Bebeklerde ve Çocuklarda İsilik

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

İsilik ya da miliarya olarak bilinen kaşıntı hali yalnızca bebeklerde yaşanan bir kaşıntı değildir. Yoğun ve tatlı şekilde kaşıntılara sebep olan isilik, yetişkinleri de etkisi altına almaktadır. İsilik özellikle de sıcaklık ve ısının artması ile nemli havalarda yetişkinler üzerinde etkisini göstermektedir.

Deri altında yer alan ve terlemeyi önleyen gözeneklerin (ter kanallarının) tıkanması sonucu oluşan isilik durumunun belirtileri ise, yüzeysel kabarcıklar şeklinde olabileceği gibi, kırmızı şişkinlikler şeklinde de gelişebilmektedir. Bazı isilik türlerinde, karıncalanma, yoğun kaşıntı ve yanma hissi yaşanabilmektedir.

İsilik zamanla kendiliğinden yok olmaktadır. Şiddetli şekilde seyreden isilik ise tıbbi bakım ve ilaç tedavisi gerektirebilmektedir. Fakat isilik için en iyi tedavi yöntemi, cildi serin tutmaya özen göstermek ve aşırı sıcaktan kaçınmak olacaktır.

İsilik Oluşum Nedenleri

İsilik, ter kanallarının bazılarında tıkanma meydana gelmesi sonucu gelişmektedir. Buna göre, normalde buharlaşması gereken terler, deri altında hapsolup sıkışmaktadır. Böylece iltihaplanma oluşmaktadır ve kaşıntı meydana gelmektedir. Bu ter kanallarının ya da ter gözeneklerinin neden tıkandığına dair geçerli bir sebep bulunmamaktadır. Fakat birtakım faktörlerin ter kanallarının tıkanmasında rol oynadığına dair araştırmalar mevcuttur. Ter kanallarının tıkanmasına neden olarak, isilik oluşmasına yol açan faktörler aşağıda belirtildiği şekildedir;

Olgunlaşmamış ter kanalları: Yeni doğmuş bir bebeğin ter kanalları tam olarak gelişmiş durumda değildir. Bundan dolayı yeni doğmuş bebeklerin ter kanalları daha kolay ve çabuk şekilde kopabilmekte ya da yırtılabilmektedir. Doğumundan ilk bir hafta içinde, özellikle de kuvöz içinde kalan, kalın giysiler giydirilen ya da çok sıcak bir ortamda duran veya ateşlenen yeni doğmuş bebeklerde, isilik oluşumu yaşanmaktadır.

Tropik iklim: Sıcak ve nemli hava isilik oluşmasına neden olabilmektedir.
Fiziksel aktivite: Yoğun şekilde yapılan egzersizler, ağır işler ya da herhangi bir aktivite nedeniyle yaşanan aşırı terleme sonucu isilik oluşabilmektedir.
Aşırı ısınma: Genel olarak aşırı ısınma durumu örneğin, çok sıcak tutan kıyafetler giyilmesi ya da elektrikli battaniye kullanılarak, sıcakta uyunulması gibi durumlar isilik oluşumuna yol açabilmektedir.
Uzun süreli yatak istirahati: Özellikle de yüksek ateş nedeni ile yapılan uzun süreli yatak istirahatleri isilik oluşmasına yol açabilmektedir.

Tanı ve Testler
İsilik için özel olarak planlanmış herhangi bir tanılama sistemi ya da test ve analiz yöntemi bulunmamaktadır. Doktor, hastada gelişen isilik kızarıklarını görerek dahi, isilik tanısı koyabilmektedir.

İsilik Tedavisi 
Hafif şekilde seyreden isilik döküntüleri için en ideal tedavi yöntemi aşırı sıcaktan kaçınmak olacaktır. Çünkü isiliklerin yapısı, sıcaktan kurtulunca ve soğuk ile karşılaşınca hızlı bir şekilde yok olmaya meyillidir. Bunun dışında, şiddetli şekilde seyreden isilik kaşıntıları, tedavi gerektirmektedir. İsilik tedavisinde izlenen yöntem ise genellikle haricen kullanılan yani cilt üzerine uygulanan merhemler şeklindedir. Böylece, isilik kaşıntılarından dolayı kaynaklanan rahatsızlık hissi hafifletilebilmekte ve gelişebilecek olan komplikasyonlar önlenebilmektedir. İsilik tedavisinde haricen kullanılan merhemler ve losyonlar aşağıda belirtildiği şekildedir;

1. Kalamin Losyon Tedavisi

Kalamin losyon; çinko karbonat ve demir oksit içeren pembe renkli bir toz bileşiminin losyon haline getirilmesi sonucu kullanıma hazır hale gelmektedir. Kalamin içeren bu losyon, isilikten kaynaklanan kaşıntıların hafifletilmesine ve sakinleşmesine yardımcı olmaktadır. Ayrıca kalamin losyon, isilik kaşıntılarından etkilenmiş bölgeye sürülerek yani haricen kullanılmaktadır.

