Çocuklarımıza Zarar Veren Yiyecekler

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Türkiye’de hamburger ve diğer fast-food kategorisinde yer alan yiyecekler, özellikle çocuklar ve gençler tarafından çok fazla tüketilmektedir. Fast-food kategorisinde yer alan yiyeceklerin gerek fiyatının uygun olması gerek reklamlarının televizyon, internet, dergi ve gazete gibi yayın organlarında çok sık yer alması neticesinde tüketimi de her geçen gün hızlı bir şekilde artmaktadır. Özellikle Türkiye’de fast-food içerikli yiyeceklerin tüketimi dört ya da beş yaşına kadar inmiş durumdadır. Türkiye’de dört ya da beş yaşında olan çocukların fast-food kategorisindeki yiyeceklerin tüketiminin çok fazla artması sonucunda çocukların ilerleyen yaşlarda kalp hastası olma riski artmaktadır. Türkiye’de hamburger ve en çok tercih edilen içeceklerden biri olan kolanın ilk tüketimi çocuklarda bir yaşa kadar inmiştir. Amerika ve Avrupa gibi büyük ülkelerdeki fast-food firmaları, artan şikayetler nedeni ile; basının, kamuoyunun ve hükümetlerinin baskısı ile bu ürünlerin yapımında kullanılan sağlıksız, zararlı yağların kullanımına son vermeye başladılar. Özellikle obezite ve aynı zamanda kalp hastalıklarının en büyük nedenlerinden biri olarak ilk sırada fast-food kategorisindeki yiyeceklerin çok fazla tüketimi gelmektedir. Fast-food içerikli yiyeceklerin çok fazla tüketilmesi durumunda, çocukların vücutlarında birtakım tahribatlar olur. Türkiye’deki hamburger ve fast-food tarzı yiyeceklerle çok fazla beslenen çocuklarda ilerleyen yaşlarda birtakım kalp hastalıkları riski artmaktadır. Hatta on üç aylık ya da yirmi dört aylık çocukların çoğunluğu kola içmekte ve ilerleyen yaşlarda ise bu oran daha çok artmaktadır. Anneler ve babalar çocukları fast-food tarzı yiyecekler yememesi, asitli içecek içmemeleri konusunda uyarmalı, takip etmelidirler. Çocuklar için asıl tehlike fast-food tarzı yiyeceklerin çok sık bir şekilde tüketilmesidir. Çocukların fast-food kategorisinde yer alan yiyecekler tüketmesine izin veren aileler, yirmi yıl gibi bir süre sonra çocuklarının kalp hastalıkları, obezite ve hatta diyabet gibi hastalıklara sahip olmalarına göz yummuş olur.

Fast-food kategorisinde yer alan yiyeceklerin merkezi olan Amerika’da çoğu insan çok fazla fast-food tükettiği için normal kilonun çok üzerinde bir kiloya sahiptir. Çocukların ileriki yaşlarında yaşayacakları birtakım hastalıkları önlemek şu an ailelerin elinde. Ailelerin çocukları beslenme konusunda yönlendirmeleri gerekmektedir. Türkiye’de yanlış beslenme ya da genetik faktörler sonucunda yaklaşık iki yüz bin kişinin kalp hastası olduğu bilinmektedir. Türkiye’de yanlış beslenmenin sonucunda ortaya çıkan birtakım hastalıkları önlemek için birtakım çalışmaların başlatılması gerekmektedir. Şu an yanlış beslenme sonucunda kalp hastası olan bireylerin sayısı, birkaç yıl sonra çok daha hızlı bir şekilde artış gösterecektir. Türkiye’de Amerika’da olduğu gibi yüz ya da yüz on kiloya sahip olan bireyler hızlı bir şekilde artacak ve şişman oranı çok fazla arttığı için hiç kimse şişman, sağlıksız bir birey olduğunun farkında bile varamayacak hale gelecektir.

