Çocuk Felci

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Çocuk felci hastalığı bulaşıcı olan bazı virüslerin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığıdır. Üç farklı tipi olan çocuk felci virüsü, bağısaklarda çoğalarak, vücudun diğer bölgelerine yayılır. Çocuk felci yaşayan her 200 vakadan bir tanesinde, hastalık etkeni olan virüs omuriliğe geçer ve daha sonra orada kasların sağlayan sinir hücrelerini tahriş eder. Bu sinir sisteminde oluşan tahrip kalıcı olur. Çocuk felci en sık beş yaşının altındaki küçük çocuklarda görülür. Çocuk felci özellikle omurilikteki kasların kasılmasını başlatan sinir hücrelerine zarar veren bir hastalıktır. Çocuk felcine tıp dilinde polimelitis denir. Bu çocuk felci genellikle sonbahar ve yaz aylarında görülür. Çocuk felcine çocuklar yakalanabileceği gibi büyüklerde yakalanabilir. Çocuk felci mikrop vücuda girdikten 7 ile 21 gün içerisine ortaya çıkar.

Hastalık ilk başladığında hemen tedaviye başlanması gerekir. Tedaviye başlanmadığı takdirde hasta olan bireyde özellikle kol ve bacaklarında felç görülür. Felçler genel olarak çocuğun kendi ayağı kaldırmasında ve yürümesinde güçlük çeker. Çoğu hastada felç olan bacak ya da kol duyu kaybı olmaz. Hastalığın başında hastayı diğer kimselerden ayırmak gerekmektedir. Çünkü çocuk felci enfeksiyonları bulaşıcıdır. Hastalık farkına varıldığında mutlaka zaman geçmeden tedaviye başlanılması gerekir. Çocuk felci geçmişte çok sayıda insanın sakat kalmasına ya da ölümüne sebep olmuştur. Çocuk felci bir kişide birden fazla bulaşabilir. Bir yaşından büyük olan yaş grubundaki hassas çocuklar ve yetişkinler mikrobu kaptıklarında felç gelişmesi açısından büyük bir risk altındadırlar. Bu felç gelişen hastalarda ölme durumu %2 ile %22 arasında değişmektedir. Ancak bu felç beyindeki solunum merkezinin etkilenmesiyle bu ölme durumu %40’a kadar çıkabilmektedir.

Çocuk felci bazı gruplar da daha da riskli olabilir. Bu gruplar yaşlı insanlar, bebekler ve çocuklar, hamile bayanlar, çocuk felcinin görüldüğü yerlerde bulunmak (salgın yoluyla bulaşabilmektedir) çocuk felci aşısı olmayan bireylerin çocuk felci olma olasılıkları çok daha riskli olabilir. Bu nedenle hijyene ve çocuk felci aşılarının düzenli olarak yaptırılması gerekmektedir.
Çocuk Felcinin Belirtileri Nelerdir?

Çocuk felcinin pek çok belirtileri vardır. Bunlar;
Çocukta ateş
Yorgunluk
Yüksek ateş
İştah kaybı, yememe istediği
Baş ağrısı
Boğaz ağrısı
Halsizlik
Ensede ağrı
İshal
Kusma

Ensede sertlik gibi belirtileri vardır. Felcin daha sonraki belirtileri genellikle bacaklarda ve kollarda görülür. Vücuttaki kaslar oldukça duyarlı hale gelmiş ve oldukça ağrılıdır. Felcin başlangıç zamanlarında kaslar erimeye ve zayıflamaya başlar. Bu çocuk felci hastalığı ilerledikçe hasta konuşma güçlüğü çekecektir ve bir zaman sonra konuşamamaya başlayacaktır. Çocuk felci hastalığı olan birey bir zaman sonra öksüremez ve yutma problemi yaşar.

Çocuk Felci Neden Olur?
Çocuk felci hastalığının nedeni polio virüsü adı verilen mikroptur. Polio bir virüs tarafında oluşturulan enfeksiyonlara neden olan bulaşıcı bir virüstür. Bu polio virüsü hasta olan bir kişiden başka bir kişiye geçtiği takdirde çocuk felcine neden olmaktadır. Çocuk felcine neden olan bu polio virüsü sadece kişiden kişiye geçmez. Polio virüsü çevre faktörlerinin kötü olduğu ortamlarda kişiye geçebilir. Bu virüs hastaların çıkardığı dışkı ile yayıldığı için çevre koşulların dikkat edilmeyen zamanlarda büyük salgınlara yol açmıştır. Çocuk felci besinlerin mikroplu ve kalabalık ortamlarda havaya yayılan mikropların solunmasıyla da bulaşabilir. Hastalık etkeni virüsün uzun sürenli taşıyıcısı yoktur, hayvanlarda hastalık etkeni taşımazlar.

