercin,saka, iskete, kırlangıç, atmaca, çaylak, sığırcık, göç mevsimlerinde leylekler , kaz ve ördekler sayılabilir . Yarımadada önemli bir alan “Yaban Hayatı Koruma Sahası “ olarak belirlenmiş ve çeşitli hayvan türleri bırakılmıştır. Tabii akıbetleri hakkında olumsuz bilgilerde maalesef vardır. Doğal Yaşam ( Deniz ) : Yarımada çevresinde çok çeşitli balık türü barınmakta yada uğramaktadır . Bu nedenle balıkçılık önemli bir gelir kaynağıdır . Ancak bilinçsiz ve kontrolsüz avlanma doğal hayatı tehdit eder hale gelmiştir. Yarımada çevresinde görülen balık türlerinden başlıcaları şunlardır; Göçmen balıklar: Levrek, lüfer, kolyos, uskumru,torik, mezgit, hamsi,sardalya, palamut Yerli ve Taş balıklar : Tekir , kefal , istavrit , dil , kırlangıç, gümüş, barbunya, sinarit, sarıgöz, alyanak, çupra , izmarit , iskorpit Kabuklu hayvanlar : Istakoz, böcek, ayna, pavurya, karides, kaya ve kum midyesi, istirdye, ticari değeri olmayan ama ekolojik yaşam açısından önem arzeden , çağanoz,çalpara,pines,sulina,kestane, deniz iğnesi ve deniz atı sayılabilir. Süngerler: Kimi bölgelerde ticari değer taşımayan süngerler vardır. Koruma anlamında yarımdanın , Gündoğdu Limanı doğusu ile Ormanlı Burnu arası , Erdek çevresi, Marmara Adası Domuz Burnu ile Ara Burnu arası , Marmara Adası batısı ve Hayırsız Ada ve çevresi dalışa yasak bölgeler olarak belirlenmiştir. Orman ve Bitki Örtüsü : Kapıdağ’ da görülen kimi ağaç türlerini şöyle sıralayabiliriz; meşe türleri, akçe ağaç, dişbudak , titrek kavak, ak kavak, karaağaç, kızıl ağaç, söğüt , çınar, erguvan, kızıl çam, defne, ceviz, ıhlamur, kestane … Kıyılarda ve yamaçlarda tarımda önemli bir yer tutan zeytin ağaçları , orta kesimleri makilik ve dağlık alanlar tamamen ormanlıktır. Şifalı bitkiler özelliğinde birçok bitkininde dağlarda ve yamaçlarda bulunması mümkündür , kekik , karabaş otu , ebegümeci,papatya ,ökse otu, yonca, ayı sarımsağı vb. olarak çoğaltabileceğimiz bitkiler doğal ortamlarında kendiliğinden yetişir. Önemli ve özellikli tarım ürünleri : Başta zeytin ve kırmızı soğan ( ki Kapıdağ’ın kırmızı soğanının çok iddialı ve önemli bir ürün olduğunun altını çizmeliyiz ) olamak üzeri , yine kiraz ve dut başta olmak üzeri neredeyse doğal yapısının uygunluğuna göre tüm meyveler yetişir. Üzüm ( ki bağcılık artık çok yapılmamaktadır ), kırmızı biber ve buğday’ı da diğer tarım ürünleri olarak sayabiliriz. Hertürlü sebzeninde bölgede yetiştirilebildiğini belirtmekte fayda vardır. Bu anlamda bölgenin zengin çeşitliliğinde doğal yapısıyla hergeçengün önemi artarak gelişen “ Ekolojik Tarım” açısında da gelişmeye müsait olacağını tahmin etmek zor olmasa gerek . Kapıdağ bu anlamda da gelişmeye açık ve müsati bir bölge olarak da düşünülmelidir. İklim : Bölge Akdeniz, Karadeniz, İç Andolu iklim tipleri birlikte yada tek tek görülebildiği nadir yerlerden birdir . Bu anlamdada ekolojik yapısının , fauna ve flora zenginliğinin sebebi kolayca anlaşılabilir. Kışları ılık geçer , yağışlar sonbahar ve kış aylarında yoğundur. Sonuç Olarak : Yukarıda birtakım özelliklerini sıralamaya çalıştığımız KAPIDAĞ YARIMADASI doğal yapısı , tarihi ve turistik özellikleri , iklimi , bitki örtüsü, doğal yaşamıyla korunmaya ve geliştirilmeye ihtiyaç duyulan bir bölgemizdir. Bunca zenginliği ve çeşitliliği içinde barındıran bir bölgeyi günümüz ve gelecek değer yargılarınıda göz önüne alarak değerlendirip , sanayi kuruluşlarının yapılandığı bir alan olmaktan kurtarmalı , İstihdam değerlendirmelerini yaparken sanayinin alternatifi olabilecek bölgenin özelliğine uygun yukarıda saymaya çalıştığımız alternatifleri geliştirmek ve teşvik etmek, gerek bölge insanına sağlıklı ve mutlu bir yaşam olanağı sunarken , gerekse de gelecek adına örnek bir proje olarak kamuoyunun gündemine taşınabilecektir.

