Çocuklarda Alerjik Yürüyüş

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Alerjik Yürüyüş Nedir?

Atopik marş, alerjik yürüyüş veya atopik yürüyüş denildiğinde; egzama (atopik dermatit), besin alerjisi, alerjik rinit (bahar nezlesi) ve astımı içeren alerjik hastalıkların doğal seyri anlaşılmaktadır.

Alerjik yürüyüş; atopik dermatit (egzama), besin alerjisi, alerjik rinit ve astım (nefes darlığı) hastalıkların birbirini izlemesiyle ortaya çıkıp belirginleşebilir. Alerjik yürüyüş döneminde bazı şikayetler daha belirgin olarak görülmektedir.

Alerjik Yürüyüşe İlk Adım

Egzama; astım ve alerjik rinit rahatsızlıklarından önce görülmektedir. Egzama, alerjik yürüyüşün ilk basamağı olarak kabul edilmektedir. Egzama, çocuklarda %15-20 görülme oranıyla en sık görülen hastalıklardandır. Hayatın ilk yılında %60 görülme olasılığı bulunmakta olan hastalık, 1-5 yaş arasındaki çocuklarda ise %30 oranında görülebilmektedir. Alerjik olguları neticesinde çocuk ve bebeklerin, kişisel ve ailesel atopik öyküsü ya da genetik olarak alerjiye yatkınlığı bulunmaktadır. Bu bünyeye sahip hastaların tanıları %50 oranında bir yaşından önce konulmaktadır. Bebeklerde besinler ve besin alerjileri; çocuklarda ise çevresel alerjenler egzamanın görülme olasılığını artıran başlıca faktörlerdir. Atopik dermatitten alerjik rinite ve astım gelişimine ilişkin atopik yürüyüş seyriyle ilgili birçok araştırma mevcuttur. Bu çalışmalarda göre;

• Ailede alerji veya egzama öyküsü bulunan çocuklarda %50 oranında alerjik rinit ya da astım görülebilmektedir.
• 3. ayından önce egzama teşhisi alan bebeklerin %69’unun 5 yaşından önce solunum yolu alerjenlerine karşı daha duyarlı olabilecekleri gözlenmiştir.

Egzamayı tetikleyen etkenler; besin alerjileri, solunum yolu alerjileri, kontakt  (temas) alerjenleri, irritan maddeler, soğuk ve sıcak hava, psikolojik faktörler ve bakteriyel kolonizasyon oluşturan deri enfeksiyonları olarak sıralanabilir.

Alerjik Yürüyüşte  Besin Alerjisinin Yeri:

IgE aracılı inek sütü alerjisinin; egzama, rinokonjunktivit, astım gibi alerjik hastalıklar için risk faktörü olduğu bilinmektedir. İnek sütü alerjisi bulunan bebekler, bronş aşırı duyarlılığına ve hava yolu inflamasyonuna yatkındır. Egzama hastalığına sahip çocukların aileleri, egzama ve astım arasında bir bağlantı olup olmadığını oldukça merak etmektedir. Yapılan araştırmalar sonucu; egzama hastalığına sahip 500 çocuğun 5 yıllık izlemi sonucunda, astımın görülme sıklığı %35 oranında hesaplanmıştır. Egzama hastası çocukların, diğer çocuklara göre astım riskinin 3-4 kat daha yüksek olduğu tahmin edilmektedir.

Alerjik hastalıkların doğal seyri olan alerjik yürüyüşte;

•ilk iki yaşta egzama (atopik dermatit)  ve besin alerjisi görülme oranı yüksektir.

•Oyun çağı ve okul çocukluk döneminde ise; atopik dermatit ve besin alerji görülme olasılığı ve duyarlılığı azalmakta, astım ve alerjik rinit bulguları artmaktadır.

Palm Yağı Zararlı mı?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Aslında birçok kişi tarafından günlerce tartışılan ve kafamızı iyice karıştıran Palm yağı palmiye meyvesinden üretilen bir yağ. Oda sıcaklığında katı halde bulunuyor. Palm yağı, diğer sıvı yağlardan kötü ama katı yağlardan iyi bir yağ. Palm yağının bu kadar çok tercih edilmesinin sebebi başta ucuz olması tabi ki. Gıda sektöründe tercih edilmesinin sebebi ise trans yağ içermiyor oluşu ve lezzet açısından nötr olması. Ayrıca palm yağı yapısal özelliğinden dolayı oksitlenmeye dayanıklı ve raf ömür uzun bir yağ. Bu nedenle pal yağı kullanılan ürünlerinde raf ömrünü uzatıyor.

