Gebelikte Beslenme ve Diyabet

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Gebelik sürecinde anne ve bebek sağlığını etkileyen birçok faktörler; annenin yaşı (18 yaş altı veya 35 yaş üstü doğumlar), gebelik sayısı/çoğul gebelikler, son iki gebelik arasındaki süre, kronik hastalıklar, ilaç kullanımı, genetik yapı, yeterli ve dengeli beslenmedir. Hamilenin beslenmesi ile anne karnındaki bebeğin sağlığı arasında önemli bir ilişki bulunur. Anne karnındaki bebeğin bedensel ve zihinsel olarak büyümesi ve gelişmesi, annenin gebeliği süresince yeterli ve dengeli beslenmesi ile mümkündür. Bu nedenle hamilenin gebelik süresince; kendi fizyolojik ihtiyaçlarını  (enerji ve besin öğelerini) karşılaması, vücudundaki depolarını (besin öğeleri yedeğini) dengede tutması, anne karnındaki bebeğin sağlıklı büyümesi ve gelişmesi, emzirme döneminde salgılanacak sütün enerji ve besin öğelerini karşılaması için dengeli beslenmesi gerekir.

Gebelik diyabeti (GDM) nedir?
Daha önce bilinen diyabeti olmayan bir kadında ilk kez gebelik sırasında belirlenen glukoz tolerans bozukluğu olarak tanımlanır. Günümüzde doğurganlık yaşındaki bayanlarda görülen obezite de bunda rol oynayabilir.

Gebelik diyabeti nasıl tanınır? 
Gebeliğin 24-28. haftalarında rastgele bir zamanda 75gram glukozla yapılan yükleme testinde aşağıdakilerden herhangi birisinin varlığında (AKŞ: ≥92 mg/dL, 1. saat  KŞ: ≥ 180 mg/dL,  2. saat KŞ ≥ 153 mg/dL) gebelik diyabeti tanısı konur.

Gebelik diyabeti için risk faktörleri nelerdir? 
Şişmanlık, önceki gebelikte gebelik diyabetinin varlığı, iri bebek (4 kg’ın üzeri) doğurmuş olmak, önceki gebeliklerde anomalili bebek dünyaya getirmiş olmak, nedeni bilinmeden ölü doğum yapmış olmak, 35 yaş üzerinde olmak, ailede diyabet ve/veya yüksek tansiyon bulunması ve açlık kan şekerinin 105 mg/dl’nin, tokluk şekerinin 120 mg/dl’nin üzerinde olması sayılabilir. Bu tür risk faktörlerinin varlığında 24-28. haftayı beklemeden şeker yükleme testi yapılmalıdır.5

Doğal Doğum

Gönderildiği yer: Hamilelik Dönemi, Sağlık | 0

Doğal Doğum Nedir?

Doğal doğum; kendiliğinden başlayan, mümkün olduğunca müdahale edilmeyen, doğal hormonların aktif olarak salgılanmasına izin verilen, bebeğin doğar doğmaz daha kordonu kesilmeden anne kucağıyla buluştuğu ve ilk emzirmeye kadar anne ile kaldığı bir doğum şeklidir. Ağrı ve sancı korkusunu yenen birçok hamile artık sezeryan ya da normal doğum yerine doğal doğumu tercihe etmektedir.

Doğal doğum sürecinde beden ve bebek bir uyum içerisinde doğumun gerçekleşmesini sağlar. Doğal Doğum Merkezi ve uzman doktorlarımızın amacı; anne adayını fiziksel ve duygusal olarak desteklemek ve doğal sürece en az müdahale ile, ideal doğumun sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesini sağlamaktadır.

Doğal doğum sayesinde ilaç ve müdahaleye maruz kalmayan anne, bebeğini tüm doğal hormonların etkisi altında doğurup, doğar doğmaz bebeğine kavuşabilecek ve anne-bebek arasındaki ilk iletişim diğer doğum yöntemlerine göre çok daha kuvvetli olacaktır. Sevgi ve coşku dolu bu doğum sonrasında anne ve bebeğinin buluşması onların gelecekteki ilişkilerini de olumlu bir şekilde etkileyecektir.

Doğal Doğum Süreci Nasıl İşlemektedir?

Doğal doğum sürecinde; anne adayına doğal doğum eğitimi almış bir ebe tarafından süreç aktarılır ve bilgi paylaşımında bulunulur. Bu eğitimlerde anne adayı doğumun ne olup olmadığı konusunda doğru bilgiler edinmektedir. Doğal Doğum Eğitimi, doğru ve bilimsel doğum sürecini aktarırken, aynı zamanda da gebelerin doğum korkusunu yenmesini sağlamaktadır.

Doğum sancıları başladığında ise; yine ebe eşliğinde, özel doğum odasında plates topu ve duvara montelenmiş trabzan yardımıyla yapılan egzersizlerle doğal doğum hazırlık süreci başlatılır.