Çocuk Felcinin Tedavisi
Çocuk felci hastalığının henüz bir tedavisi bulunmamaktadır. Bu felcin geliştiği sırada kol ve bacakların nötral pozisyonda tutulması gerekmektedir. Eğer felç olan hastanın solunum kasları ve diyaframı tutulmuş ise hastaya solunum yolu cihazı ile destek uygulanması gerekmektedir. Hastalığın aktif dönemi geçtikten sonra hastaya fizik tedavi ve bazı kalıcı felçler cerrahi operasyonlar uygulanmaktadır. Çocuk felcinin ilk görüldüğü zamanlarda hasta iyice dinlenmesi gerekir. Çünkü çocuk felci sürekli hareket eden, aktif olan kaslarda daha kolay ve çabuk yayılır. Çocuk felci süresince vücutta pek çok ağrılar meydana gelecektir. Bu nedenle vücuttaki kas ağrılarına ağrı kesici ve hastanın ateşini düşürmek için ateş düşürücü verilir.

Çocuk Felci Aşısı ve Korunumu
Hastalara ve gıdalarla temastan sonra el yıkamak çok önemlidir. Çocuk felcinden korunmanın en etkili yöntemlerden biri aşılama yöntemidir. Bu aşılar iki farklı şekilde mevcuttur. Bu aşılama yöntemlerinden ilki OPV (oral polio aşısı) ağızdan damla olarak verilir, ikincisi ise IPV (inaktive polio aşısı) diğer aşılar gibi enjeksiyon yolu ile verilir, hastalık yapıcı özelliği yoktur. Bu uygulanan aşılar sayesinde tüm dünyada yok etme noktasına kadar ulaşmıştır. Ülkemizde yaklaşık 1998 yılından beri görülmemektedir. Çocuklarda bazı önerilen aşı zamanları vardır. Bunlar 2 ay, 4 ay, 6-18 ay, 4 ve 6 yaşlarıdır. Çocuk felci aşısı yapıldıktan sonra çocuğun beslenmesinde sınırlama yapılmasına gerek yoktur. Anne rahatlıkça çocuğunu besleyebilir. Çocuklarda ciddi hastalık ve ya bağışıklık sistemi zayıfladığında (lenf bezi kanseri, bağışıklık sistemi yetmezliği hastalıkları, kan kanseri ve diğer kanserler) sağlık personeline bu durum bilgilendirilmesi gerekmektedir.

Bebeğim Ne Zaman Oturabilir?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Bebekler bir mucize olarak dünyaya gelirler. Kimi aile bir çok uğraş sonucu bir evlada sahip olurken kimi aileye de plansız bir şekilde gelmektedirler. Ancak nasıl gelirlerse gelsinler bebekler bir ailenin her şeyi olabilme gücüne sahiptir. Doğdukları andan itibaren bütün ilgi onların üzerinde toplanır. Mis gibi kokuları ile etraflarındakileri büyülerken diğer yandan hassas ve narin yapıları oldukça özen gerektirmektedir.

Bebekler doğdukları andan yaklaşık üç yaşına gelene kadar kemik yapıları kıkırdağa daha yakındır. Bu nedenle incinme ihtimalleri daha yüksektir. Bebekleri tutarken, yatırırken ve oturturken gerekli bilgiler doğrultusunda ilerlenmelidir. Bebeklere özgü ay ay tutma şekilleri ve yatırma yöntemleri mevcuttur. Bu yöntemler dikkatli bir şekilde uygulanmalıdır. Aksi durumda bebeğin kemik yapısına veya iç organlarına zarar verebilirsiniz. Bir çok insanda ilerleyen yaşlarda ortaya çıkan iskelet sistemi rahatsızlıklarından çeşitli iç organ rahatsızlıklarına kadar bir çok hastalık bebekken uygulanan yanlış yöntemlerden kaynaklanmaktadır. Üstelik eğer bebeğinize zarar veren bir hareket yapıyorsanız bunun farkına varmanız bir hayli zaman alabilir ve bu bebeğinizde meydana gelen aksi durumun tedavisi için oldukça geç olabilmektedir. Bu tip üzücü ve müdahale şansını kaybetmiş durumlarla karşılaşmamak adına bebeğiniz için daha özenli olmanız gerekmektedir.