Çocuklara Zararlı Yiyecekler
Her gün Türkiye’de yeni ve çok sağlıksız koşullarda hizmet veren fast-food firmalarına bir yenisi daha eklenmektedir. Bu tür ürünlerin içerisinde yağ olarak iç yağının kullanılmasından dolayı bu ürünler insan vücudunda alışkanlık haline gelmektedir. Bu nedenle bir kere yedikten sonra insan vücudu hep yeme ihtiyacı hissetmektedir. Özellikle hamburger içerisinde olan et ya da tavuk ürünlerinde iç yağı yüzde altmış gibi ciddi bir yüksek orana sahip olmaktadır. Fast-food ya da abur cubur olan ürünlerin içerisinde iç yağının bulunması ürünlerin lezzetini sağlar. Bazı uzmanlar iç yağı ile hazırlanan ürünleri sigaraya benzetmektedir. Sigarada içindeki birtakım maddelerden dolayı alışkanlık yapmakta ve sigarayı bırakmakta insanlar çok zorlanmaktadır. Aynı durum fast-food ve abur cubur kategorisinde yer alan besinler için de geçerlidir. Bir kere tadına baktığınız zaman canınız sürekli o ürünü hem yemek hem de normal orandan çok daha fazlasını yemek isteyecektir. Fast-food ürünlerin çok tüketilmesi için firmalar her türlü kolaylığı göstermektedirler. Çocukların pratik ürünlerle beslenmesi çok yoğun bir şekilde çalışan anne ve babalar için de çok cazip bir seçenek olmaktadır.

Dondurulmuş Et
Çocukların fast-food kategorisinde yer alan hamburgerlerin içerisinde bulunan köfte ya da tavuk, dondurulmuş etten yapılmaktadır. Sipariş verildikten sonra dondurulmuş et mikrodalga fırınlarda kısa bir sürede buzdan ayrılmış ve tüketime hazır hale getirilir. Dondurulmuş et sadece hamburger içerisinde bulunan et ya da tavuktan ibaret değildir, aynı zamanda köfte, pizza, lahmacun ya da pide gibi daha çok yetişkinlerin tercih ettiği yiyeceklerde de dondurulmuş et kullanılmaktadır. Çocukların metabolizmalarını bozan bu yiyecekler tüketilirse çocuklar çok çabuk acıkmaya ve bir önceki yedikleri porsiyon onlara yetmemeye başlamaktadır. Her seferinde daha çok yeme isteğini ortaya çıkar.

Çay
Çay genellikle yetişkinlerin çok sık tüketmiş olduğu bir içecek olarak bilinir. Çayın yetişkinler tarafından çok sık tüketilmesi nedeniyle, çocuklar aile ortamında çaya büyük bir ilgi duyarlar ve nasıl bir tadı olduğunu merak ederler. Küçükken bu merakın giderilmesi için çocuklara çay içirilir ama bu doğru bir davranış şekli değildir. Çünkü çayın içerisinde bulunan demir ve diğer birtakım minerallerin bağlayıcı özelliği bulunmaktadır. Bu nedenle çayın çok fazla içilmesi sonucunda insanlarda demir eksikliği çok sık görülmektedir. Çayın içerisine, çayı tatlandırmak için ilave edilen şekerin gün içerisinde çok fazla tüketilmesinden dolayı, iştahsızlığa ve aynı zamanda diş çürümesine neden olmaktadır.

Kahve
Çayda olduğu gibi kahve de yetişkinler tarafından çok sık bir şekilde tüketilen içeceklerden biridir. Çocuklara içirilen kahve onların metabolizmasına birtakım zararlar vermektedir. Çocukların bulunduğu yaş itibariyle belirli bir süre uyku ihtiyacı vardır ve bu uyku ihtiyacı süresini tamamlamaları gerekir. Ama çocuklar kahve tükettikleri zaman uykuya dalmada çok büyük bir sorun yaşamaktadırlar. Kahvenin içerisinde uykuyu engelleyen birtakım uyarıcı maddeler olması açısından uykuya dalma süresi çok daha fazla uzun sürmektedir. Kahve aynı zamanda kalp krizine yol açmaktadır ve dişlerde de sararmaya neden olmaktadır.