Bizi ilgilendiren bölümü ise palm yağının özellikle çocuklar tarafından tüketilen ürünlerde kullanılıyor olması. Katı margarinler, bisküviler, hazır dondurmalar, şekerlemeler gibi pek çok gıda maddesinde palm yağı kullanılıyor. Kızartma yağlarında da sıkça kullanılıyor. Genellikle ürünlerin içeriğinde bitkisel yağ şeklinde yazılıyor.

Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA)’nın pek çok gıda maddesinde bulunan palmiye yağıyla ilgili yayınladığı raporda bu yağın tümörlere yol açtığı düşünülen glisidol oluşumuna neden olduğu belirtiliyor. Rapora göre palmiye yağının doğal kırmızı renginin sökmek ve kokusunu ortadan kaldırmak için yüksek sıcaklıklar kullanılıyor. Bu işlem glisidil yağlı asit esterleri (veya GE) olarak adlandırılan atık maddelere neden oluyor. Bu maddelerin hazmı da tümörlere yol açtığı düşünülen glisidol oluşumuna neden oluyor.

Öte yandan bazı araştırmacılar, yüksek doymuş yağ oranı nedeniyle kolestorol seviyesini artırarak, kalp krizi ve felç riskini artırdığını belirtiyor. Isıtılmış palmiye yağının kan basıncını yükselttiği ve yüksek tansiyona neden olduğu da ifade ediliyor.

Biz de ise Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik, “Türkiye’de palm yağına ilişkin mevzuat, ulusal ve uluslararası bilimsel çalışmalar ve veriler ışığında hazırlanmıştır. Söz konusu mevzuatta palm yağının taşıması gereken fiziksel ve kimyasal özellikler yer alıyor. Bakanlığımızca bu konuda her türlü kontroller yapılmaktadır. Palm yağı bütün dünyada gıda sanayisinde yaygın bir şekilde kullanılmaktadır” ifadelerini kullandı.

Türk Gıda ve İçecek Sanayi Dernekleri Federasyonu (TGDF) ise, yaptıkları araştırmalar sonucunda risk içeren maddelerin gıda sanayinde kullanılan endüstriyel yağ üretiminde bulunmadığını, üretimin bu konuda “dünya standartlarının üzerinde” olduğunu söyledi.

Mongol Lekesi yada Moğol Lekesi nedir?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Mongolian spot-MS; Mongol lekesi, Moğol lekesi olarak ta bilinmektedir. Yeni doğum cilt lekeleri arasında sınıflandırılmaktadır.

Sıklıkla kuyruk sokumu üzerinde ve belde görülmektedir. Lekeler 1 yada daha fazla olabilir. Boyutları birkaç cm den 20 cm lere kadar ulaşabilmektedir. Boyutları diğer doğum lekelerine göre daha büyüktür ancak vücut alanının % 5 ini geçmemektedir.
Doğumla gözlenir ancak sonradan da gelişebilmektedir.

Her iki cinsiyeti de eşit tutmaktadır.
Irksal olarak Moğol ve Türkler gibi Orta Asya ırklarında sık görülmektedir. Bu nedenle Moğol lekesi olarak tanımlanmıştır. Ayrıca Japon, Çin ve Macar ırklarında da sık görülmektedir. Amerikan yerlilerinde(Siyularda) ve Polenez adaları ırklarında da görülmektedir. Türklerde görülme sıklığı %12-25 oranında bildirilmiştir.
Buradaki leke gelişimi deride dermiste melanosit artışına bağlıdır. Dermiste pigmentasyonun derin yerleşmesi Tyndall etkisi denilen bir optik etkiye neden olmaktadır ve pigmentasyon mavi görünmesini sağlamaktadır.

Moğol lekeleri; deriden kabarık olmayan, yuvarlak, oval yada düzensiz şekilli olabilmektedir. Lekelerin maviden yeşile, gri, ve siyaha kadar rengi değişebilmektedir.