Bebeklerin oturtulması ile ilgili de bir çok şehir efsanesi hikayelerini duymanız mümkün. Bebeğin elbette belirli bir döneme kadar oturtulması sakıncalı olacaktır. Ancak bebeğiniz bu durumun yaklaştığını zaten size kendisi haber vermektedir. Doğduğu andan yaklaşık dördüncü aya kadar bebekler başlarını ve üst bedenlerini taşıyamamaktadırlar. Bu nedenle o dönem içerisinde bebeğinizi oturtmaya çalışmanız bebeğinizin zorlanmasına ve zorlandığı durumda sakıncalı pozisyonlar almasına sebep olacaktır. Ancak bebeklerin bu dönemde oturtulması ile ilgili ‘bebeğin beli eğrilir’ ve ‘ omurgası yamulur’ gibi efsanelere çok fazla inanmamak gerekmektedir. Bu tip rahatsızlıklar ancak çok ileri düzeyde bebeğin zorlanması ile meydana gelmektedir. Dördüncü aya kadar bebeğinizi yatar pozisyonda bulundurmanız sağlıklı olacaktır. Dördüncü aydan sonra bebeğin boyun kaslarının gelişimini desteklemek adına yüz üstü pozisyonda yatırarak gövdesini yumuşak bir yastık ile destekleyerek başının yukarıda olmasını sağlayın. Bu hareket bebeğinizin boyun kaslarının işlevini arttırarak bebeğin kafasını taşıyabilme ve kafasına hakim olabilme yeteneğini geliştirecektir. Burada dikkat etmeniz gereken nokta bebeğinizin gövdesini desteklerken çok sert cisimler kullanmamanız olacaktır. Sert cisimler bebeğinizin kaburga kemiklerini rahatsız edebilir, sürekli uygulanması durumda şekil bozukluğuna sebep olabilir. Ayrıca yumuşak bir yastık tercih etmenizi gerektiren diğer bir sebep ise bebeğin midesine uygulanacak baskı olacaktır. Sert bir cisim tercih ederseniz ve sürekli uygulama gerçekleştirirseniz bebeğinizin midesine fazla bir baskı uygulamış olursunuz. Bu baskı bebeğinizin midesinde çeşitli fonksiyonel bozukluklara yol açabilmektedir. Çocuk yaşlardan itibaren bebeğinizin mide sorunları ile karşılaşmasını rahatça bu uygulamaya bağlayabilirsiniz. Ancak bebeğinizin kafasını hafifçe yukarıda tutmasını sağlayacak bir yastık ile sağlıklı bir şekilde dördüncü ay gelişimine destek verebilirsiniz. Bu uygulamayı altıncı aya kadar yapabilirsiniz. Zaten altıncı ayda bebeğinizin gövde gelişimi ve baş kontrolü gelişimi oldukça tamamlanmış olacaktır. Bebeğiniz yavaş yavaş yatırdığınız yerden kalkma sinyalleri verecektir. Çeşitli oyuncaklara veya hareketlere karşı atılma hareketi yaptığını gözlemleyebilirsiniz. Bu gibi belirtilerin tamamı bebeğin yavaş yavaş oturmaya ve yarı oturur pozisyona geçişinin göstergesidir. Bu seviyeye ulaştığı anda bebeğinizi destekli bir şekilde oturtuyor olmanızda hiç bir sakınca yoktur. Bebeğinizi hem daha sağlam oturması adına hem de herhangi bir denge sorunu yaşadığında zarar görmemesi adına yumuşak yastıklar ile desteklemeniz daha sağlıklı olacaktır.

Bebeğiniz bu şekilde oturmaya başladığında yaklaşık olarak altı aynın içerisinde olacaktır. Bu standart olarak gelişen durum bebeğinizin gelişim seviyesi hakkında size olumlu ipuçları vermektedir. Bu evrede bebeğinizi destekleyerek kucağınızda oturtma pozisyonunda bulundurmanızda da bir sakınca yoktur. Üstelik artık bedenine hakim olmaya başlamış bir bebeğe bu pozisyon daha iyi gelecektir. Artık bu tip eğilimleri artmaya başlamış bebeklerde yatmaktan sıkılma ve yatış pozisyonlarında rahatsızlığını dile getirir ağlamalarla karşılaşabilirsiniz. Hatta gelişimi bu yönde sağlıklı bir şekilde ilerleyen bebeklerde sürekli yatar pozisyonda durmak hayli huysuzluğa sebep olacaktır. Sürekli sızlanıp ağlayan bebeğinizin sorunu sürekli yatar pozisyonunda bulunması olabilir. Çünkü o da gelişen hareketlerinin farkındadır ve bunları uygulamak isteyecektir. Aylardır yatar pozisyondan sıkılmış olabileceğini de unutmamak gerekir.

Bebeğiniz size gelişim sinyallerini vermeyebilir. Siz bebeğinizi teşvik edici hareketler yaptırabilir kas ve iskelet sistemini destekleyen masajlar yapabilirsiniz. Aslında dört ve altı aylıkken yavaş yavaş oturma evresine geçen bebeğiniz hala yatar pozisyonda duruyor ve atılma ve kalkma gibi eğilimler göstermiyorsa siz onu yavaş yavaş oturtabilirsiniz. Bu konuda isteksiz bir bebeğiniz olabileceğini unutmayın. Eğer isteksiz bir bebeğiniz varsa biraz özenerek onunla ilgilenmeniz gerekecektir. Oturma pozisyonu için alıştırmalar yapmalı, başını taşıyabilmesi için güçlendirebilecek hareketler yapmalısınız. Ancak bunların uygulamasında oldukça dikkatli ve özenli davranmanız gerekir. Bebeğinizin oldukça hassas olduğunu unutmamak gereklidir.

