Karanlıkta Parlayan Oyuncaklar Radyasyon Yayar mı?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Birçok yerde karşımıza çıkan karanlıkta parlama özelliği olan oyuncaklar ve dekoratif malzemeler acaba çocuklarımız için zararlı mıdır?  Birçoğumuz özellikle geceleri odasını renklendirmek için tavana fosforlu yıldızlar yapıştırmış, karanlıkta parlayan toplar veya oyuncaklar almışızdır. Peki, bunlar zararlı mıdır?

Bu ürünlerden herhangi birini şimdiye kadar gördüyseniz, hepsinin ışıkta şarj olması gerektiğini bilirsiniz. Onları bir süre ışığa tutup sonra onları karanlık bir yere götürdüğümüzde bir süre parladıklarını görürüz.  Bu parlama genellikle yumuşak yeşil bir ışıktır ve çok parlak değildir ve farkına varmak için neredeyse tamamen karanlıkta olmanız gerekir.

Tüm bu karanlıkta parlayan ürünler fosfor ihtiva eder. Fosfor, enerjilendikten sonra görünür ışık yayan bir maddedir. Günlük hayatımızda fosforun kullanıldığı en yaygın nesneler ekranlar ve floresan ışıklarıdır. Renkli bir TV ekranı aslında üç farklı renk (kırmızı, yeşil ve mavi) yayan binlerce minik fosfor resim öğesi içerir. Floresan bir ışık söz konusu olduğunda, normalde bize beyazımsı ışık veren bir fosfor karışımı vardır.

Günümüzde kimyagerler fosfor gibi davranan binlerce kimyasal madde yarattılar. Karanlıkta parıltılı bir oyuncak yapmak için normal ışıkla enerji yüklenen ve uzun süre parıldayan bir madde gerekir. Bu özelliklere sahip olan iki fosfor, Çinko Sülfür ve Stronsiyum Alüminat’tır. Stronsiyum Alüminat daha yeni olan ve oyuncaklarda karanlıkta süper parıltılı üründe gördüğünüz maddedir. Çinko Sülfür’den daha uzun süreli ışık yayar. Bu fosforlar plastik içine karıştırılır ve parıltı yapmak için kalıplanır.

Ancak gördüğünüz bazı parlayan maddeler ışıkla şarj gerektirmez. Genellikle pahalı saatler bu özellikleri taşır. Özellikle eski saatlerde fosfor radyoaktif element ile karıştırılır. Geçmişte, radyoaktif element radyumdu ve yarı ömrü 1600 yıl idi. Günümüzde en parlak parlayan saatler, trityum (12 yıllık yarı ömrü olan) radyoaktif bir hidrojen izotopu ya da promethium kullanıyor; insan yapımı radyoaktif bir element olup, yarı ömrü yaklaşık üç yıldır.

Sonuçta günümüzde oyuncaklarda kullanılan fosfor türevi maddeler zararsız olarak tanımlanmaktadır. Yine saatlerde, çıkış tabelalarında kullanılan trityum gibi maddelerde insan sağlığı üzerinde zararları olmadığı kaydedilmektedir. Ancak eski saatlerde ve elektrik düğmelerinde radyum ve benzeri radyoaktif malzemelerin kullanıldığı bilinmektedir. Eğer evinizde bu tip eski bir eşya veya oyuncak varsa bunu bir uzmana göstermenizde fayda var.

Çocuklarda Zeka Gelişimi

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Zekanın gelişiminde 3 önemli dönem
• Doğumdan Önce (Kalıtımsal, annenin ruh sağlığı ve annenin beslenmesi önemli faktörlerdir.)
• Doğum (Sağlıklı bir doğumun gerçekleşmesi, doğum esnasında yaşanan problemler – bebeğin oksijensiz kalması, elden kayıp düşmesi vb.- faktörler etkilidir.)
• Doğum Sonrası (Annenin loğusalığı olumlu şekilde atlatması, beslenmesi, bebeğini emzirmesi, sevgisi, babanın ilgisi ve şefkati vb. önemli faktörlerdir.)