2. Susuz Lanolin Tedavisi

Lanolin; koyun yününde doğal olarak bulunan yağlı bir maddedir. Bu madde, esterlerin sarımsı renkli ağdalı karışım özlerinden çıkarılmaktadır ve merhem kremlerin baz maddesi olarak kullanılmaktadır. Susuz lanolin ise, ter kanallarının tıkanmasını önlemektedir ve yeni doku bozulmalarının oluşmasını engellemektedir. Böylece, ter kanalları tıkanmadığı için yeni isilik oluşumu da önlenmiş olmaktadır.

3. Harici Steroid İlaç Tedavisi

Çok daha şiddetli şekilde seyreden isilik kaşıntılarının tedavisinde kullanılan harici streoid ilaçlar, hormon olarak işlev gösteren steroid kimyasalı içermektedirler. Bu harici losyonlar yardımı ile şiddetli isilik kaşıntıları hafifletilmektedir.

İsilik Belirtileri
Yetişkinlerde isilik oluşumu genellikle, cilt kıvrımlarında ve giysilerin sürtünmeye sebep olmasından dolayı gelişmektedir. Yeni doğan bebeklerde ise isilik kaşıntıları genellikle boyunda, omuzlarda ve göğüslerde gelişmektedir. İsilik kaşıntıları aynı zamanda koltuk altlarında, dirsek kıvrımlarında ve kasıklarda da gözlenebilmektedir.
İsilik belirtileri, isilik türlerine göre farklılıklar göstermektedir. Bundan dolayı isilik belirtileri ele alınmadan önce, isilik türlerine değinmek daha doğru olacaktır. İsilik türleri, ter kanallarının ne boyutta ve nasıl tıkandığı baz alınarak sınıflandırılmaktadır. Bu doğrultuda isilik türleri ve belirtileri şu şekildedir; Hafif formda gelişen isilik, cildin üst katmanı üzerindeki ter kanallarını etkilemektedir. Bu isilik türü, sıvı dolu kabarcıklar ve yumrular şeklinde net bir şekilde gözlenmektedir ve kolay şekilde bozunabilmektedir. Cildin daha derin katmanlarda gelişen isilik belirtileri, etkilenen bölgede kırmızı kabarcıklar ve kaşıntı ya da karıncalanma ve iğnelenme şeklinde kendini göstermektedir. Bazen, sıvı içeren kesecikler iltihaplı hale gelirler ve irin dolu kesecikler olarak gelişirler. Bu tür isilik kaşıntılarına da, miliarya pustulosa adı verilmektedir.
Çok daha nadir olarak gözlenen bir isilik türü olan miliarya profunda ise, cildin en derinde bulunan katmanı yani dermis katmanını etkisi altına almaktadır. Bu tür isilikte, cilt içindeki ter bezinin dışına ter sızıntıları geçmiş durumdadır. Bundan dolayı cilt üzerinde sıkı ve ürpermiş deri görünümünde olan ten renginde lezyonlar oluşmaktadır.

Doktora Gidilmesini Gerektiren İsilik Belirtileri
İsilik genellikle serinletme ve aşırı sıcaktan uzak durma gibi uygulamalar ile iyileşmektedir. Fakat eğer isilik kaşıntıları hem yetişkin hem de çocuklarda birkaç günden daha uzun sürüyorsa ve giderek daha da kötüye giden isilik kaşıntıları söz konusu ise ya da bir enfeksiyon durumu fark edildiyse, doktora gidilmesinde fayda vardır. Doktora gidilmesini gerektiren belirti ve semptomlar şu şekildedir;

Artan ağrılar, şişkinlikler, kızarıklıklar ya da isilikten etkilenen bölgede artan yanma hissi,
İsilik lezyonlarından (yaralarından) irin boşalması,
Koltuk altları, boyun ya da kasıklardaki lenf düğümlerinde şişkinlik,
Ateş ya da titreme ve sıtma hali.

Risk Faktörleri
İsilik kaşıntılarına meyil oluşturan bazı faktörler ve isiliğe yatkın olan kişiler şu şekildedir;

Yaş: Yeni doğan bebeklerde isilik oluşması riski daha yüksektir. Tropik iklimler: Tropik iklimlerin hakim olduğu bölgelerde yaşayan kişilerde, ılıman iklimlerin hakim olduğu bölgede yaşayan insanlara göre isilik oluşması riski daha yüksektir. Egzersiz: Terleme yaşanmasına sebep olan herhangi bir fiziksel aktivite ya da egzersiz isilik riskini artırmaktadır.

Komplikasyonlar
İsilik kaşıntıları genellikle herhangi bir problem oluşturmamaktadır. Fakat, kaşınmadan dolayı cilt üzerinde kabartılar ve bakteriyel enfeksiyonlardan dolayı iltihaplanmalar yaşanabilmektedir.

Yaşam Stili ve Evsel Çareler
İsilik kaşıntılarını evsel yöntemler yardımı ile azaltmak ve biraz olsun rahatlamak mümkündür. Buna göre evde uygulanabilecek çareler şu şekildedir;

Sıcak havalarda gevşek ve hafif giysileri tercih etmek. Yine sıcak havalarda, klimalı ve serin mekanlarda vakit geçirmeye özen göstermek. Kurutucu olmayan sabun ile soğuk ve serin duş almak ve duştan sonra da havlu ile kurulanmak yerine, cildin hava ile kurumasını sağlamak. Kaşıntıları dindirmek için soğuk kompres uygulamak. Gözeneklerin tıkanmasına sebep olan, petrol ya da mineral yağı gibi maddeler içeren krem ve merhemler kullanmaktan kaçınmak.