Patates Kızartması
Patates kızartması fast-food kategorisinde bulunan yiyeceklerden çok sık bir şekilde tüketilen, hatta menü şeklinde satılan yiyeceklerin en çok tercih edilmesi nedenidir. Fakat patates kızartmasının içeriğinde çok yüksek bir oranda akrilamid maddesinin bulunması nedeniyle çok fazla tüketilmesi durumunda damar sertliği, şişmanlık, obezite ve hatta kansere bile neden olmaktadır. Fast-food kategorisinde yer alan patates kızartmasının yapımı aşamasında hem dondurulmuş patates olması hem de sağlıksız, zararlı yağlarla kızartma işleminin yapılmasından dolayı insan vücuduna verebileceği zarar daha fazla olmaktadır. Çocukların belirli bir yaşa gelinceye kadar kalp ve damar sağlığı açısından patates kızartmasını tüketmesini önlemeniz gerekmektedir, daha sonraki yaşlarda çok sık olmamakla birlikte tüketiminde insan vücuduna büyük bir zarar vermemektedir.

Sosis, Salam ve Sucuk
Bu tür yiyeceklerin içeriğinde sodyum nitrit maddesinin bulunmasından dolayı, çok fazla tüketilmesi sonucunda kanser gibi ciddi bir hastalığa neden olmaktadır. İnsan metabolizmasına pişmemiş et zarar verdiği gibi, aynı zamanda sağlıksız ve hangi tür etten yapıldığı belli olmaması nedeni ile tüketimi çok tercih edilmemelidir.

Cips
Çocukların en çok sevdiği abur cuburlar arasında cipsin çok büyük bir yeri vardır. Cipsin yapımında kullanılan yağın zararlı olması ve içeriğinde kullanılan ürünlerin çok sağlıksız şartlarda üretilmesi nedeni ile cips; çocukların ve hatta yetişkinlerin tüketmemesi gereken bir yiyecektir. Cipsin içerisinde bulunan yüksek oranda yağ nedeni ile uzmanlar cips yemenin yağ içmekten hiçbir farkı olmadığı kanısında hemfikirler. Cipsin çok fazla tüketilmesi sonucunda obezite, diyabet, Alzheimer,ve hatta kanser gibi ciddi bir hastalıklar ortaya çıkabilir.

Asitli İçecekler
Çocukların en çok tercih ettiği içeceklerin başında yer almaktadır. Asitli içecekler içerisinde bulunan asit, meyve aroması, tatlandırıcı ve renklendirici gibi zararlı maddeler yüzünden asitli içecekler doktorlar tarafından tavsiye edilmeyen bir içecektir. İçerisinde birçok zararlı madde bulunduran asitli içecekler mide ve aynı zamanda bağırsak hastalıklarına neden olmaktadır. Asitli içecek yerine çocuklarınızı süt, ayran ve kefir gibi içeceklere alıştırmanız çok daha doğru bir tercih olacaktır.

Hazır Çorba
Hazır çorbaların içerisinde kullanılan ürünlerin toz haline getirilip, çok fazla işlem görmesi ve içerisinde zararlı bir tuz çeşidinin olması, uzun süre bozulmaması için içerisine ilave edilen koruyucu maddeler ciddi rahatsızlıklara neden olmaktadır. Hazır çorbaları sağlıklı bir yaşam için asla tüketmemek gerekir.

Boyalı şeker ve çikolata
Çocukların en çok ilgisini çeken abur bucurlardan birisidir. Çikolata ve şeker en geniş, en çok piyasa ağına sahip olan ürünlerdir. Aynı zamanda piyasada en çok çeşide sahip olan abur cuburlardır. İçerisinde gıda boyasının olması, çok fazla oranda şeker kullanılması ve birtakım kimyasalların da bulunması nedeni ile çocuklar, hatta yetişkinler için de çok büyük zararları bulunmaktadır. Çikolata ve şekerin çok fazla tüketilmesi sonucunda karaciğer olumsuz etkilenerek birtakım hastalıklar ortaya çıkabilir. Diş çürümesi, obezite, kalp ve dolaşım hastalıkları, felç, ülser, astım, cilt hastalıkları ve kemik erimesi gibi birçok ciddi hastalıklar ortaya çıkabilir.