Zeka, yaşamın ilk 10 yılında büyük bir gelişme kaydeder. Bu süre içinde en hızlı gelişme ilk 2 yılda gerçekleşir. Başlangıçta davranışı birkaç refleksten oluşan insan, 2 yıl sonunda kendi başına yürüyebilen, konuşabilen, bazı basit problemleri çözebilen, neden sonuç ilişkisi kurabilen, basit planlamalar yapabilen, hatırlayabilen bir kişi hale gelir. Sembollerle düşünebilme 11 yaşında başlar. 12 yaştan sonra zekanın hızında azalma olsa da gelişmeye devam eder. Gelişmenin en üst düzeyine 14-18 yaşlar arasında varılır. Zihinsel güç, 30 yaşa kadar bu düzeyde kalır. Daha sonraki yaşlarda yeni malzeme öğrenmedeki başarı yavaş olarak azalmaya başlar, ancak öğrenilen bilgiler kaybolmaz tam tersine yaş ilerledikçe, deneyimden dolayı edinilen bilgiyi kullanmadaki beceri artar.

Bebeğin beyin hücreleri anne karnında gelişir
Bebeğin beyin hücreleri, hamileliğin ilk 3 haftasından itibaren gelişmeye başlar ve diğer tüm hücrelerden daha hızlı çoğalırlar. Beynin fiziksel yapısı ve bağlantı yerlerinin gelişmesi bu dönemde başlar ve karmaşık bir genetik düzen içinde yol alır. Her bebek duyma, düşünme, görme, konuşma, hareket etme gibi yaşamsal beyin fonksiyonlarından sorumlu yaklaşık 100 milyar sinir hücresi(nöron) ile doğar. Hayatın ilerleyen dönemlerinde ise bu doğuştan gelen 100 milyar sinir hücresinin yerine yenileri üretilememektedir.

Sinir hücreleri (nöronlar) “sinaps” adı verilen küçük boşluklarla birbirine bağlanırlar ve beynin çeşitli fonksiyonlarını yerine getiren kümeler oluştururlar. Bu bağlantı yerleri beynin fonksiyon görmesi için gerekli olan elektriksel iletilerin yayıldığı ünitelerdir. Hamileliğin başlangıcından sadece 4 hafta sonra ilk beyin hücreleri dakikada 250.000 adet gibi bir hızla oluşmaya başlar, milyarlarca beyin hücresi, milyarlarca başka hücre ile bağlantı kurar, aralarında trilyonlarca bağlantı oluşur, her bir bağlantı titizlikle organize edilir, tesadüfi veya rastgele hiçbir şey olmaz. Bebeğin minik kafası içinde dünya nüfusunun 166 kat fazlası beyin hücresi vardır. Doğumdan sonraki 8 ay boyunca da sinir hücreleri arasında yaklaşık 1000 trilyon sinaps oluşmuştur. Hamileliğin 30. haftası civarında hafızasında bazı anıları kaydetmeye başlar ve doğumdan sonra annesinin sesini tanıyabilir.

Bebeklerin beyin gelişimi için ilk şart sevgi ve ilgi
Doğumda beyin, bebeğin toplam ağırlığının dörtte birini oluşturur. Beyin hücreleri arasındaki bağlantı sayısı, bebeğin içinde bulunduğu ortam koşulları ve çevreden aldığı uyarılara bağlı olarak % 25 oranında artabilir veya azalabilir, bağlantı sayısı ne kadar fazla olursa o kadar fazla şansa sahip olur. Yaşamın ilk aylarında oluşan bu bağlantılar, bebeğe dışardan gelen uyarılarla güçlendirilmekte ve kalıcı hale gelmektedir. Bu uyaranları verenlerde bebeğin anne-babası, yakın çevresi, ve bakımında yardımcı olan kişilerdir. Çocuklar ilişkilerinde duygusaldır, bebeğe ve çocuğa, sevgi ile yaklaştığınız takdirde sevgiyi öğrenecektir. Bebeğinize gülümseyin, ona dokunun, konuşun, şarkı söyleyin, sık kucağınıza alın. İhmal edilen bebeklerin beyinleri tüm bölgelerdeki gelişimini tamamlayamaz.