Bademözü Çiftliği

Datça'da yer alan çiftliğimizin en önemli ürünlerinden biri Badem'dir. ikinci sırada zeytincilik gelirken çok az miktarda Datça Hurması da elde edilir. DATÇA YARIMADASININ TARİHİ Datça Yarımadasına önce Karlar ve ardından sırasıyla Mısırlılar, Hititler, İskitler, Asurlular, Dorlar, Persler, Sparta ve Atinalılar, Büyük İskender, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular ve son olarak Osmanlıların egemen olduğu yarımada’daki tarihi buluntular 80 ila 120 bin kişinin yaşmış olduğu 50’den fazla yerleşim bölgesinin M.Ö 600-700 yılları arasında olduğunu göstermektedir. Yarımada üzerinde bir çok yerleşim merkezi kurulmuştur. Bunlar : 1. Birinci Knidos –Eski Datça 2. Emecik köyü yakınlarındaki Binassos 3. Kargı Koyu’nakurulan Akandos 4. Tekir Burnuna kurulan Yeni Knidos İlk Karyalıların egemenliği ve sonrasında M.Ö 1100 yılından itibaren yarımada Dorların hakimiyetine girmiştir. Dorlar’ın ilk yerleşim yeri Burgaz mevkiinde olmuş ve burada Eski Knidos’u kurmuşlardır. Aynı dönem içerisinde yarımada’da ikinci yerleşim yeri olan bugünkü Yaka Köy’ünde yer alan Kumyer kurulmuştur. Yarımada’daki Hızırşah Köyünde Knidoslular M.Ö 4. yy’da seramik atölyeleri işletmiş ve bu atölyelerde 3000 civarında köle çalıştırmışlardır. 1282 yılında Bizanslıların egemenliğinde olan bölge Menteşoğlu Beyliğine geçmiş ve sonra Osmanlı İmparatorluğunun Menteşoğluna saldırmasıyla Datça Yarımadası Osmanlı İmaparatorluğuna katılmıştır. Menteşoğlu her ne kadar bölgeyi tekrar ele geçirmiş olsa da 1413 yılında Çelebi Mehmet döneminde yarımada kesin olarak Osmanlının hakimiyetine girmiştir. Dünya Savaşından sonra yarımada kısa süreliğine İtalyanlar tarafından işgal edilmiştir. Yarımadanın ismi önce Knidos sonra Datça olmuştur. Sultan Reşad döneminde Datça yerini Reşadiye’ye bırakmıştır. Yarımada Cumhuriyet döneminin başlarında tekrar Datça ismini almış ve 1928 yılında Muğla iline bağlı bir ilçe olmuştur. DATÇA’NIN FLORA VE FAUNASI Knidos Antik Kenti bilindiği üzere tıp merkezi olmuştur. Dolayısıyla Datça’da bitki yönünden zenginliği antik çağlara kadar uzanmaktadır. Bademiyle ünlü olan Datça’da yetişen diğer bitkiler kekik, adaçayı, zeytin, kapari, karabaş otu, Datça hurması ve keçi boynuzudur. TAPTAZE DALINDAN ADAÇAYI Kara avcılığının yasak olduğu yarım ada’da sayıları az olmasına rağmen boz ayı ve yaban keçisi neslini sürdürmeye devam etmektedir. Yarımada kuş türü bakımından 86 çeşit kuş’a ev sahipliği yapmış olduğu için zengin çeşitliliğe sahip iken ne yazık ki bu durum memeli hayvanlar için geçerli değildir. Kuş türleri arasında sıklıkla rastlananlar şahin, keklik, kumru, karabatak, doğan, alakarga, atmaca, ispinoz, çulluk, kartal, üveyik, serçe, alaca ağaçkakan türleridir. Deniz Canlıları : İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsü 2.5 yıl araştırma yaparak Gökova ve Marmaris arasında toplam 457 tür deniz canlısının yaşadığını belirlemiştir. Deniz canlıların çeşitliliği dışında canlıları koruyan ve yarattığı oksijen ile ekolojiye katkıda bulunan deniz dibi ormanları ile posidenya