Korunma Yöntemleri
Hem kendinizi hem de çocuklarınızı isilikten korumak için alınacak önlemler şu şekildedir;
Özellikle yaz aylarında, hafif, yumuşak, gevşek ve pamuklu kıyafetler giymek. Kış aylarında, özellikle de çocukların sadece üşümelerini önleyecek kadar sıcak tutan kıyafetler giymesine dikkat etmek. Sıkı ve dar kıyafetler giymekten kaçınmak. Sıcak havalarda olabildiğince serin yerlerde vakit geçirmeye özen göstermek
Serin ve iyi havalandırılmış uyku alanı oluşturmak.

Kızamık

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Kızamık veya Rubeola, özel bir virüsle (Morbilli) meydana gelen, bulaşıcı bir çocukluk hastalığıdır. Kızamığı ilk olarak 860 senesinde Farslı hekim Razi bildirmiştir. Sydenham ise 17. asrın ikinci yarısında hastalığı tarif etmiş ve 18. yüzyıldan itibaren de kızamık salgınları tanınmaya başlamıştır. 1911’de Anderson ve Goldbergen, kızamığı insanlardan maymunlara nakletmişler ve sebebinin bir virüs olduğunu bildirmişlerdir.

Kızamık, çocuk hastalıkları arasındadır. Yetişkinlerde görülmemesi, bunların, çocuklukta kızamık geçirmiş olmalarına ve kalıcı bir bağışıklık kazanmalarına bağlıdır. Eğer çocukluğunda geçirmemişse, yaşlılığında bile geçirebilir. Sonbaharda hastalık artar. Kış aylarında, bilhassa Martta ve soğuk geçen Nisan aylarında en üst seviyeye çıkar. Salgınlar yapar. Yaz aylarında pek görülmez.

Hastalık, sağlıklı bir insana hasta bir insandan genellikle hastanın tükürük damlacıkları, öksürmesi ve konuşmasıyla bulaşır. Ayrıca iyi havalandırılan ve güneş alan bir odada kızamığın bulaşma ihtimali azalır. Ve ayrıca hastanın kullanmış olduğu çamaşır, oyuncak ve yemek kaplarının hastalığın bulaşmasında rolü yoktur. Fakat, kaşık, çatal temizlenmeden ve kısa bir zaman içinde duyarlı bir kişi tarafından kullanılırsa hastalığın bulaşmasında rol oynayabilir. Hastalığın mikrobu, hastaların öksürük ve aksırıkları ile atılan tükrük taneleri üzerinde birkaç saat havada serbest kalır. Teneffüs yoluyla alınarak vücuda yerleşir. Hastalığın kuluçka süresi 9-10 gün kadardır.

Teşhis

Hastalık, hafif titreme ve ateş yükselmesi ile başlar. Nezle hali vardır. Çocuğun gözleri kızarmıştır ve ışığa bakamaz. Bademcikler şişmiştir. Öksürük de vardır. Kızamığın en kat’i belirtisi olarak ağız içinde yanak mukozasında gri-beyaz renkte, iğne başı büyüklüğünde çevresi koyu kırmızı lekeler olan koplik lekeleri görülür. Nezle, öksürük ve konjoktivit (göz iltihabı) ile geçen 3 veya 4 günden sonra 39-40 °C devam eden ateş düşmeye başlar ve bunu takiben kulak ardından, alından ve saçlı deriden başlayan ufak pembe-kırmızı döküntüler ortaya çıkar. Öksürüğün görünmesinden sonra ateş tekrar yükselir, nezle ve konjonktivit daha da artar. Döküntüler, bütün vücuda yayılır, 5-7 gün içinde kaybolur. Kızamık, belli belirsiz seyredebildiği gibi, ölüme kadar götürebilecek derecede ağır da seyredebilir. Vücudun direncini kıran bir hastalıktır. Dolayısıyla seyri esnasında vücutta bulunan birçok fırsatçı mikroorganizma çeşitli iltihabi hadiselere yol açabilir: Orta kulak iltihabı, ağız iltihabı, gastroenterit, zatürre larenjit, bronşit, menenjit, beyin iltihabı gibi.

Kızamık, üç yaşın altında, yaşlılarda ve hamilelerde tehlikelidir. Beslenmesi bozuk, küçük çocuklarda, zatürre ile birlikte ölüme bile yol açabilir.

Rubeola Virüsü (Kırmızı Kızamık ya da Sert Kızamık)

Birey, rubeola virüsünün enfeksiyonunu kaptıktan 10-14 gün içinde semptomlar görünür. Bu döneme, kuluçkalama dönemi adı verilir. Bu dönem boyunca, virüs çoğalır. Semptomlar, iki aşamada meydana gelir.

Erken aşama, aşağıda verilen semptomlarla başlar.