Renk ilk yılda biraz koyulaşmakta daha sonra ilk 1 yıl sonunda kendiliğinden kaybolmaktadır. 6 yaşına kadar kalıcı olabilmekte lekeler görülebilmektedir. Nadiren ileri yaşlarda erişkinlikte kalabilmekte bunlarda ciddi estetik problemlere neden olmaktadır.
Çok nadiren mongol lekelerinin saçlı deride, yüzde, omuzlarda ve kollarda olması diğer pigmente lekeler; OTA nevus, ITO nevus, Hori Nevus, Blue nevus ile karışmasına neden olmaktadır. Ayrıca mor rengi travma sonrası gelişmiş bir kanama olarak düşünülmekte yanlışlıkla çocuk istismarları tanıları konulmaktadır.
Mongol lekelesi nadiren bazı metabolik hastalıklar ile birlikte olabilmektedir. En sıkıkla Hurler hastalığı , Hunter hastalığı mucolipidosis, Niemann-Pick hastalığı ve mannosidosis ile birlikte olmaktadır. Özellikle yaygın, geç yaşlarda kaybolmamış ve fazla sayıda mongol lekelerinde bu metabolik hastalıklar düşünülmelidir.
Dudak yarıkları ile birlikte dudaklarda mongol lekesi olabilmektedir.

Kendiliğinden ilk 5 yılda kayboldukları için tedaviye gerek yoktur. Erişkin yaş döneminde devam edenler özellikle bel ve kalçada olanlar kapalı alanlarda oldukları için fazla kozmetik problemlere neden olmamaktadır. Ancak yüz ve kolar gibi estetik alanlara yerleşenler, fazla sayıda ve büyük olanlar ciddi estetik problemler yaratmaktadır.

Yeni Bebeğinizin Neden Sizi Mutlu Etmediğini Merak Ediyor musunuz?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Bir bebeğe sahip olmak hayati bir yaşam olayı olup endişe, yorgunluk ve hüzünlenme yaratabilir. Genellikle bu duygular uzun sürmez, ancak eğer devam ederse, depresyondan muzdarip olabilirsiniz.  Günümüzde modern dünya ile birlikte yalnızlaşan yaşamlar depresyon ve ansiyete gibi psikolojik rahatsızlıkların sıkça görülmesine sebep olmaktadır.

Doğum sonrası depresyon ise oldukça yaygındır. Doğum yapmış 6 kadından en az 1’i etkilenmektedir. Depresyon, kalıcı bir üzüntü ve günlük aktiviteleri gerçekleştirmede isteksizlikle birlikte normalde hoşlandığınız aktivitelere olan ilginin azalması şeklinde karakterize edilen en az iki haftalık bir hastalıktır. Buna ek olarak, depresyonu olan kişilerde şu belirtilerden en az birkaçı vardır: enerji kaybı, iştah değişikliği, az ya da çok uyku, kaygı, konsantrasyonun azalması, kararsızlık, huzursuzluk, kendini değersiz hissetme, suçluluk ya da umutsuzluk duyguları ve kendine zarar verme veya intihar düşünceleri. Doğum sonrası depresyon belirtileri arasında ise şunlar da bulunmaktadır: bunalmışlık hissi, belirgin bir nedene dayanmayan ağlama; bebeğinizle yapışma eksikliği, kendinize ve bebeğinize bakabilmeniz konusunda şüphelerin oluşması.

Doğum sonrası depresyon profesyonel yardım ile tedavi edilebilir. Psikologla konuşma ve ilaçlar tedavide yardımcı olabilir. Emzirirken de güvenle alınabilecek ilaçlar mevcuttur.Tedavi edilmeyen doğumdan sonraki depresyon durumu, aylar hatta yıllar sürebilir. Buda sizin sağlığınızı ve bebeğinizin gelişimini etkileyebilir.

Depresyonunuz olduğunu düşünüyorsanız ne yapabilirsiniz?

Duygularınızı size yakın insanlarla tartışın ve destek talep edin. Kendinize biraz zaman ayırmanız veya dinlenmeniz gerektiğinde bebeğe bakmanıza yardımcı olabilirler. Aileniz ve arkadaşlarınızla zaman geçirerek aile bağlarınızı güçlendirin. Mümkün olduğunca açık havada dışarı çıkın. Güvenli ortamlarda, bebeğinizi yürüyüşe çıkarmanız ikiniz için de iyi gelecektir. Tavsiye verebilecek veya deneyimleri paylaşabilecek durumda olan diğer annelerle konuşun. Sağlık uzmanınıza danışın. Durumunuza en uygun tedaviyi bulmanıza yardımcı olabilir. Kendinize veya bebeğinize zarar verme düşünceleriniz varsa hemen yardım isteyin.

Unutmayın: Doğumdan sonra depresyon çok yaygındır. Etkilenebileceğinizi düşünüyorsanız zaman kaybetmeden yardım isteyin.

 

1 9 10 11 12 13 14 15 20