Bebeğinizin desteksiz bir şekilde kendi kendine oturması ise yaklaşık olarak yedi veya sekizinci aylarda kendini göstermektedir. Bu aylardan önce bebeğinizi desteksiz bir şekilde sizin kontrolünüz dışında oturtmamaya özen gösterin. Bu herhangi bir bedensel zaafiyete sebep olmayacaktır ancak bebeğinizin her an kendini kontrol edemeyip düşmesi bebeğinizin canının acımasına ve yaralanmalara sebep olabilir. Ancak kulaktan kulağa yayılan efsaneler gibi bel eğrilmesi ve türevi gibi rahatsızlıklara meyil vermemektedir. Bu tip efsanelere kulak asıp bebeğinizin uzun süre yatar pozisyonda olması sizin düşündüğünüzün aksine bebeğinizde gelişim geriliğine sebep olabilmektedir. Hareket etmeyen bir çocuğu siz teşvik etmelisiniz. Aksi taktirde bebeğinizde çeşitli bedensel gerilikleri gözlemlemeniz kaçınılmaz olacaktır. Bebeğiniz sırt kaslarındaki ve boynundaki gelişimi tamamlayıp kendi başına oturmaya başladığı andan itibaren ise ek gıda zamanının oldukça yakın olduğunu söylemek doğru olacaktır. Çünkü bu gelişim bebeğinizin hareketlerindeki artışa işaret etmekte olup daha çok enerjiye ve besine ihtiyaç duyduğunun göstergesi olacaktır. Ancak ek gıda geçişine bebeğinizin kendi başına oturması ile karar vermeden önce bebeğinizin hekimine danışarak karar vermelisiniz.

Bebeğinizin gelişimi ile ilgili ona yapacağınız en büyük iyilik onunla iyi bir iletişim kurmanız olacaktır. Çünkü henüz kendi sorunlarından bile bahsedemeyen bir canlının tüm isteklerini ve sorunlarını anlamak oldukça zordur. Anneliğe atılan ilk adan itibaren aslında anne ve bebek arasında oldukça kuvvetli bir bağ gelişmektedir. Bu nedenle bebeğinizin sorunlarına yanıt vermek sizin için zor olmayacaktır. Beslenme, temizlenme gibi isteklerini oldukça kolay anlıyor ve ona yardımcı oluyor olacaksınız elbette. Ancak bebeğinizin yukarıda bahsedilen gibi oturma, emekleme gibi isteklerini ve gelişimini anlamanız oldukça önemlidir. Ona doğru zamanda doğru pozisyonlara alıştırmak ve gelişimini desteklemek ise direk olarak anne ve babaların görevidir. Bu görevi en iyi şekilde yerine getirebilmek adına ise bebeğinizle iyi bir iletişim kuruyor olmanız onu gözlemlemeniz ve gelişim sürecini takip ediyor olmanız anlamına gelmektedir. Oturma aşamasına gelmiş bir bebek size bunun sinyallerini açık açık verebilmektedir. Siz bu sinyalleri almadığınız takdirde bebeğinizde huysuzluklar ve çeşitli bedensel sorunlar ortaya çıkabilmektedir. Ancak siz onun anlatmak istediğini anladığınızda bebeğinizde hızlı bir gelişim gözlemlemeniz mümkün olacaktır. Günümüz şartlarında uygulaması ne kadar kolay bilinmez ancak bu işin en önemli anahtarı ise bebeğinizle oldukça fazla vakit geçiriyor olmanızdır. Her annenin bir bakıcıdan ziyade bebeğini kendi büyütmesi en çok da bebek gelişim uzmanları tarafından bebeğin gelişiminin istenilen düzeylerde ve sağlıklı gerçekleşmesi adına önerilmektedir.

Bebeklerde Aşı Takvimi

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Aşı, hastalığa karşı bağışıklık sağlamak amacı ile vücuda verilen, zayıflatılmış hastalık virüsü, hastalık etmeninin parçaları ya da salgıları ile oluşturulan bir çözeltidir.

Aşıların Bileşimi
Aşı; bakteri, virüs gibi hastalık etkeni mikroorganizmalardan ya da bunların üretmiş olduğu zehirlerden yapılmaktadır. Yan etkilerin olmaması için öncelikle gerekli işlemlerden geçmektedir fakat vücutta antikor üretmesine tamamen engel değildir.

Canlı (Aktif) Aşılar

Canlı aşılar, virüslerin doğal ya da suni tarzda attenüasyonları sonunda elde edilen canlı virüslerden hazırlanmaktadır. Bu aşılar vücuda verildikleri anda, ürer, yayılır ve immun sistemi (lenfoid ve miyeloid hücreleri) uyarırlar. Bu uyarımın, derecesi, vücuda giren virüsün, antijenik yapısına, virulensine, miktarına, giriş yoluna ve konakçının bağışıklık durumuna, yaşına, cinsine ve duyarlılığına göre değişebilir. Canlı aşıların bazı avantajlı yönler ve dezavantajları bulunmaktadır. Daha iyi bir uyarım yapmaları, çeşitli yollardan (derialtı, peroral, kas içi, sprey, içme suyu, burun-göz damlası, vs.) vücuda verilebilmesi ve hazırlanışının kolay olması avantajları arasındadır. Ayrıca bağışıklığı uzun süreli olabilmektedir. Tekrar virulens kazanabilmesi, aşı kombinasyonlarının olmaması, etrafa bulaşıp yayılmaası dezavantajları arasındadır. Ayrıca immun yetmezliği olanlarda ve immunsupresif ilaç alanlarda infeksiyon oluşturabilirler, virüs konsantrasyonu gerekebilir. Başlıca canlı aşılar; Çiçek aşısı, Sığır vebası, Polio aşısı (sabin), At vebası, Kabakulak, Kızamık, Kızamıkcık, Sarı humma, Gumboro, vs.