Bebeğinizin beyin ve sinir sistemi gelişimini etkileyen faktörler kalıtsal-genetik, çevresel faktörler, beslenme ve uygun çevre koşullarında büyümesidir. Beyin büyümesinin en hızlı olduğu ve zararlı etkilere en açık olduğu dönem anne karnındaki dönemdir. Sağlıklı bir gebelik geçirmek sağlıklı bir bebek dünyaya getirmenin ilk basamağıdır. Gebelikte doğru beslenme önemlidir. Annenin gebelikte geçirdiği hastalıklar, kullandığı ilaçlar-maddeler, kimyasal toksinler- ağır metaller (civa- kurşun gibi), radyasyon gibi bazı zararlı çevresel etmenlere maruz kalmak, erken doğumlar, doğumun sağlıksız koşullarda gerçekleştirilmesi, zor doğumlar, doğum sırasında ve sonrasında beyin kanamaları, beynin oksijensiz kalmasına neden olan durumlar, çocuklarda gelişim basamaklarının geri kalmasına, zihinsel ve bedensel engellere yol açabilir.

Doğumların sağlıklı koşullarda, özellikle hastanede gerçekleştirilmesi önemlidir. Özellikle akraba evliliklerinde görülen kalıtsal ve metabolik hastalıklar da beyin ve sinir sisteminin gelişimini olumsuz etkiler. Akraba evliliklerinin yüksek olduğu toplumlarda (ülkemizde bu oran bölgelere göre değişken olarak % 21.7 ile % 23 civarındadır) bu tür hastalıkların oranı da yüksektir.

En önemli 2. dönem ise doğumdan sonraki ilk 18 aydır. Özellikle ilk 6 ay anne sütü ile beslenmek, beyin ve sinir sistemi gelişimi ve anne-bebek ilişkisinin sağlıklı olması açısından önemlidir. Beyinde işletilen, kullanılan bağlantılar kuvvetlenirken, kullanılmayanlar küçülür, bu nedenle bebek ve küçük çocuklarla ilgilenen her kişi onların beyin gelişiminde kalıcı etki bırakır. 1-3 yaş arası dönem çok önemlidir, bebeklerin konuşma ve yürüme gibi kendilerini özgür kılan yetilere kavuştukları dönemdir. Bu dönemde çocuk sosyal kişiliğini kazanır, özerk ve otonomdur, hep kendi dilediği olsun ister, her şeyi taklit eder, ancak bu süreç kişiliğinin geliştiği, ileriki yaşamını etkileyecek sosyal terbiyeyi edineceği, yaşamdaki doğru ve yanlışların öğretilmeye başlandığı dönemdir. Öğrenme yetisi, 3-10 yaşlarda en üst düzeye çıkar. Bu süreçte, çevresi, sosyo-ekonomik yaşam koşulları, beslenmesi önemlidir. İyi beslenememe, proteinden fakir beslenme, kimyasal içerikli ürün tüketme, zeka gelişimi üzerine olumsuz etki yapar. Fabrikasyon besinler ile çok şeker ve yağ içeren besinlerin de zeka gelişimine zararlı etkileri olduğu biliniyor.

Çocuklarda Baş Ağrısı

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Genellikle yetişkin yaş grubunda karşılaştığımız baş ağrısı, çocuklarda yaşla birlikte sıklıkla görülüyor. Çocuklarda ciddi rahatsızlıkların belirtisi olabilecek baş ağrısını küçümsemeyin. Baş ağrısı, toplumda  çok sık karşılaşılan bir  yakınmadır. Erkeklerin yaklaşık % 91’inde, kadınların % 96’sında  en az yılda bir kez baş ağrısı olur. Çocuklarda baş ağrısı sıklığı yaşla artmaktadır. Okul öncesi dönemde % 20-24 iken, ergenlikte % 75’e ulaşır. Çocuk nörolojisine ilk kez başvuran hastaların % 8-10’unu baş ağrısı hastaları oluşturur. Çocukların  % 12’si baş ağrısı nedeniyle  yılda en az bir gün okula gidemez. Çalışmalar, en sık görülen baş ağrısı türünün  migren olduğunu ve çocuklarda %3-10 arasında  görüldüğünü göstermektedir. 3-5 yaşları arasında baş ağrısı sıklığı erkeklerde daha fazlayken, 5 yaşından sonra kızlarda artmakta ve 9-11 yaşlar arasında her iki cinste eşit sıklıkta görülmektedir.