Buradaki kritik kelime “mümkün olduğunca”dır. Doğal doğum felsefeleri gerekli modern tıbbi müdahaleleri dışlayan bir felsefe değildir. Tam tersine, gerektiği zaman modern tıbbın tüm olumlu müdahaleleri kullanılmaktadır. Burada önemli olan, müdahalelerin fark gözetilmeden her anneye rutin olarak uygulanması yerine, gerekli şartlarda gerekli doğumlarda uygulanmasıdır. Bu yüzden doğal doğum düşünen annelerin karşılaşabilecekleri tüm müdahaleleri bilmesi, gerektiğinde bunlara karar vermesi ve sürece katkıda bulunması teşvik edilir. Uygun görülen bu müdahaleler, gerek annenin gerekse bebeğin sağlığı üzerinde olumlu etkiler yaratacaktır. Bu yüzden Doğal Doğum Merkezi’nde müdahalesiz doğum yerine, mümkün olduğunca müdahalesiz, ancak kesinlikle sağlıklı bir anne ve bebeğinin hedeflendiği bir doğum şekli en akılcı çözüm olarak benimsenmiştir.

Doğal Doğumun Avantajları:

• Doğum süreci boyunca ilaç kullanımının en az seviyede kullanılmasına özen gösterilir.
• Doğum, doğal olarak salgılanan hormonların tetiklemesi ile gerçekleşir.
• Anne, doğumun coşkusunu tüm farkındalığı ile hissedebilir.
• Doğal doğumla dünyaya gelen bebek, aktifliği sayesinde yeni hayatına çok daha kolay uyum sağlayabilir.

Menopozda Hormon Tedavisi

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Menopoz kadınlarda adet kanamalarının kesilmesi ile başlayan doğal bir süreçtir. Bir yıl adet görmeyen bir kadında menopozdan söz edilebilir. Menopoz döneminde adetlerin kesilmesi birdenbire olmaz. Ortalama 2 yıl süren bir geçiş dönemi vardır. Türkiye’de veriler net olmamakla birlikte ortalama menopoz yaşı 47.1’dir. Menopozun 40 yaşından önce olması “erken menopoz” olarak adlandırılır. Kadınların ortalama yaşam süresi 74.6 olduğu göz önüne alınırsa bir kadının hayatının üçte birini menopoz döneminde geçirdiği görülür. Yumurtalıklardan salgılanan hormon miktarı azaldıkça önce adetler düzensizleşir ve zamanla adetler tamamen biter. Ayrıca yumurtalıkların ameliyatla alınması durumunda da menopoz görülür. Annesi erken menopoza giren kadınlarda erken menopoz riski daha fazladır. Doğum yapmış olan kadınlarda yapmamış olanlara göre menopoz daha geç görülür ve günde 10 veya daha fazla sigara içen kadınlarda menopoz yaşı 1,5 yıl erkene çekilmektedir.

Menopozun en temel bulgusu adetlerin kesilmesidir. Ateş basmaları menopozdaki kadınlarda en sık görülen durumdur ve menopozdaki kadınların yüzde 70’inde görülür. “Ürogenital atrofi” adı verilen durum ise, östrojenin azalmasıyla birlikte meydana gelen, vajina ve idrar yollarını döşeyen tabakanın incelmesi sonucu oluşan durumdur. Bu durumda sık tekrarlayan vajinal enfeksiyonlar, ağrılı cinsel birleşme ve sık idrara çıkma görülebilir. Osteoporoz (kemik erimesi) menopoza giren kadınlarda en önemli ve uzun süreli problemdir. Osteoporoz için bazı risk faktörleri tanımlanmıştır. Bunlardan bazıları erken menopoza girme, kalsiyumdan fakir beslenme, güneş ışığına az maruz kalma, yetersiz egzersiz yapma sayılabilir. Kemik erimesini engellemek için haftada 4 gün 30-45 dakika tempolu yürüyüş çok faydalıdır. Ruhsal problemler de menopoza bağlı sık görülür. Ağlama nöbetleri ve uykusuzluktan yorgunluk hissi ve hayattan zevk almamaya kadar geniş bir yelpazede görülebilir.

Son yıllarda kamuoyunu meşgul eden ve tartışılan konu ise, menopozdaki kadınlara hormon tedavisinin verilip verilemeyeceği konusudur. Menopoz sonrası kadının vücudunda üretimi azalan hormonların dışarıdan verilen ilaçlar ile yerine konması gündemdedir. İlaçlar sayesinde menopoz sonrasında görülen ateş ter basmaları ve vajinal kuruluk gibi kısa vadeli sorunların ve kemik erimesi gibi uzun vadeli sorunların tedavisi veya önlenmesi önemli yer tutmaktadır. Geçmiş yıllardaki uygulama, tüm menopozdaki kadınlara hormon ilaçları vermek yönündeydi. Günümüzde ise; yapılan çalışmalar, yakınması olmayan kadınlara hormon tedavisinin gereksiz olduğu yönündedir. Ancak yakınması olan hastalara beş yılı aşmamak ve düzenli kontrollerini yaptırmak suretiyle hormon tedavisi verilebilir. Beş yılı aşan ilaç kullanımında meme kanseri riskini artırdığı günümüzde bilinmektedir. Vurgulanması gereken bir nokta da, menopoza bağlı yakınması olan kadınlarda en etkili tedavinin hormonal tedavi olduğudur. Özet olarak; yakınması olan kadınlara mümkün olan en kısa sürede ve en az dozda hormon tedavisinin verilebileceğidir.