Ölü (İnaktif) Aşılar

Ölü (inaktif) aşılar virulensi yüksek suşların çeşitli yöntemlerle (fiziksel ve kimyasal) inaktive edilmesi sonucunda hazırlanmaktadır. İnaktivasyonda kullanılan inaktivanlar virüslerin antijenik yapılarına zarar vererek ya da değiştirerek, vücutta oluşturduğu yanıtta farklılık meydana getirebilir ve virulent suşlara karşı koruma gücünde azalma yaratabilmektedir. İnaktif aşının da bazı avantajlı ve dezavantajlı yanları bulunmaktadır. Ölü aşının avantajları: Kontaminasyonlardan etkilenmez, aşı kombinasyonları mümkündür, infeksiyon oluşturmaz, etrafa bulaşmaz ve yayılmaz, her canlıya istenilen miktarda aşı materyali verilebilir. Ölü aşının dezavantajları ise: Bağışıklık kısa sürelidir ve lokal reaksiyonlara yol açabilmektedir. Başlıca inaktif aşılar; Influenza A ve B, Kuduz, Hepatitis B vs. Ayrıca aynı aşının hem aktif hem de inaktif hazırlanmış formları bulunmaktadır.

Aşıların Mekanizması
Aşılar insan vücuduna girdikten sonra 2-3 hafta içerisinde bağışıklığı kuvvetlendirir ve bağışıklığı yıllarca sürmektedir. Ölü aşılar vücutta antikor üretmektediler ve hastalık belirtilerine rastlanmamaktadır. Tam bağışıklığı sağlamak adına, ölü aşının birkaç defa yapılması gerekir. Ölü aşının ömrü çok uzun değildir. Bebeklere ilk aşı 2 aylıkken yapılır. Anne sütüne bağlı çocukların, bağışıklık sistemi çok gelişmediği için aşının tutulması daha zordur. Bu nedenle en etkili sonuçlar ergenlik ve çocukluk döneminde olunan aşılardan alınmaktadır.

Aşıların Yan Etkileri
Bebeğin bünyesie ve çeşitli sebeplere bağlı olarakyan etkilerde bazı değişiklikler ortaya çıkabilmektedir. Canlı aşı yapılmasından sonra hafif bir şekilde atlatılır. Kızamık aşısının ardından hafif ateş ve döküntü olabilir. Aşı ağır ve hafif komplikasyon olarak ikiye ayrılır. Ağır komplikasyon nadir görülen bir durumdur. Çırpınma nöbetleri ve ender olarak da beyin iltihabı görülür. Çocuklarda boğmaca, kızamık, çiçek aşılarından sonra görülür. Hafif komplikasyon da ise deride yol açtığı belirtilerdir. Aşı olan bölgede lenf bezlerinde şişkinlik oluşur.

Bebeklere Neden Aşı Yapılır?
Aşılar genellikle bulaşıcı hastalıkları önlemek amacı ile yapılmaktadır. Aşılar günlük hayatta ölümcül hastaları bile önleyen bakteri, virüs gibi enfeksiyon etkenlere karşı bir panzehirdir. Aşılar; zayıflatılmış hastalık virüsü, hastalık etken parçaları, çeşitli zehirli maddelerinden oluşmaktadır. Vücut aşıyı aldığı zaman antikor üreterek bağışıklık sistemi oluşmaktadır. Aşı ile önceden oluşan antikorlar, karşısına gelen maddelere karşı savaşarak vücudu hastalıklara karşı korumaya hazır hale gelir. Bu nedenle bebeklerede bazı aşıların uygulanması gerekmektedir.

Bebeklere Hangi Aşılar Uygulanır?
Bebeklere doğumdan sonra bir takım aşılar yapılmaktadır. Bu aşılar; verem (BCG) aşısı, karma aşı (DBT) çocuk felsi (polio) aşısı, kızamık-kızamıkçık-kabakulak aşıları, hepatit A aşısı, hepatit B aşısı, hemofilus influenza B aşısı, grip aşısı ve su çiçei aşısı.

Bebeklere Aşı Ne Zaman Yapılır?
Bebeklere doğduğu anda itibaren aşılar yapılmaya başlanır. Bebeklerin doğduğu anda, ilk ayın sonunda, ikinci ayın sonunda ve bu gibi periyodik zamanlarda bazı aşılar yapılmaktadır.

Hastaneden Çıkmadan Yapılan Aşı
Hepatit B1 aşısı:

“Hepatit B aşısı”, yenidoğan bebeğin ilk aşısıdır ve bebek doğar doğmaz ilk dozu hastanede yapılır. Ancak bebek evde doğmuşsa ya da herhangi bir nedenle ilk aşısı yapılmamışsa, bebeğin taburcu olduktan sonraki ilk doktor muayenesinde, mutlaka “hepatit B aşısı” yapılmalıdır. Doğduğu anda 2000 gr’ ın altında ağırlığa sahip prematüre bebeklerde, aşı biraz daha geç yapılabilmektedir.

K Vitamini:

Bebeklerde K vitamini yetersizliği ilk iki ay içerisinde göbek bağı yerindeki basit kanamayla ortaya çıkabilir. Böyle bir eksikliğin ortaya çıkma durumunda eksikliği gidermek amacı ile doğumdan sonra tüm bebeklere üst bacak kası içine K vitamini yapılır. Ağızdan K vitamini içirmek de önerilmemektedir.