Baş ağrısı neden oluşur? 
Başın ağrıya duyarlı yapılarının fiziksel, kimyasal veya iltihabi olarak etkilenmeleri sonucu başağrıları ortaya çıkar. Beyin ve beyin üzerini örten zarların büyük bir bölümünde ağrıyı algılayan yani “ağrı reseptörleri” olarak adlandırılan yapılar yoktur.  Başın ağrıya duyarlı yapıları; kafa içinde  kafatasının iç yüzeyini kaplayan zarlar, periost, beyin içindeki damarlar, özellikle toplardamar çeperleri iken kafa dışında; kafa derisi ve atardamarları, diş etleri ve kaslardır. Paranazal sinüs hastalıkları, gözler, dişler, baş ve yüz kemiklerinin hastalıkları da baş ağrısına neden olabilir.

Baş ağrısına yol açan risk faktörleri 
Enfeksiyonlar (Menejit , “ensefalit” yani beyin zarları ve beyin dokusu iltihapları, sinüzit, mastoidit, kulak-göz-ağız-boyun enfeksiyonları)

Kafa içi kanamaları, kafa travmaları
Yer  kaplayan oluşumlar (Tümör,  kist, hematom)
Sistemik hastalıklar (Kanserler, ateş, hipertansiyon, beyin ödemi,  kanamalar, “hipoksi” yani oksijen yetmezliği, “kan şekeri ve kan sodyumu düşüklüğü” yani hipoglisemi ve hiponatremi)

Epilepsi nöbetleri ve nöbet sonrası
İşlemler (Cerrahi sırasında başın uzun süreli gerilmiş  tutulması, beyin –omurilik suyu alınması vb…)
Kafa içi basınç artması (İlaçlar, damar iltihaplanmaları, hipo-hipervitaminozlar)
Gerilim, depresyon, tedirginlik, stres, psikojenik nedenler

Baş Ağrısı Çeşitleri
Akut Baş Ağrıları :  Ani başlayan, şiddeti artan başağrıları; yerel ise, sinüzit, kulak, göz, diş enfeksiyonları veya ilk migren atağı olabilir. Yaygın ağrı varsa; sistemik enfeksiyon, ateş, travma, hipertansiyon, hipoglisemi, merkezi sinir sistemi enfeksiyonu, elektrolit bozukluğu veya ilk migren atağı da olabilir.

Migren : Çocuklarda akut-yineleyen baş ağrılarının en sık nedenidir. Son 20 yılda çocuklarda migren görülme sıklığı artmıştır. Baş ağrıları  ataklarla seyreder, huzursuzluk, başını sallama, keyifsizlik, ışık ve sesten rahatsızlık görülür. Ağrı göz arkasında, alında, kulak arkalarında, sıklıkla çift taraflı  ve zonklayıcıdır. Bulantı, kusma  ağrıya eşlik edebilir. Ağrıyı, stres, yorgunluk, uykusuzluk, egzersiz, açlık, gürültü, yolculuk, soğuk hava, çeşitli kokular, kafein, nitrit, monosodyum glutamat içeren yiyecekler başlatabilir.

Auralı Migren: Baş ağrısından 30-60 dakika önce görülen duyusal, görsel, motor belirtiler (Ağrının başlayacağını haber veren belirtiler “aura” olarak tanımlanır.  Çocuklarda en sık  görülen aura; solukluk, keyifsizlik, iştahsızlık ve görsel belirtilerdir.)

Aurasız-Basit Migren: Çocuklarda migren ataklarının %85’ini  oluşturur. Ağrı öncesinde aşırı hareketlilik, huzursuzluk, depresyon, aşırı susama ve solukluk olabilir. Baş ağrısı, 1-72 saat sürebilir. Işık ve sesten rahatsızlık olabilir. Hasta ciddi ağrıdan sonra 8-10 saat uyuyabilir.