çayırları da belirlenmiştir. Nesli tükenmekte olan ve bu nedenle koruma altına alınan lahos ve orfoz’u da bu bölgede görmek pek mümkündür. Diğer canlı çeşitleri ise karagöz, çipura, akya, mezgit, fangri, iskorpit, uskumru, sinarit, barbunya, sardalye, kalamar, orkinos, ahtapot, mürekkep balığı, tekir, trakonya, levrek’tir. Akdeniz Foku : Yarımadanın bütünü nesli ciddi anlamda tükenmekte olan Akdeniz Foku için en uygun yaşam alanına sahiptir. Bambus Arısı : Bu arı türü diğer arılar gibi 30-40 bin üyeye sahip koloniler yerine 30-40 arıdan oluşmaktadır. Ve diğer bir özelliği ise bal yapmamalarıdır. Bambus arısı çiçekten çiçeğe dolaşıp çiçeklerin döllenmesine katkıda bulunurlar. DATÇA’NIN LEZZETLERİ Üç B’yi es geçmek olmaz. “Bal, badem, balık”. Üç B dışında mutlaka tatmanız gereken lezzetler, ütmek kavurması, kışıyak, dalampa (papatya sapı), dalankıta, köger, garaville (salyangoz), sardalye dolma, ilabada, mürdümek, ilabada, subye güveç, deniz börülcesi taratoru, lakerda çiroz ve daha fazlasıdır. Datça lezzetlerine değinmişken tatlılarından bahsetmeden olmaz. Datça’nın en bilinen, meşhur ve tüm düğünlerde mutlaka yapılan Damat tatlısıdır. Yabancılar ilk bakışta baklava görünümünde olsa da iç malzemesi tamamen badem’den yapılmaktadır. DATÇA’YA ULAŞIM Karayolu : İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla’dan otobüs ile ulaşım imkanı mevcuttur. Marmaris’ten Datça’ya dolmuşlar ile 65 km yol kat ettikten sonra ulaşabilirsiniz.Deniz yolu : İstanbul veya Ankara’dan Dalaman veya Bodrum’a uçarak buralardan feribot ile Datça’ya ulaşmakta diğer bir seçenektir. Yunanistan’ın Rodos ve Symi adasından gelecekseniz Mayıs-Ekim arasında seferleri bulunan feribotları kullanabilirsiniz.

Ağva Dere Çiftliği

Ağva'nın içlerinde yer alan çiftliğimiz daha çok bir hazırlık ve deneme çiftliğidir. Gezilerimizin ilk durağı olan çiftliğimizde her türlü çiftlik hayvanı ve küçük alanlarda ekilmiş sebzeleri bulabilirsiniz. Ağva, Hititler, Frigler, Romalılar ve Osmanlılar gibi birçok uygarlığın geçiş yeri olmuş bir belde. M.Ö. 7. yüzyıla uzanan tarihin kalıntılarına, Ağva'ya bağlı civar köylerde rastlamak mümkün. Kalem Köy'de Romalılara ait kilise kalıntıları ve mezar taşları, Hacıllı Köyü'nde, 3. yüzyıl sonu - 4.yüzyıl başlarında bulunan Gürlek Mağarası, Hisar Tepe'de bulunan kale kalıntısı, Sungurlu mahallesindeki dağ değirmeni önemli buluntular. Ağva'ya 14. yüzyılın ikinci yarısında Konya, Karaman ve Balıkesir'den gelen Türkmen boyları yerleşmiş. Bugünkü Ağvalılar da aynı Türkmen boylarının çocukları. Ağva, Latince "iki dere arasına kurulmuş köy" ve "su" anlamına geliyor. İstanbul'un kuzeyinde, Göksu ve Yeşilçay derelerinin ortasında bir sahil kasabası. Göksu ve Yeşilçay dereleri Ağva'dan geçip Karadeniz'e dökülüyor. Yeşilçay balıkçı teknelerinin mekânı. Göksu kıyısında ise oteller var. Derelerde kano veya deniz bisikleti ile gezinti yapılabiliyor. Motorlu teknelerle birkaç saatlik gezintiler organize edilebiliyor. 