Çiğ Yumurta
Çocukların patates kızartmasında kullandıkları mayonezin içerisinde çiğ yumurta bulunmaktadır. Çiğ yumurta aynı zamanda paket içerisinde toz halde satılan hazır kremalar ve salata sosları içerisinde yer almaktadır. Bu tür ürünlerin içerisinde bulunma ihtimali olan zararlı salmonella mikrobu nedeni ile insanlar birtakım hastalıklara sahip olabilirler.

Hazır Meyve Suları
Bu tür ürünlerin içerisinde meyvenin sadece susuz olan posasının su ile karıştırılarak hazır hale getirilmesi ve içerisine uzun süre dayanması açısından koruyucu madde ilave edilmesi insan vücuduna büyük oranda zarar vermektedir. Meyve suları şeker oranlarının çok yüksek olması nedeni ile tercih edilmemelidir.

Anne Sütünün Faydaları

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Anne sütü yeni doğan bebeklerin beslenmesi için çok önemli bir yere sahiptir. Anne sütü bebekler için en önemli besindir. Anne sütü, bebeklerde ilk altı ay ek gıda gerektirmeden bebeğinizin bağışıklık sistemini güçlendirmeye yardımcı olur. Anne sütü enfeksiyonlara karşı immünolojik faktörleri içerir. Aynı zamanda damarlarda akan kan gibi kompleks, yaşayan bir sıvı özelliğine sahiptir. Bebeğin gelişimi için gerekli olan yağ asitleri anne sütünde bulunmaktadır. Anne sütü inek sütüne göre daha az miktarda protein içerdiği halde anne sütü bebeğin gerektiği kadar proteini içermektedir. Zaten vücudumuzda fazla olan besinler atılır. Bir damla anne sütünde bir milyon beyaz küre bulunur. Bu beyaz küreler makrofaj adı verilen bu hücreleri etkisiz hale getirir.

Anne sütü ve doğumdan sonra sonra gelen sarı süt bebek için çok önemlidir. Çünkü bu sarı süt bebeklerinizi hastalıklara karşı korur. Bu sarı süt bebeğin ilk aşısıdır. Anne sütü bebeğin ilk altı ay ihtiyacı olan yağ, protein, demir, vitamin gibi her türlü besin değerine sahip ideal besin kaynağıdır. Anne sütü her zaman bulunur temiz ve doğaldır. Anne sütü ısıtılmak gerektirmez. Anne sütü ile beslenmenin doğumdan hemen sonra başlanmasını, ilk altı ay sadece anne sütü verilmesini ve emzirmenin altı aydan sonra uygun besin takviyeleri ile iki yaşına kadar devam edilmesini uzmanlar öneriyor. Bir çok anne bebeğini ağlayınca hemen emzirir ve susmasını sağlar. Peki bu doğru bir yöntem mi? Evet bebekler her ağladığında emzirilmelidir. Çünkü anne sütü bebeğe psikolojik olarak bir rahatlama verir. Yeni doğan bebekler günde 9-10 kez emmek isterler. Bu durum çok normaldir. Zaten bu emme istekleri zaman geçtikçe azalacaktır.

Anne Sütünün Önemi Nedir?
1. Anne sütü alan çocukların bağışıklık sistemi güçlenir ve dolayısıyla hastalıklara karşı vücutlarının direnci de artar.