1. Ayın Sonunda Yapılan Aşı
Hepatit B2 aşısı:

Hepatit B ağır karaciğer enfeksiyonu yapan bir virüstür. Her yaşta hastalığa neden olabilir. Ancak bebeklerde ve çocuklarda daha ciddi sorunlar yaratır. Çocukluk çağında geçirilen hepatit B enfeksiyonu önemli oranda kronik karaciğer yetersizliğine yol açmaktadır bu nedenle çocukların hepatit B2 aşısı olması şarttır.

Aşının yan etkileri:

Genellikle Hepatit B aşısı sonrası ciddi bir sorun görülmemektedir. Buna rağmen bazen aşının yapıldığı yerde hafif şişme, kızarıklık ve hassasiyet gözlenebilmektedir. Bazen de aşıya bağlı hafif huzursuzluk olabilir. Bu yan etkiler çok hafiftir ve 3 gün içerisinde tamamen kaybolmaktadır.

2. Ayın Sonunda Yapılan Aşılar
BCG – (Verem) sol omuza deri içine yapılır
KPA 1 – (Pnömokok) Bacağa kas içine enjekte edilir
DaBT – İPA – HİB 1- (BEŞLİ KARMA AŞI) Bacağa kas içine enjekte edilir
ROTAVİRÜS 1 – İlk dozu ağızdan verilir.

Beşli KARMA AŞI:

Difteri, Tetanoz, Asellüler Boğmaca, Polio (Çoçuk felci Hemofiluz İnluenza tip B)

Aşı Sonrası Bakım:

Çocukların üçte birinde karma aşıdan sonra iki-üç gün sürebilen ateş gözlenir. Bacağında, aşının yapıldığı yerde kırmızılık veya şişlik gelişirse birkaç günde kendiliğinden kaybolur. Günde dört kez onar dakika süre ile soğuk kompres uygulayabilirsiniz. Aşıya bağlı huzursuzluk ve ateş üç günden uzun sürerse doktorunuza mutlaka danışınız.

4. Ay Aşıları
KPA 2 – (Pnömokok) Bacağa kas içine enjekte edilir
DaBT – İPA – HİB 2- (BEŞLİ KARMA AŞI) Bacağa kas içine enjekte edilir
ROTAVİRÜS 2 – Ağızdan verilir

Aşı Sonrası Bakım:

DaBT aşısı ateş ve huzursuzluk yaparsa doktorunuzun önerdiği ateş düşürücüyü verebilirsiniz. Genellikle aşıdan iki-dört saat sonra, ateş yükselir. Ateş bazen iki-üç gün de sürebilmektedir.

6. Ay Aşıları
Hep B3 (Hepatit B)
KPA 3 – (Pnömokok) Bacağa kas içine enjekte edilir
DaBT – İPA – HİB 3- (BEŞLİ KARMA AŞI) Bacağa kas içine enjekte edilir
OPA 1 – Oral Polio Aşısı

Aşı Sonrası Bakım:
Ateş ve aşı yerinde şişlik gibi yan etkiler daha önceki aşılarda görülmemiş bile olsa tekrarlanan dozlarda daha çok yan etki gelişme olasılığı bulunmaktadır. Daha önceki aşılarda aşırı ateş ve huzursuzluk oluşmuşsa, doktorunuzun önerdiği ateş düşürücüyü bebeğinize verebilirsiniz. Ateş aşıdan hemen sonra yükselebileceği gibi ertesi gün de yükselebilmektedir. Aşıya bağlı huzursuzluk ve ateş üç günden uzun sürerse mutlaka doktorunuza danışmalısınız.

9. Ay Aşısı
Meningokok Aşısı-1 ilk doz dokuzuncu ayda bacak kası içine yapılır.
Aşı programlarına sonradan eklenen menenjit aşısı, meningokok aşısıdır. Meningokok hastalığı, 2 – 18 yaş arasında görülen bakteriyel menenjitlerin en önemli etkenidir. Menenjit beyin ve omuriliği saran zarların enfeksiyonudur. Bu nedenden dolayı önemli bir aşıdır.

12. Ay Aşıları
KKK_1 (Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak aşısı)
KPA-4 – (Pnömokok) Bacağa kas içine enjekte edilir.
Su Çiçeği-1 (Varicella) Aşı üst kola deri altına enjekte edilir.
Meningokok Aşısı– 2 ikinci doz

Aşı sonrası bakım:

Suçiçeği aşısı nadiren de olsa ateş ve vücutta döküntü yapabilir. Endişe edilecek bir durum değildir.

Bebeğiniz Sürekli Hıçkırıyor mu?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Hıçkırığın ne olduğunu bilirsek, bebeklerde hıçkırığın ne için olduğu konusunda daha fazla bilgi sahibi olur, hıçkırığın sorun olup olmadığını anlarız. Hıçkırığın tıp dilindeki açıklaması, göğüs boşluğu ile karın boşluğunu birbirinden ayıran diyafram kasının birden kasılması sonucunda, ses telleri arasındaki açıklığın istem dışı kapanması ile gerçekleşen ani soluk alımı ve bu sırada oluşan sesin dışarı çıkmasıdır.