12 km. uzaktaki Hacıllı köyü, mağara ve şelaleleri ile ünlü. Kilimli ve Kadırga koyları, yürüyüş için çok elverişli. Ağva'nın nüfusu 3000 civarında. Ama yazın, özellikle hafta sonları bu rakam 10.000'e çıkıyor. Ağva beldesi, Roma, Ceneviz, Bizans egemenliklerine girmiştir. Osmanlı döneminde önemli bir Rum nüfusu varmış. Milattan önceki yüzyıllarda, MÖ 5. ve 7. yüzyılda, Ağva ve yakınlarında yerleşim bulunduğuna dair kanıtlar ele geçmiştir. Kalıntılar; Hitit ve Friglerin de bölgede yaşamış olduğunu gösterir. Başta Yeniköy olmak üzere çevre köylerde, Roma ve Bizans dönemine ait kalıntılar bulmak mümkündür. Ağva'nın tarihte bilinen ilk konukları Hititler olmuştur. Daha sonra Frigler, Romalılar, Bizanslılar ve Osmanlılar gelmiştir. Tarihi MÖ 7. yüzyıla kadar uzanan Ağva'da, Hititlere ve Friglere ait kalıntıları, ayrıca Roma ve Bizans döneminden kalan kilise kalıntılarını, mezar taşlarını görmek mümkündür. Şehrin batısından kıvrılarak Karadeniz'e dökülen Göksu'nun kıyıları yemyeşil bitki örtüsü ve kimi bölümlerininde geçit vermeyen sazlıklarla kaplıdır. Sahilinin her iki tarafında konaklama ve günübirlik tesisler bulunan derenin Karadeniz'e dökülen ağzı geniş bir kumsala açılır.Yaklaşık 4.5 km kumsalı olan denize girmek sakıncalıdır ve dikkatli olunmalıdır. Ayrıca kanalizasyon sisteminin arıtma tesisi maliyet nedeniyle zaman zaman çalıştırılmayabildiği için deniz kirliliği söz konusudur. Ağva'da yapılabilecek birçok aktivite bulunmaktadır. Dere kenarındaki bazı oteller bu aktiviteleri gerçekleştirmektedirler. Ağva'nın doğusunda kalan Yeşilçay adını her iki sahilindeki bitki örtüsünün suya yansıyan renginden almıştır. Kandıra yolundan sapılan Kilimli ve Kadırga koyları, Ağva'ya 10-15 dakika mesafede bulunuyor. Her ikisinde de piknik yapılıp denize girilebiliyor. Ayrıca Ağva'da sadece denizden ulaşılabilen minik koylar da bulunuyor. Teke yolu üzerinde bulunan şelale ise, Ağva'ya 4 veya 5 km uzaklıktadır. Gelin Kayası, Kilimli Koyu ve Saklı Göl gibi yerler de yakınlardaki turistik yerler.doğal alanları olan yerlerdir Ağva 11 Göller vadisinde bulunan Hacıllı Şelaleri ile bilinir. Göksu nehrinin kollarından olan Değirmençayırı Hacıllı bölgesinde geçtiği kanyonda 11 adet şelale ve göl oluşturmuştur. Şile'li arkeolog Nabi Evren tarafından 11 Göller vadisi olarak adlandırılan bu bölgede 2. göl ve şelale bölgesinde bulunan Gürlek Mağarası Bizans Askerlerinin Hiristiyan'lığın yayılma döneminde yakaladıkları misyonerleri hapsettikleri bir mağara olarak kullanılmıştır.[kaynak belirtilmeli] Mağarada bulunan insan kemikleri bu teoriyi desteklemektedir.[kaynak belirtilmeli] İstanbul'a 97 km. lik uzaklıkta yer alan Ağva'ya, büyük bir bölümü otoban olan yoldan ulaşılabiliyor. Özel Araç:Ümraniye-Şile yolunu takip edin. Şile'den sonra, Ağva'ya giden sahil yolunu kullanarak, Kabakoz, İmrenli, Akçakese ve Kurfallı güzergahını izleyin. Toplam bir buçuk saatte Ağva'ya ulaşabilirsiniz. Otobüs:İstanbul-Üsküdar veya Ümraniye'den her saat başı Şile-Ağva otobüsleri kalkıyor, aynı yolu kullanarak, önce Şile'ye, sonra Ağva'ya yolcularını güvenle ulaştırıyorlar. Hafta içinde daha çok yöre halkı ile yolculuk yapıyorsunuz.