2. Anne sütü sindirime yardımcı aktif enzimler içerir. Bu şekilde sindirimi de kolaylaştırır.

3. Anne sütü büyüme etmenlerini ve hormonlarını içerir.

4. Anne sütü koruyucu etmenleri içerir.

5. Anne sütü enfeksiyonu önleyen bağışıklık öğelerini içerir.

6. Anne sütü çenenin gelişimi sırasında büyük bir önemi vardır.

7. Her zaman anne sütü sterildir.

8. Anne sütü her zaman bebeğiniz için uygundur.

9. Anne sütü besin öğeleri bileşimi bebeğin tüm gereksinimlerini karşılar.

10. Bebeklerin dişlerinin sağlam ve düzgün olabilmesi için anne sütü içirilmesi çok önemlidir.

11. Anne sütü bebeğin solunum yolu hastalıklarının görülme oranını düşürür.

12. Anne sütü bazı kronik hastalıkların oluşma riskini azaltır. Bunlar diyabet, koroner kalp hastalığı, çölyak, hipertansiyon ve şişmanlık gibi hastalıklardır.

13. Anne sütü alerjiye karşı koruyucudur.

14. Anne sütü bebeklerin bedensel ve zeka gelişimine yardımda bulunur.

15. Anne sütü antibiyotik ile tedavi olan hastalıkların görülme oranını düşürür.

16. Anne sütü ile beslenen bebeklerde ishal daha az görülür. İshal görülüyor bile olsa daha az şiddetle kısa sürede geçmektedir.

17. Anne sütü alan bebeklerin büyümesi ve gelişmesi hızlanır.

18. Anne sütü ile beslenmiş bebeklerin ileriki yaşlarda diş eti hastalıkarı, egzema, kanser ve diabet gibi hastalıkların görülmese riski azalır.

19. Bebeklerin anne sütü emmesi halinde bebeklerin yüz ve çene kasları gelişmiş olur.

20. Anne sütünde ımmunglobulin A adı verilen ve bebeklerin bağırsaklarını kaplayarak mikroplarım kana karışmasını engeller.

21. Anne sütü her zaman temiz, hazırdır ve ılıktır.

22. Annenin ilk gelen sütü oldukça önemlidir. Çünkü Anne sütü bebeğin ilk aşısıdır.

23. Anne sütü ile beslenen bebeklerin kansızlık riski daha azdır. Ayrıca anne sütü ile beslenen bebekler de pişik, karın ağrısı ve kabızlık görme olasılığı anne sütü az alan bebeğe göre daha azdır. Bu nedenle ilk altı ay anne sütü çok önemlidir. Anne sütü ilk altı ay bebeklere ek gıda gerektirmez. Bebeğin alması gereken tüm besinleri karşılar.

24. Anne sütü bebeği ani ölüm tehlikesinden korumaktadır.

25. Anne sütü ile beslenen bebekler diğerlerine oranla daha sakindirler.

26. Anne sütünün içerisinde akyuvarlar ve koruyucu maddeler sayesinde bebeğin enfeksiyonlara karşı direncini arttırır.

27. Daima hazırdır ve özel bir harcama gerektirmediği için ekonomiktir.

28. Anne sütü her bebek için en iyi, en doğal ve en taze besindir.

29. Bebeklerin daha zeki olmasını sağlar.

30. Anne sütü bebeğin su ihtiyacını karşılar ek olarak su verilmesin gerek yoktur.

Anne sütünün bebeğe faydaları olduğu gibi anneye de pek çok faydası vardır. Ane sütü hem anneye hem bebeğe fiziksel ve ruhsal gelişimi etkilemektedir. Anne sütü anne ve bebeği arasındaki bağı güçlendirir, ane sütü annenin sağlığınıda korur örneğin göğüs kanseri, kemik erimesi ve anemi riskini azaltır. Anne sütü anenin fazla kan kaybetmesini önler. Emziren anneler emzirmeyen annelere göre daha kolay ve hızlı kilo verebilir. Emzirmenin faydalı yönlerinindenen ilginç olanı da budur. Çünkü emzirmek oldukça kalori harcatan bir eylemdir bir emzirmede yaklaşık olarak anne 500 kalori yakar. Bu şekilde anneler hamilelik döneminde almış oldukları fazla kilolarından kolayca kurtulubilir. Emziren annelerde metobolizmanın değişerek kan şekeri düzeyini düzenlediği ve bu şekilde verimli kilo kaybına ve iyi kolesterollerin dengelediği gözlemlenmiştir. Bebeğini emziren annelrin kalo sorunlarını yaşama olasılığının azalması mezirmenin faydaları arasında olduğu söylenmektedir.