Hıçkırık Neden Olur?
Diyafram kası, kişinin göğüs boşluğu ile karın boşluğu arasındaki kastan yapılmış bir organdır. Akciğerleri kasıp gevşetmek suretiyle, düzenli nefes alış verişini sağlar. Diyafram yukarıya doğru kubbe görünümündedir, bu kubbenin orta kısmı kalp çukurudur. Diyaframın etrafı kas demetlerinden oluşur. Diyaframın düzensiz çalışması hıçkırığa neden olur.

Hıçkırık sadece yeni doğan bebek, çocuk ve yetişkinlerde değil anne karnındaki bebeklerde de görülebilir. Bebekler anne karnında nefes alıp vermeye başlamasıyla, anne karnındaki amniyotik sıvıyı yutarlar ve diyaframlarında meydana gelen kasılma ile hıçkırmaya başlarlar. Hıçkırmaları yuttukları amniyotik sıvıyı hıçkırarak dışarıya atabilmesi içindir. Genellikle annenin çok yemek yediği zamanlarda anne adayı bebeğinin hıçkırmasını daha çok hisseder. Çok kısa süren bu hıçkırıklar gün içinde üç dört kez tekrarlayabilir. Anne karnındaki bu hıçkırık halk arasında genelde kötü yorumlanan bir durum olmasına karşın, bilim adalarının, anne karnında hıçkıran bebeğin diyaframının gelişmesi açısından faydalı olduğunu söylerler. Ayrıca anne karnında hıçkıran bebeklerin, doğduktan sonra emme reflekslerinin daha gelişmiş ve güçlenmiş olduğu sonucunu hatırlatırlar. Bu yüzden anne karnındaki bebeklerin hıçkırması olumlu bir reflekstir, korkmak ve endişelenmemek gerekir, çünkü bebeğe faydası vardır.

Bazen de hıçkırığı kesilen bebek, biraz sonra tekrar hıçkırmaya başlayabilir. Bu anneleri ister istemez endişelendirebilir. Bebeğinizin tekrar hıçkırmaya başlaması tamamen doğal bir olaydır, çünkü çok fazla emmiş ve karnını iyice doyurmuştur, bu sebep ile hıçkırıkları devam ediyordur. İlk defa anne olan kişiler bazen bebeklerindeki bu hıçkırık yüzünden endişelenebilirler, ancak şunu unutmayın anne babalar, yeni doğan bebeğinizin veya çocuğunuzun hıçkırması normal bir reflekstir.

Hıçkırmanın birden fazla sebebi vardır, bunlar; aşırı yemek yendiğinde midesinin şişmesi, gaz problemi varsa ve gazını çıkaramıyorsa, hava yutması durumunda, sıcaklığın ya da soğuk havanın birdenbire değiştiği ortamlarda ve heyecanlanacak bir olay olduğunda gerçekleşen durumlardır. Panik yapılmasına hiç gerek yok, çünkü bu hıçkırığa tutulan çocuğunuzun veya bebeğinizin sindirim sisteminin normal çalıştığının ve midesinin sağlıklı olduğunun göstergesidir.

Bebeğiniz bu hıçkırıktan rahatsız olmaz, bunun nedeni ise kalp ve ciğerlerinin gelişiyor olmasıdır. Yeni doğmuş bebeğiniz hıçkırıyorsa, bu karnının doyduğunu gösterir, çünkü bebeğinizin midesi gelişiyor. Hızlı emdiği içinde midesi şişiyor, bu durum hıçkırmasına neden oluyor. Sürekli hıçkırık ise bebeklerin çok hızlı emmeleri sonucunda, hızla nefes almaları nedeniyle, çok fazla hava yutarlar, yutulan bu fazla hava ise diyaframın kontrolsüz olarak kasılması sebep olur, bunun sonucunda da hıçkırık oluşur. Çocuklarda; sakız çiğnemek, çok fazla gülmek, oyun oynarken ani hareketler de hıçkırığa sebep olan hareketlerdir.

Hıçkırık Tedavisi

Bazen herhangi bir sebep yokken de bebeğiniz veya çocuğunuzu hıçkırık tutabilir, nedensiz hıçkırığa tutulan bebeğinizi kucağınıza alıp, sırtını ovma hareketi yaparak bebeğinize yardımcı olabilirsiniz. Bu durum hem bebeğiniz ile duygusal olarak iletişimin artmasına hem de eğlenceli bir zaman geçirmeniz bakımından bebeğinizin hoşuna gidecektir. Aynı zamanda bebek sakinleşip rahatladığı için hıçkırık geçecektir. Hemen panik yapmayın sevgili anneler. Bebeğinizin hıçkırması, bebeğinizin uykusunu, beslenmesini, anne sütü almasını, emmesini etkilemiyorsa kendi kendine geçmesini bekleyin.