Gerilim Tipi Baş Ağrısı : Kas kasılmaları  nedeniyle oluşur.  Ataklar 30 dakika  kısa süreli olabileceği gibi  1 hafta süren ağrı da olabilir. Toplumda en sık görülen baş ağrısı tipidir. Genellikle çift taraflı,  basınç yapıcı, sıkıştırıcı karakterdedir, fiziksel aktivite ile artmaz, kafa arkasına ve boyuna yayılabilir. Hafif  ve  orta  şiddettedir.

Kronik, Günlük Baş Ağrıları : Bir ayda 15 gün veya daha uzun süreli, gün boyu devam eden baş ağrılarıdır. Bu tür baş ağrılarında %45 oranında psikolojik nedenlerin eşlik ettiği saptanmıştır.

Kronik İlerleyici Baş Ağrıları : Tüm baş ağrıları içinde en kötü prognozu olan ağrılardır. Kafa içi basınç artışı, kitle lezyonları, tümör, abse, hidrosefali vb ..  nedenler araştırılmalıdır.

Küme Tipi Baş Ağrısı : Çocuklarda ve ergen gençlerde seyrek  görülür. Tek taraflı ve göz arkasında ortaya çıkan ağrılardır. Birlikte gözlerde kızarma, yaşarma ve burun akıntısı  gözlenir.

Baş ağrısı olan çocuklarda beyin görüntüleme hangi durumlarda yapılır? 
• Çok ani başlangıçlı şiddetli  baş ağrısı
• Kronik, ilerleyici baş ağrısı
• Anormal nörolojik muayene bulguları
• Anormal göz hareketleri
• Uykudan uyandıran baş ağrısı, uyanırken kusma
• Ağrı ile birlikte denge bozukluğu
• 3 yaşından küçükse

Baş ağrısı nasıl tedavi edilir? 
Baş ağrısı olan hastaların hastaneye başvuruları genellikle  ağrıların sıklaştığı, şiddetinin arttığı veya  günlük aktivitesini aksattığı zaman olmaktadır. Öykü, muayene ve gerekli tetkikler yapılarak, baş ağrısının altta yatan bir nedene bağlı (enfeksiyon, tümör, kanama vb..ikincil baş ağrısı) olmadığı gösterilmelidir. Baş ağrısının ciddi bir nedene  bağlı olmadığını göstermek ebeveynleri ve çocukları rahatlatır.

Çocuklarda ara sıra olan, kısa süreli, ve hafif ağrılar sık görülür, genellikle tedavi gerektirmez. Orta şiddette-tekrarlayan veya ilerleyici, günlük aktiviteye, sosyal yaşama, okula olumsuz etkileri olan baş ağrılarında tedavi gerekir.

Hasta ve ailenin eğitimi, baş ağrısını kontrol etmede önemlidir. Aile ile birlikte baş ağrısı günlüğü oluşturulması gerekir.

İlaç Dışı Tedaviler
Özellikle migrende ağrıyı başlattığı bilinen etmenlerden kaçınmak, migreni tetiklediği bilinen  gıda maddelerini saptamak,  katkı maddesi içeren fabrikasyon besinleri diyetten çıkarmak gerekir.

Düzenli uyku, okul ve ödev zamanlarını ayarlamak, yemek öğünlerini atlamamak,   aç olarak okul servisine binmesini önlemek gerekir.
Okul ve arkadaş sorunları, çocuklarda baş ağrısına sebep olan önemli bir faktördür. Okul ve öğretmen ile  işbirliği yapmak gereklidir.
Baş ağrısı sırasında özellikle migren atağında çocuklar karanlık ve sessiz odada uyumak isterler ve atakları uyku ile geçebilir, bunun da bir tedavi yöntemi olduğu bilinmelidir.
Davranış tedavileri, gevşeme egzersizleri, bilişsel tedavi, stres yönetimi %80’e varan oranda  ağrı kontrolünde etkili olur.

İlaç Tedavileri
Baş ağrısı atakları, ayda 3-4 kez olduğunda ve/veya okul ve diğer aktiviteleri etkilemeye başladığında ağrı sıklığını ve şiddetini azaltmak için doktorun uygun gördüğü koruyucu ilaçlar kullanılabilir. Üçten fazla koruyucu ilaç kullanılmış ve yarar görmemişse psikolojik faktörler ve depresyon yönünden araştırılmalıdır.