Su Çiçeği

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Günümüzde neredeyse herkes çocuk yaşlarda su çiçeği adı verilen bu hastalığı geçirmiştir. Birey bu hastalığı geçirmemişse bile en azından hastalığın neye benzediği hakkında bir fikri vardır. Su çiçeği denilen bu hastalık çoğunlukla çocuklarda görülmektedir. Ancak bu hastalığın yetişkinlerde görülemeyeceğini göstermez. Hatta yetişkinlik döneminde yakalanıldığı takdirde oldukça ağır şekilde geçebilir. Su çiçeği varicella-zoster virüsü kökenli oldukça bulaşıcı bir hastalıktır. Hastalığın solunum yolları aracılığıyla yayılabilir olması nedeniyle hasta bir bireyin yanında bulunmanız bile hastalığın siz de geçmesine neden olabilir. 12-14 gün kuluçka süresine sahip olması nedeniyle hasta bireye temastan yaklaşık olarak iki hafta sonra ilk belirtileri göstermeye başlar. Çocuk yaşlarda atlatılması daha kolay bir hastalık olduğundan hasta olan birey çocuk ise çok endişelenilmesi gerekmemektedir. Ancak ilerleyen yaşlarda farklı ve oldukça tehlikeli komplikasyonlara neden olabildiğinden oldukça dikkat edilmesi gerekmektedir.

Hastalığın en bilindik belirtileri arasında ise vücutta kaşıntı, kırmızı döküntüler, yorgunluk ve ateş yer almaktadır. Hastalık ilk olarak gövdede ve yüzde görülmeye başlar ve daha sonrasında uzuvlara da yayılabilir. Hastalık sonucunda oluşan kırmızı döküntüler kendine has özelliklere sahip olduğundan hastalığın teşhisi döküntülerin incelenmesi ile basitçe konabilir. Eğer yakın zamanda hasta başka biriyle temas içinde bulunulduysa ilk bakışta hastalığı tespit etmeniz mümkündür. Arada kalınması durumunda ise döküntülerden alınacak küçük bir örnek laboratuvarda incelenerek hızlıca teşhis koyulabilir ve ardından tedaviye başlanabilir. Hastalık sonucunda oluşan kırmızı döküntüler oldukça kaşıntılı olabilmektedir ve dolayısıyla kaşıma refleksini harekete geçirir. Ancak bu döküntülerin kaşınması oldukça yanlış bir davranıştır. Döküntüler kaşındığı takdirde vücudun farklı yerlerine yayılabilir ve başka bakteriyel enfeksiyonlara sebebiyet verebilir. İlerleyen yaşlarda yakalanıldığı takdirde nadiren orta kulak iltihabı, zatürre, beyin ve beyincik iltihabı gibi komplikasyonlara da neden olabildiğinden hastalığın 4. gününden itibaren ateş hala düşmemişse ve yamuk yürümek, uykuya eğilim ve kulak ağrısı gibi belirtiler ortaya çıkmışsa mutlaka doktora gidilmesi gerekmektedir.