Meme kanseri ve rahim kanseri öyküsü olanlar, aktif karaciğer ve böbrek hastalığı, geçirilmiş tromboz (pıhtılaşmaya bağlı damar tıkanıklığı), nedeni açıklanmamış vajinal kanaması olan, kan yağları yüksek olan ve damarsal kalp hastalığı olan kadınlar için hormon tedavisi uygun değildir.

Hormon tedavisi alması planlanan bir kadında dikkatli bir muayene gereklidir. Mamografi ile memelerin değerlendirilmesi, smear alınarak rahim ağzı problemlerinin değerlendirilmesi, vajinal ultrason ile rahim iç zarının kalınlığının değerlendirilmesi ve kan biyokimyası (kan şekeri, lipidler, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri) en temel ve yapılması gerekli testlerdir.

Yumurtalık Hastalıkları

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Yumurtalıklar (over) karın boşluğunda rahimin iki yanında bağlarla asılı olarak yerleşmiş organlardır. Kadınlarda doğurganlığı sağlayan yumurta, yumurtalıklarda depolanır. Normalde kadınlarda iki tane yumurtalık bulunur. Bunlar yumurta üreten ve bunları salan organlardır. Ayrıca östrojen ve progesteron gibi kadınlık hormonlarını da salgılar.

Jinekolojik muayene ve pelvik ultrasonografi ile tespit edilen yumurtalık hastalıkları, kadınlarda kısırlığın nedeni olabildiği gibi fonksiyonel kistlere ve over kanserine de yol açabilir.

Yumurtalık İltihabı
Karında ağrı, ateş ve kokulu akıntı genel bulgulardır. Muayene ve akıntının mikrobiyolojik olarak incelenmesiyle tanı konur. Tedavi edilmediği durumlarda yumurtalıktaki iltihap kronik hale gelir ve apse oluşturup, tüplerde tıkanıklığa ve kısırlığa yol açar. Bu durumda yumurtalığın ve tüplerin ameliyatla alınması gerekebilir.

Yumurtalık Kistleri
Yumurtalık kistleri, yumurtalıklarda yerleşmiş içi sıvı dolu keselerdir. Yumurtalık kistleri çok sık görülmekte olup genellikle iki çeşittir; fonksiyonel ve anormal. Fonksiyonel kistler, yumurtalığın normal fonksiyonu icabı gelişirler. Genelde anormal kistlerden daha ufak olup tedaviye gerek kalmaksızın kendiliğinden giderler.

Dermoid Kist 
Yumurtalıklarda bulunan üreme hücrelerinden gelişir. Tedavisi, kistlerin cerrahi yöntemle çıkarılmasıdır. Kist, kanser olarak değerlendirilirse kanserin evresine göre sadece yumurtalığın alınması, rahim ve yumurtalıkların karın zarı lenf bezleri ve appendiksin alınması tercih edilebilir.

Çikolata Kisti (Endometriosis)
Rahmin iç duvarının, yumurtalıklarda yerleşmesidir. Temel bulgusu ağrıdır. Yumurtalıkta oluşan kist, erimiş çikolataya benzediğinden “çikolata kisti” olarak adlandırılır ve kısırlık nedenlerinden biridir. Kronik bir hastalıktır ve tekrarlayabilir. Bu kistler cerrahi girişimle çıkarılır ve yeni odakları baskılayıcı tedavi uygulanır.

Polistik Over
Yumurtalıkların cidarında sıralanmış küçük kistlerdir. Adet gecikmelerine yol açar. Bunun yanı sıra Tip2 diyabet, kalp damar hastalığı, obezite, kısırlık, gebelikte düşük risklerini tetikleyebilir. Tedavi, hastanın durumuna göre uygulanır.

Yumurtalık Kanseri
Genellikle 50 yaş üstü kadınlarda görülür. Yumurtalık kanseri; erken menopoza giren ve ailesinde yumurtalık kanseri olan kadınlarda daha sık görülür. Kanser, yumurtalıklardan başlayarak vücudun çeşitli yerlerine örneğin, meme, rahim veya bağırsaklara yayılabilir.  Erken tanı ve doğru tedavi  çok önemlidir. Çok belirgin bulgu vermeyen yumurtalık kanserini erken evrelerde teşhis etmek genellikle mümkün olamamakta ve kanserin ileri evresinde tanı konulmaktadır. Bu nedenle özellikle 40 yaş üstü kadınların  düzenli muayene olmaları önemlidir.

1 6 7 8 9 10 11 12 20