Akut ağrı başlangıcında ağrı kesici ve mide bulantısı-kusmayı önleyici ilaç başlanarak çocuğun sessiz bir odada dinlenmeye veya uyumaya bırakılması önerilir. Ağrı kesici ilaçlar, haftada 2-3 kezden fazla verilmemelidir. Çoğu hastada ilaç ve ilaç dışı tedavilerin birlikte uygulanması gerekebilir.

Çocuk Nörolojisine Hangi Hallerde Başvurmalı?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Çocuk, büyüyen ve gelişen bir varlıktır, çeşitli nedenlerle gelişme düzeninin bozulması, çocukları erişkinlerden ayıran en önemli özelliktir. Büyüme sürecinde çocuğun diğer organ sistemleri gibi, beyin ve sinir sisteminin de, yaşına uygun gelişim özelliklerini kazanıp kazanmadığı izlenmelidir. Çocuk nörolojisi, gebelikten erişkin yaşa kadar çocuğun gelişim sürecini etkileyen olumsuz etkileri saptayıp, bu durumların tedavi ve rehabilitasyonu ile ilgilenir.

Çocuklarda nörolojik problemler, akut veya ani ortaya çıkabilir, durağan veya ilerleyici olabilir, düzelme veya bozulmalarla seyredebilir. Tekrarlayan hastalıklar çocukluk çağının en yaygın nörolojik hastalıklarıdır. Bunların büyük çoğunluğunu havale nöbetleri oluşturur. Diğer tekrarlayan hastalıklar ise; katılma nöbetleri, migren türü baş ağrıları, bazı ender metabolik ve kas hastalıklarıdır. Kas hastalıklarının bir kısmı doğuştan belirti verirken, bir kısmı da erken bebeklik ve çocukluk çağında belirti vermeye başlar. Bebek başını dik tutamaz, oturamaz veya bunları yaptığı halde geç yürür veya yürüyemez . Okul çağında ders başarısızlığı veya ders başarısında ani bozulmalar da nörolojik problemlerden kaynaklanabilir. Tekrarlayıcı hastalığa sahip çocukların büyük bir kısmı ataklar arasında sağlıklıdır. Durağan hastalığı olan çocuklarda sabit ve kalıcı bir sorun vardır.

Dünyada yaklaşık her 12 saatte bir engelli çocuğun doğduğunu ve bu çocukların daha fazla ilgi, destek, bakım ve sağlık hizmetine gereksinimi olduğunu biliyoruz. Bedensel ve zihinsel engeller, duyu ve algı bozukluklarının yarattığı problemler, kas hastalıkları, havale nöbetleri gibi nörolojik problemler, çok yönlü bir tıbbi, psikolojik, fizyoterapik, eğitimsel vb tedavi ve desteklerle en aza indirilmeye çalışılmaktadır. Bedensel, zihinsel ve ruhsal olarak sağlıklı çocuk, sağlıklı gelecek demektir.

Çocuk nörolojisi bu sorunları tanımlamak , gereken tıbbi ve destek tedavilere yardımcı olmak ve uzun dönem bu çocukları izlemekle yükümlüdür.

Aşağıdaki konularda Çocuk Nörolojisi Bölümü’ne başvurabilirsiniz.

• Çocukların bedensel ve zihinsel olarak sağlıklı büyümesi ve gelişmesi
• Çocuklarda beyin ve sinir sistemi hastalıkları
• Beyin ve sinir sisteminin doğumsal ve gelişimsel bozuklukları
• Çocuklarda bedensel ve zihinsel engellilik, zeka-duyu ve algı bozuklukları
• Zeka gerilikleri tanı ve tedavi yaklaşımları
• Çocuklarda hareket ve yürüyüş bozuklukları
• Çocukluk çağı inmeleri
• Ateşli ve ateşsiz havaleler
• Bayılma (Senkop)
• Çocuklarda epilepsi (Sara)
• Çocukluk çağı kas hastalıkları,
• İstemsiz hareketler (Tik, tremor vb)
• Hareket bozuklukları
• Nefes tutma nöbetleri (Katılma)
• Çocuklarda baş ağrıları
• Baş dönmesi
• Gece işemeleri-idrar kaçırma-gece korkuları

1 10 11 12 13 14 15 16 20