Su Çiçeği Belirtileri
Su çiçeği hastalığı eğer daha önce geçirilmediyse hasta bireye temastan 14 gün sonra oraya çıkmaktadır (10-20 gün). Hastalığın ortaya çıkmasından bir gün önce hasta bireyde ateş, baş ağrısı ve halsizlik görülebilir. Genel olarak her hastalıkta görülen bu belirtiler kişi için uyarı niteliğindedir. Hastalık süresince de ateş ve halsizlik gibi belirtiler görülebilir. Ancak hastalığın asıl belirtisi vücutta ortaya çıkan döküntülerdir. Döküntüler ilk görüldüğünde daha küçük kabarcıklar halindedir ve daha pembe renklidir. Ardından ilerleyen süreçte bu pembe kabarcıkların içerisi sıvı dolar ve daha kırmızı bir renk alır. Bu olay birkaç saat içinde gerçekleşmektedir. Bu kabarcıklar oldukça kolay yırtılabildiğinden herhangi bir darbede içindeki sıvı dışarı çıkabilmektedir. Ardından yaklaşık olarak 12-24 saat içerisinde bu kabarcıkların içerisindeki sıvı bulanıklaşır ve döküntüler kahverengi bir hal olarak pullaşmaya başlar. Bütün bu olaylar kendiliğinden hızlıca gerçekleşmektedir ve dışarıdan ellenmemelidir.

Kendi kendine gerçekleştiği takdirde hiçbir iz bırakmayan bu hastalıklı döküntüleri kaşımanız halinde vücutta izler bırakabilmektedir. Kaşınan döküntüler iz bıraktığı gibi açık bir yara oluşturduğundan farklı bir bakteriyel enfeksiyona davetiye çıkarmaktadır. Çıkan döküntüler 3-4 gün içerisinde kaybolur ancak bu süreç içerisinde yerine başka kabarcıklar çıkar ve aynı süreçten geçer. Bu nedenle hastalık boyunca vücutta farklı evrelerdeki döküntülere rastlamak mümkündür. Bu döküntüler ilk olarak gövdede görülmeye başlar. Ardından yüze ve kollara da yayılabilir. Ancak yüzde, kol ve bacakta ve saçlı bölgelerde gövdeye kıyasla daha az görülmektedir. Hamile bireylerin bu hastalığa oldukça dikkat etmesi gerekmektedir. Gebeliğin ilk 3 ayı içerisinde bu hastalığa yakalanıldığı takdirde prematüre veya ölü doğum gibi anomaliler görülebilir.

Tedavisi ve Korunma Yöntemleri
Öncelikle bu hastalığın oldukça bulaşıcı olduğu unutulmamalıdır. Hasta bir bireye temas haline hastalık kesinlikle bulaşmaktadır. Ayrıca eğer hasta birey ile kapalı bir ortamda bulunursanız hastalık hava yoluyla da bulaşabilmektedir. Bu nedenle bu hastalıktan korunmak için en etkili yöntem hasta bireylerden uzak durmaktır. Bu sebeple de hastalığa sahip bir çocuk vücudundaki döküntülerin tamamı yok olana dek kesinlikle okula gönderilmemelidir. Birey yetişkin ise de toplum içerisine çıkmamalıdır. Ancak bulaşıcılık süresi döküntüler görülmeden bir iki gün önce başladığı için maalesef hastalık kolayca yayılabilmektedir. Hastalıktan korunmak için bir diğer önlem de aşı olmak. Şuanda MEB’in aşı takviminde bulunmasa bile çocuğunuza gerekli aşıları yaptırarak bu hastalıktan koruyabilirsiniz. Ayrıca hasta bir bireye temastan sonra 72 saat içerisinde yapılan aşılar da sizi bu hastalıktan koruyabilmektedir. Hastalığın küçük yaşlarda daha kolay geçmesi çocuğun hastalık geçirmek zorunda olduğunu göstermez. Bu nedenle bu tür bir rahatsızlık yaşanmaması için eğer geçirmediyseniz önce kendi korumanızı daha sonra da çocuğunuzun korunmasını sağlamayı ihmal etmeyin.