  • Ateş,
  • Halsizlik ya da uyuşukluk hissi,
  • Öksürük,
  • Kırmızı gözler
  • Burun akıntısı,
  • İştah kaybı gibi semptomlar.

Kırmızı kızamık kaşıntısı, iki ya da 4 gün sonra gelişir.

  • İsilik genelde yüzde başlar, ardından gövdeye ve sonrada kol ve bacaklara yayılır.
  • Kaşıntılar, küçük kırmızı yumrular şeklindedir. Bu yumrular birbirlerine karışarak daha görünür hale gelebilir. Uzaktan bakıldığında isilikler tekdüze kırmızı şekildedir.
  • Kızamık olan insanların yanaklarının iç kısmında, “Koplik noktaları” adı verilen küçük grimsi noktalar meydana gelebilir.
  • İsilik, genelde kaşıntılı değildir. Ama, deriyi değiştirebilir. Bu durum, güneş yanığı sonrası soyulmaya benzer bir durum alır.
  • Kırmızı kızamık genelde hafif atlatılan bir hastalık olmasına rağmen, bazen, birkaç ciddi komplikasyon meydana gelebilir. Kırmızı kızamık, bireyleri, bakteriyel kulak enfeksiyonlarına ve zatürreye karşı daha kırılgan hale getirir. Kızamığın bir komplikasyonu olarak zatürre, özellikle bebeklerde ciddi sorunlara neden olabilir. Bu yaş grubundaki ölümlerin çoğundan sorumludur.
  • Her 1000 kızamık vakasından birinde beyin iltihabı durumu görülür. Ve bu komplikasyon ciddidir ve ölümcül olabilir.
  • Kırmızı kızarık, özellikle zayıf bir bağışıklık sistemi olan insanlarda şiddetli şekilde oluşur. HIV virüsüne sahip olan kişiler ya da yetersiz beslenen kişilerde oluşur.

Rubella Virüsü (Alman kızamığı)

Alman kızamığı, kırmızı kızamığa göre daha hafif semptomlardan meydana gelir. Virüsü kapılan süre ile hasta olunan süre arasındaki kuluçka dönemi, 10 gün ile 1 hafta arasındadır.

  • İlk olarak, hastalığa yakalanan insanlar, isiliğin oluşmasından birkaç gün önceden yorgunluk, düşük ölçekli ateş, baş ağrısı ya da kırmızı gözlerin oluşması gibi deneyimler elde ederler. Bu semptomlar, çocuklara göre yetişkinlerde daha yaygındır.
  • Boynun arka tarafında şişmiş, hassas lenf nodülleri oluşabilir.
  • İsilikler parlak kırmızı, pembe renklidir. İsilikler, zamanla birleşebilirler. Genellikle yüz bölgesinde başlar ve gövdenin aşağısına doğru hareket eder. İsilik, genelde kaşıntılı değildir.
  • Enfeksiyon sonrası rubellaya yakalanmış yetişkin kadınlarda, günler ya da haftalar süren ağrılı eklem ağrıları meydana gelebilir.
  • Semptomlar oldukça hafif olabilir. Hastalığa yakalananlar bile farkına varamayabilirler. Özellikle çocuklar.
  • Rubella’nın en korkutucu komplikasyonu ise, doğuştan oluşan rubelladır. Enfeksiyon kapmış hamile olan anneden doğacak olan çocuğa virüsün geçmesi durumudur. Diğer problemlerden bazıları ise, doğumda meydana gelen sakatlıklar, etkilenen çocuklarda katarakt oluşumu, kalp kusurları, işitme güçlükleri, öğrenme yetersizlikleri gibi durumlar oluşabilir. Hastalığın bulaşma riski, en çok hamileliğin erken dönemlerinde olur. Virüs ayrıca, bebeğin düşük olmasına ya da ölü doğmasına da neden olabilir.

Kızamık teşhisi semptomlarına göre değişir. Doktorlar, kızamığı, hastanın hastalık geçmişine bakarak ya da fiziksel muayene sonucu teşhis koyabilirler. Bazı şüpheli durumlarda ise, doktorlar, özel kan testleri isteyebilir ve böylece teşhis koyabilirler. Ancak bu testlere genelde ihtiyaç duyulmaz. Kan testleri, ayrıca, bireyin kızamıklığa karşı bağışıklığının olup olmamasını görmek için de kullanılabilir.

Tedavi Yöntemleri

Hasta sık sık havalandırılan, güneş gören bir odaya yatırılır. Odanın ısısı 18-22 °C arasında olmalıdır. Ateşli dönemde süt, sütlü yiyecekler, meyve suları, et suyu verilir. Hasta isterse, haşlama veya ızgara etler, yumurta, taze meyve ve sebze yedirilmesinde mahzur yoktur. C ve A vitamini faydalıdır. Ve ayrıca kızamığın tedavi için özel bir ilacı bulunmamaktadır. Hasta, nezle ve döküntü bitinceye kadar ayrı bir odada yatırılır. Ağız temizliğine dikkat edilir. Gerekirse, ağrı kesici, ateş düşürücü ilaçlar verilir. Ortaya çıkan başka hastalıklar da varsa tedavi edilir. Kızamığın ihbarı (haber verilmesi) mecburidir. Hastanın en az 9 gün tecridi gerekir. Salgınlarda, nezleli çocukları okula göndermemelidir. Kızamığın tedavi için özel bir ilacı yoktur ama canlı kızamık aşısı vardır (Kızamık aşısı). Bu aşı, kızamıktan korunmada çok faydalıdır. Bu aşı 12 – 15 aylık çocuklara yapılmalıdır. Kızamık, daimi bir bağışıklık bıraktığından, bir defa geçiren bir daha geçirmez. Salgınlarda kızamıktan korunmak için, yerine göre hassas çocuklara kızamık serumları da uygulanabilir. Kızamık aşısı ile çocuk çok hafif bir kızamık geçirmekte ve bir daha kızamık olmamaktadır.