Bebeğiniz emzirme işlemi bittiğinde hıçkırmaya başlıyorsa, telaşlanmayın ve müdahalede bulunmayın. Kendi kendine geçecektir. Ancak hıçkırık uzun sürüyorsa sadece emzirin, bebeğiniz emerken, yutkunma eylemi sayesinde hıçkırığın geçmesine yardımcı olacaktır. Bebeğinize, karnının üzerine yatırıp sırtına masaj şeklinde ki ovma hareketiyle de hıçkırığının geçmesine yardımcı olabilirsiniz. Bebeğinizin emmesi hızlı ise, bebeğinizi uzun süre emzirmek yerine kısa aralıklarla ve sık emzirmek de hıçkırık sorununun çözümüne yardımcı olacaktır. Bebeğinizi emzirirken bir memeden diğer memeye geçerken, bebeğinizin gazını çıkarmanız da bebeğinizin hıçkırmamasını sağlayacaktır.

Anneler genelde bebeklerini emzirirken, bebeğin başını düz tutmaya gayret ederler, oysa bu şekilde meme emen bebeğin karnının şişmesine ve hava yutmasına neden olabilirsiniz. Onun için bebeğinizi emzirirken bebeğin başının çok dik veya düz olmamasına dikkat edilmeli, hafif eğik ile dik durma arasındaki pozisyonda olması bebeğinizin hıçkırmasına engel olacaktır. Ayrıca eğer bebeğinizi düz konumda emzirirseniz bebeğinizde orta kulak iltihabı olmasına da yardımcı olmuş olursunuz. O yüzden emzirme pozisyonun doğru bir şekilde olmasına dikkat etmeniz gerekir. Bebeğinizi biberon ile besliyorsanız biberonun da belirli bir açıda tutulması gerekmektedir ki bebeğiniz biberonla karnını doyururken oluşan hava biberonun dibinde toplansın.

Nefesi tutmak da hıçkırığın kesilmesinde etkili olan eski bir yöntem. Nefes alırken oksijen alan vücut, verirken karbondioksit veriyor, nefesi tutarak karbondioksit vermenin engellenmesi, diyafram kasını rahatlattığı için hıçkırığı durduracaktır. Bir poşete nefes alıp vermek de hıçkırığı geçiren yöntemlerden biridir. Hıçkırık için diğer bir yöntem de uzman birinin ya da bir doktorun yapacağı boyun kısmında ki karotis artere masajdır. Her tür sinir boyundan geçtiği için bilmeyen kişilerin boyun kısmına yaptıkları masaj tehlikeli olabilir.

Çocuğunuz gelişim çağındaysa psikolojik olarak da hıçkırabilir. Korkular, stres, endişeler, ayrılıklar, kazalar da hıçkırık sorununu tetikleyen sebeplerdendir. Bu durumlar da çocuğun sakinleşmesi ve bol su içmesi hıçkırığına iyi gelecektir. Kısaca hıçkırığın olmamasını sağlamak için, yemekler yavaş ve sindirerek yenmeli, yemek sırasında çok fazla konuşmamak ve gülmemek, gazlı içecek ve stresten uzak durmak, sakin olmaya gayret etmek, en iyi çözümdür. Bu işlemleri yaptığınız halde hıçkırığı geçmeyen bebeğinize bir çay kaşığı su verebilirsiniz, ortamı değiştirebilirsiniz. Ayrıca halk arasında hıçkırığı geçirmek için söylenilen çözüm yollarından biri de, hıçkırığa tutulmuş kişiyi korkutarak şok etkisiyle kişiyi hıçkırıktan kurtarmaktır. Bu yöntem tavsiye edilen bir yöntem değildir. Ani şoklar hıçkıran kişiye sağlığı açısından zararlıdır ya da başka sorunların oluşmasına neden olabilir.

Çocuğunuz kortizon içeren ilaç kullanıyorsa da hıçkırıkları kesilmeyebilir. Bebeğinizde bir yaşına kadar olan hıçkırık genelde normal bir durumdur. Hıçkırık için ilaç kullanılmaması gerekir, çünkü hıçkırık bir hastalık değil, doğal bir reflekstir. Ancak bebeğinizin hıçkırıkları bir saati geçiyorsa, bebeğinizi rahatsız edici durumdaysa doktorunuza danışmakta fayda vardır. Geçmeyen bu hıçkırıklar, birkaç gün veya birkaç hafta, hatta ay bazında süren hıçkırıklar ise bu kadar uzun süreli hıçkırıklar kişide uykusuzluk, halsizlik ve bitkinlik, kilo kaybı olarak kendini gösterir. Uzun süren ve geçmeyen hıçkırıklar bazı hastalıkların habercisi olabilir. Bu hastalıklar, reflü, zatürre, yemek borusu travması, böbrek yetmezliği, sinir travması, mide kanseri, bağırsak tıkanması, kalp büyümesi gibi hastalıklar olabilir.

Diyafram kasında bulunan sinirlerin bazı sebeplerle hasar görmesi de geçmeyen hıçkırıklara neden olabilir, bu hıçkırık bir saat değil günlerce süren hıçkırıktır. Günlerce süren hıçkırıkların sebep olduğu hastalıkları yazmamız, anne ve baba olarak sizi korkutmak amacıyla değil tedbir anlamında doktora gitmenizin faydalı olacağı içindir.

1 2 3 4 5 6 7 8 20