Var olan kızamık enfeksiyonundan kurtulmak için herhangi bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Ancak, virüse maruz kalan kırılgan bireylerin korunması için bazı ölçütler bulunmaktadır.

  • Hastalık Sonrası Aşılanma: Bağışıklığı olmayan insanlara ve bebeklere, hastalığa karşı koruma sağlamak amacıyla kızamık virüsüne maruz kalındıktan 72 saat içinde kızamık aşısı vurulmalıdır. Eğer kızamık hala oluşuyorsa, hastalık genelde hafif semptomlara sahiptir ve kısa bir süre için sürecektir.
  • Globulin Bağışıklık Serumu: Virüse maruz kalan hamile kadınlar, bebekler ve bağışıklık sistemleri zayıf olan insanlar, globulin bağışıklık serumu adını alan protein enjeksiyonları alabilirler. Virüse maruz kalındıktan 6 gün içinde verildiğinde, bu antikorlar, kızamığı engelleyebilirler ya da semptomlarının daha az şiddette geçmesini sağlarlar.

Kullanılan İlaçlar :

  • Ateş Düşürücüler: Siz ya da çocuğunuz için alınan bazı ateş düşürücü ilaçlar, kızamık hastalığı yanında baş gösteren ateşin rahatlatılmasına yardımcı olabilir. Çocuklara ya da ergen bireylere aspirin verirken dikkatli olunmalıdır. Aspirin, 3 yaşından büyüklerin kullanımı için onaylanmasına rağmen suçiçeği ya da grip gibi semptomların giderilmesinde çocuklar ve ergenlere aspirin verilmemelidir. Çünkü, aspirin Reye’s sendromu ile bağlantılı bir ilaçtır. Nadir oluşur ama çocuklarda hayatı tehdit edici bir potansiyeli olabilir.
  • Antibiyotikler: Eğer siz de ya da çocuğunuzda kızamık varken zatürre, kulak enfeksiyonu gibi bakteriyel bir enfeksiyon varsa, doktorlar antibiyotik tedavisi ile tedavi edebilirler.
  • A Vitamini: A vitamini düşük seviyelerde olan insanlarda, kızamığın muhtemel semptomlarının şiddeti daha fazla olmaktadır. A vitamini alımı ile, kızamığın şiddeti azaltılabilir.

Tedavi Sırasında Dikkat Edilmesi Gekenler

Kızamık hastalığının tedavisi olmamasına rağmen, bazı adomlarla, kızamık daha dayanılır hale getirilebilir. Bu adımlar ise;

  • Bolca dinlenmek gerekir,
  • Ilık su ile sünger banyosu, hastanın ateş nedenli rahatsızlığı azaltılabilir.
  • Sıvı kaybını engellemeye yardımcı olmak için bol sıvı tüketimi yapılmalı,
  • Nemlendirici ya da buharlaştırıcı araçlar öksürüğü kolaylaştırabilir.
  • Ayrıca, ağrı kesiciler ve ateş düşürücüler, talimatlara uygun olarak kullanıldıklarında semptomların azaltılmasına yardımcı olurlar.
  • Ancak şunu hatırlatmdaa fayda var. Çocuklara ya da ergenlik dönemindeki bireylere aspirini asla vermeyin. Çünkü aspirin, Reye’s sendromu adı verilen hastalığa neden olmaktadır.

5. Gün Blastokist Transferi

Gönderildiği yer: Hamilelik Dönemi, Sağlık | 0

Doğal yollardan bebek sahibi olamayan çiftlerde uygulanan tüp bebek (IVF); erkek ve kadın üreme hücrelerinin laboratuar ortamında özel koşullarda döllenmesi ve oluşan embriyoların kadının rahmine yerleştirilmesi yoluyla gebelik elde edilmesinin amaçlandığı modern bir tedavi yöntemidir. Günümüzde uygulanmakta olan ileri tüp bebek tekniklerinden biri olan 5. Gün Blastokist Transferi, çocuk sahibi olmak isteyen çiftlere çok daha yüksek oranlarda gebelik şansı sunmaktadır.

Laboratuar ortamında 5 gün boyunca takip edilip geliştirilen embriyolara blastokist adı verilir. 5. günde yapılan embriyo transferine de “blastokist transferi” denir.

1978 yılında ilk başarılı tüp bebek gebeliği de blastokist transferi ile elde edilmiştir. Embriyo, gelişim sürecinin 5-6. günlerinde blastokist evresine ulaşılmaktadır. Bir blastokist, yaklaşık olarak 100-120 hücre içermektedir. Bu dönemden sonra embriyoların laboratuar ortamında bekletilmesi mümkün değildir. Anne rahmine transfer edilmesi gerekmektedir. Embriyo transfer sonrasında 6-7 günlerde koruyucu tabakası olan zona pellüsidadan kurtulur ve rahim dokusuna tutunmaya başlar.

Blastokist transferi ile implantasyon (tutunma) şansı daha yüksektir. Çünkü iyi embriyoların seçimi söz konusudur, yani ancak iyi olan embriyolar laboratuvarda gelişimlerine devam etmekte ve 5. güne ulaşabilmektedir.

Tüm ülkelerde çoğul gebeliğin yarattığı risklerden korunabilmek için transfer edilen embriyo sayısına yasal sınırlamalar getirilmiştir. Ülkemizde bu sınır, en fazla 2 embriyodur. 5. gün embriyo transferinde 1 veya 2 blastokist verilerek, hem çoğul gebelik riski azaltılmış hem de gebelik şansı yükseltilmiş olur. Tüp bebek tedavisinde amaç, eve tek sağlıklı bebek götürmektir. Bu amacı başarmak için daha kaliteli ancak daha az sayıda embriyo transferi tüm seçkin kliniklerin ortak stratejisidir.

5. Güne Hazır Olmak
Tüp Bebek laboratuvarlarında kullanılan embriyoların içerisinde takip edildiği ardışık kültür mediumlarında hastaların %60-70’inde blastokist evresine ulaşılabilmektedir.
Kromozomsal anormallik taşıyan embriyoların blastokist dönemine ulaşabilme ihtimali, normal olan embriyolara oranla çok daha düşüktür. Böylece, 5. günde kromozomsal olarak daha sağlıklı embriyoların seçilebilme ihtimali yüksektir. Bu nedenle blastokist dönemi kaliteli embriyoların transferi ile çok daha yüksek gebelik oranları elde etmek mümkündür.
Blastokist dönemine ulaşmış embriyolar, ultra hızlı dondurma yöntemi olan vitrifikasyon ile başarılı şekilde dondurulabilmekte ve ihtiyaç duyulduğunda başarıyla çözülebilmektedir.
Ancak 5. gün blastokist transferi yapabilmek ve başarılı sonuçlar elde edebilmek için sadece sizin embriyolarınızın belirli şartlara uyması yeterli olmaz.

Tüp bebek ünitesinin de yüksek niteliklere ve standartlara sahip olmasını gerekir:
• Laboratuvar koşulları üst düzeyde olmalı. Dizaynı, havalandırması, temizliği ve bunların periyodik kontrolleri titizlikle yapılmalı.
• Yeterli ve kaliteli donanımlara sahip olmalı, kontrol ve kalibrasyonları düzenli yapılmalı.
• Alanlarında uzman tecrübeli bir ekibe sahip olunmalı.
• Blastokist transferi gibi titiz takip gerektiren tekniklerde tecrübeli embriyologlar yeterli sayıda olmalı.

Blastokist transferi kimlere uygulanır?
Alınan ve döllenen yumurta sayısının çok olduğu (genelde 8 ve üzeri) ve 3. gün embriyo kalitesinin iyi olduğu tüm çiftlerde uygulanabilir.

Blastokistlerin neden yaklaşık %50’si tutunamamaktadır?
Muhtemelen kromozomsal anomalili bir embriyo söz konusudur ya da endometriumun embriyoyu tutma kapasitesinde sorun vardır.

Blastokist Transferi Kimlere Önerilir?
• Daha önce tekrar eden denemelerde iyi kalitede 3. gün embriyoların verilmesine rağmen gebeliğin oluşmadığı çiftlere,
• Çoğul gebelik istemeyen çiftlere,
• Kalan embriyolarının dondurulmasını istemeyen çiftlere önerilir.

Blastokist transferinin dezavantajları nelerdir?
• Hastaların yaklaşık %40’ında transfer edilecek blastokist gelişmeyebilir.
• Bazı olgularda beşinci günde embriyoların dondurulması, 3. gün dondurulması kadar iyi sonuçlar vermeyebilir.
• Bazı araştırmalara göre laboratuvar ortamında blastokist evresine gelemeyen embriyoların %10’u 2. ya da 3. günde rahime verilmiş olsa idi gelişimlerine devam edebilirlerdi.

Hepimiz bir zamanlar ‘’blastokist’’ idik. Blastokist transferine gidilmesinin amacı, daha kaliteli embriyoları seçerek, gebelik şansını arttırırken çoğul gebelik riskini azaltabilmektir.
Unutmayınız ki; her durumda blastokist transferi uygun olmayabilir. Transfer için blastokist aşamasına kadar bekleme kararını verirken; embriyoların kalitesi, sayısı ve niçin tüp bebek yapıldığına göre bu kararı embriyoloğunuz, doktorunuz ve siz birlikte değerlendirirsiniz.

Tüp Bebek Tedavisi

Gönderildiği yer: Hamilelik Dönemi, Sağlık | 0

Tüp Bebek Nedir?
Doğal yollardan bebek sahibi olamayan çiftlerde uygulanan tüp bebek (IVF); erkek ve kadın üreme hücrelerinin laboratuar ortamında özel koşullarda döllenmesi ve oluşan embriyoların kadının rahmine yerleştirilmesi yoluyla gebelik elde edilmesinin amaçlandığı modern bir tedavi yöntemidir.

Tüp bebek tedavi yöntemi, birçok çifte gebeliğe ulaşma şansı sunmaktadır. Mikroenjeksiyon yöntemi ile sperm sorunu olan birçok erkek, artık bebek sahibi olabilmektedir. Tüp bebek tedavisinde başarı oranlarının giderek artması, son derece sevindiricidir. Titiz çalışma, etik tutum, doğru zamanlama ve güler yüzlü bir tedavi süreci, başarıyı önemli oranda etkilemektedir. Önceki yıllarda bebek sahibi olmayı hayal bile edemeyen çiftler, kendi mucizelerini gerçekleştirme şansı bulabilmektedir.

İşte bu şans için tüp bebek tedavisinde atılacak 3 adım, çok önemlidir.

Bu 3 adım;
1. adım iyi bir hazırlık ve destek dönemidir.
2. adım uzman, tecrübeli bir ekip ve ileri teknolojik donanıma sahip merkez seçimidir.
3. adım kişiselleştirilmiş güncel tedavi planı ile bebek sahibi olmak isteyen çifte en uygun tedavinin belirlenmesidir.
Tüp bebek tedavisi hangi durumlarda düşünülmelidir?
• Kadının tüplerinde tıkanıklık varsa,
• Kadında endometriozis (çikolata kisti hastalığı) bulunuyorsa,
• Erkekte sperm sayısı az veya sperm hareketliliği sorunları yaşanıyorsa,
• Polikistik Over Sendromu’nda diğer tedaviler başarılı olamamışsa,
• Hormonal yetersizlik gibi yumurtlama sorunları varsa,
• İleri yaş ve zayıf yumurtlama durumunda,
• Nedeni anlaşılamayan infertilitede,
• Diğer tedavi yöntemlerinden sonuç alınamadıysa,

Tüp bebek tedavisine başlanılması düşünülmelidir.

Doğal yollardan bebek sahibi olamayan çiftlerde uygulanan tüp bebek tedavisinde erkek ve kadına ait olan üreme hücrelerinin laboratuvar ortamında özel koşullarda döllenmesi ve anne rahminde bebeğin tutunması amaçlanmaktadır. Tüp bebek yöntemiyle doğan bebekler, normal doğal yöntemlerle dünyaya gelmiş olan bebeklerden farklı değildir.

 

Tedavi Yöntemleri

• Yumurtalama  tedavisi (Ovulasyon İndüksiyon)
• Aşılama (Intra Uterrin İnseminasyon)
• Klasik  tüp  bebek (IVF-ET)
• Mikroenjeksiyon (ICSI-ET – Mini tüp bebek)

Erkek hastalarda mutlaka muayene ve semen analizi yapılmakta, gerekirse hormon profili değerlendirip, ileri sperm fonksiyon testleri yapılmaktadır. Ayrıca intrauterin inseminasyon ve mikromanüplasyon için spermler hazırlık işlemlerine tabi tutulmaktadır. Kadın hastaların ise, muayene ve ultrasonografisi yapılmakta ve mutlaka hormon profili istenmektedir.

Aşılama (artifisiyel inseminasyon), inseminasyon odasında; mikroenjeksiyon(ICSIET) ve klasik tüp bebek(IVF-ET) gibi üremeye yardımcı tedavi yöntemleri embriyoloji laboratuarında; diagnostik (teşhis amaçlı) ve terapötik (tedavi amaçlı) endoskopik cerrahi prosedürler genel anestezi altında veya mikrocerrahi ile sperm elde etme işlemlerinin tümü (TESE,TESA, MESA, TEFNA vs) lokal veya genel anestezi altında ameliyathanede uygulanmaktadır. Oosit toplama işlemi (OPU), ameliyathanede genel anestezi altında yapılmakta ve embriyoloji laboratuarında oositler değerlendirilmektedir. Embriyo kültürleri ve takibi uygun inkübatörlerde yapılmaktadır. Gerektiğinde embrio zarına lazerle assisted hatcing (yardımla yuvalanma) işlemi uygulanabilir. Embriyo transferi, hastanın durumuna ve embriyo kalitesine göre 2., 3., 5. veya 6. gün uygulanmaktadır.  Ameliyat odasında diagnostik ve terapötik endoskopi operasyonları (laparoskopi ve histeroskopi), vajinal yolla kist aspirasyonu, çoğul gebeliklerde fetal redüksiyon işlemi, amniosentez, cerrahi veya mikrocerrahi ile sperm elde etme operasyonları gerçekleştirilmektedir. Freezing (dondurulma) odasında ise, embriyo ve testis dokusu, over dokusu dondurma işlemleri uygulanmaktadır. Uygulamalar sonrasında hastalar, gözlem odasında takipte tutulmakta, 2-3 saatlik takipten sonra durumu stabil olanlar, evlerine gidebilmektedir.

Gebelik gerçekleşen hastaların rutin takipleri, antenatal ve perinatal genetik (amniosentez, koryon villus örneklemesi, kordosentez gibi) testleri ve doğum da yine yine aynı merkezde yapılmaktadır.

Mini tüp bebek, yumurta rezervinin çok düşük olan durumlarda gebelik ihtimalini artırdığı için uygulanan ve başarılı sonuçlar alınabilen bir yöntemdir. Mini tüp bebek, Japonya’da geliştirilmiş ve yaygın olarak uygulanan bir tüp bebek tedavisidir. Düzenli adet görebilen her hastada uygulanabildiği gibi, yumurtalık rezervi azalmış, tüp bebek denemeleri başarısız olmuş çiftlere de bebek sahibi olmalarında yeni bir umut sağlar.

Bu yöntem, tüm düzenli adet görüp, “FSH hormonu yüksek” diye tüp bebek deneme şansı bulamayan ya da defalarca denemelerine rağmen embriyo elde edilemeyen olgularda belirgin olarak daha iyi kalitede embriyolar elde edilebilmektedir. Bu da umudu çok düşük hastalar için gebelik şansı yaratmaktadır.

Bu tip vakalarda bir diğer yaklaşım ise arka arkaya yapılan mini tüp bebek denemeleri ile elde edilen embriyoları dondurup, biriktirmektir. Bu, zamana karşı yarışan çok düşük rezervli hastaların zaman kaybını önlemektir. Bu tedavinin efektif şekilde uygulanabilmesi için laboratuar koşullarının ve embriyo programının çok iyi olması gerekir.

Mini tüp bebek yönteminin bir diğer avantajı ise, uygulama maliyetlerinin belirgin olarak daha düşük olmasıdır.


Tüp Bebek Tedavisi için Altın Kurallar

 

Modern bir yöntem olan tüp bebek tedavisi, günümüzde çok daha büyük başarı ile geçmişe oranla daha modern, daha az masraflı ve pratik şekilde yapılıyor. Teknik gelişmeler, tüp bebek başarısını çok iyi noktalara taşıyor. Doktorun deneyimi ve hassasiyeti elbette çok önemlidir, ancak çiftlerin de tedavi ekibin bir parçası olarak yüksek enerji ve motivasyonla başlaması yararlıdır. Bu nedenle çiftler başaracaklarına inanmalıdır. Olumlu konsantrasyon ve inanmak, başarının ilk adımlarıdır.

Tüp bebek yönteminde her çiftin tedavisi değişkendir. Tedavinin uygulama şekli, yumurta toplama ve embriyo transfer zamanı, çiftlere özgüdür. Bu nedenle tüp bebek tedavisi kişisel olmalıdır.

Başarı için çiftlere de görev düşüyor. Yaş değiştirilemez. Ancak, tüp bebek sadece sperm ve yumurtanın birleştirilerek embriyonun anne rahmine yerleştirilmesinden ibaret değildir. Üreme hücrelerinin sayısını ve kalitesini arttırabilecek ön tedaviler olduğunu biliyor muydunuz? Tedaviden 1-2 ay önce hazırlıklara başlamak başarıya katkı sağlayacaktır. Ayrıca; sağlıklı yaşam kuralları bu süreçte de önem taşıyor. Sigara içiliyorsa bırakılmalıdır. Sigara, hem yumurta hem de sperm kalitesini olumsuz etkilemektedir.

Tüp bebek tedavisine başlarken, çiftlerin doktor ve yakınlarıyla endişelerini paylaşması, onlar için rahatlatıcı olacaktır. Bunun için net sorular sorulabilir ve cevaplar, küçük bir not defterine not edilebilir.

Çiftler, ilaç tedavilerini doğru uygulamalıdır. Beslenme, doğal besinlerle olmalıdır. Düzenli beslenilmeli, sebze ve meyve tüketimine dikkat edilmelidir. Bol su içilmeli; tuz ve diğer katkı maddeleri tüketilmemeli, kafeinli, asitli içeceklerden kaçınılmalıdır. Günde 8 saat uyumalı, geç yatılmamalı ve sabah erken kalkılmalıdır. Yorgunluk ve aşırı egzersiz, tedaviyi olumsuz etkileyebilir. Zaman zaman küçük molalar verilerek, bedeni ve ruhu dinlendirmeye gayret edilmelidir.

Tedavi süresince stresten kaçınılmalıdır. Stresle baş etmek için gevşeme tekniklerinin kullanılmasını öneriyorum. Derin nefesler almak, olumlu düşünmek (mutlu düşünce kavramı), doğa yürüyüşleri ve hobilerle uğraşmak, işe yarayabilir. Kadın ve erkek doğurganlığını etkileyen stresin tüp bebek yöntemini de etkilediğini unutmayınız.

Özetle söylemek gerekirse; tüp bebek tedavisinde altın kurallar vardır ve her çiftin tedavisi değişkendir. Tedavinin uygulama şekli, yumurta toplama ve embriyo transfer zamanı, çiftlere özgüdür. Bu nedenle tüp bebek tedavisi kişisel olmalıdır.

1 5 6 7 8 9 10 11 20