Tedavi sürecinde ise sağlam bir bağışıklı sistemi oldukça önemlidir. Bağışıklı sistemi normal bireylerde sadece kaşıntıya ve bakteri enfeksiyonu ihtimaline karşı birkaç önlem alınmaktadır. Kaşıntı hafif seviyelerde ise losyon kullanımı ile, ağır geçirilmesi halinde ise hap kullanımı ile önlenmeye çalışılmaktadır. Bunların yanında hastalığı geçiren kişi çocuk ise mutlaka tırnakları kesilip törpülenmeli ve bakteri enfeksiyonu ihtimalini düşürmek için gün içerisinde elleri sabun ile temizlenmelidir. Ateşi yüksek olan çocuklara da ateş düşürücü şurup verilebilir. Ancak çocuklara hiçbir şekilde aspirin vermemelisiniz. Çocuğa aspirin verilmesi Reye sendromuna neden olabilmektedir ve bu sendrom komaya kadar giden ölümcül bir rahatsızlık oluşturabilir. Yetişkinlerde ve bağışıklık sistemi sağlam olmayan kişilere de antiviral tedavi uygulanmaktadır.

Altıncı Hastalık Roseola

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Hepimiz çocukluk döneminde pek çok rahatsızlıklar geçirmişizdir. Bu hastalıklar kızamık, su çiçeği, altıncı hastalık, yenidoğan sarılığı ve kaba kulak gibi hastalıklardır. İlk dört yaş çocukların enfeksiyonlara sık sık yakalandığı dönemdir. Çünkü çocukların bağışıklık sistemi yaşları ilerledikçe ve sağlıklı beslendikçe daha da güçlenir. Özellikle okula giden çocuklarda bu enfeksiyona kapılmak daha da sık görülür. Çocuklarda en sık rastlanan enfeksiyonlar nezle, kulak iltihabı, bronşit, kızamık, su çiçeği, grip gibi hastalıklar en başta yer almaktadır.

Altıncı Hastalık Nedir?
Altıncı hastalık özellikle küçük yaşta olan çocuklarda ve daha sık bebeklerde görülen bir tür hastalık çeşididir. Altıncı hastalık virüs yolu ile kolayca geçebilen döküntülü ve bulaşıcı bir hastalıktır. Altıncı hastalık bebeklerde ve çocuklarda kısa süreli huysuzluk ve ateş gibi belirtilerini beraberinde getiriyor. Bu huysuzluk ve ateş gibi belirtileri pek çok ebeveynler diş çıkarma belirtileri olarak görüyor. Özellikle bahar aylarında daha çok görülen bu altıncı hastalıkta hastalığa karşı direnci için temizlik kurallarına dikkat edilmelidir. Bu hastalığa yakalanan çocukların ateşleri yükseldiği için öncelikle mutlaka ılık bir duş ile ateşi düşürülmeli ve kontrol altında tutulmalıdır. Bebeklik döneminde en sık rastlanan iyi huylu bu döküntü hastalığı bulaşıcıdır. Altıncı hastalık en sık altı ay ve üç yaşında görülür. Altıncı hastalığa yakalanan hastaların %95’i üç yaşının altındadır. Altıncı hastalık en sık bebeklerde dokuzuncu ayda görülür.

Altıncı hastalık özellikle ilkbahar ve sonbahar mevsimlerinde daha sık karşımıza çıkmaktadır. Altıncı hastalığa sebep olan bu virüslerin iki ayrı çeşidi vardır. Bunlar A ve B tipidir. Altıncı hastalığın çoğunda etken olan tip B’dir. Bu B tipi hastalık bir kere tekrarlanır ve bir daha tekrarlanmaz. Vücutta hayat boyu bağışıklık oluşur. A tipinde ise bu durum tam tersidir. Bu tipte bağışıklık baskılandığında yeniden vücutta aktif bir duruma gelebilir. Hastalık nadiren bile olsa farklı bir tipte yeniden tekrarlanabilir.

Altıncı Hastalığın Belirtileri
Bebeklerdeki ateş en iyi ipucudur. Altıncı hastalığın kuluçkası yaklaşık olarak dokuz ya da on gün sürer ve genellikle ateşle başlar. Altıncı hastalığın belirtisi olan ateşte bebeğin ateşi kırka kadar çıkabilir. Bu dönemde altıncı hastalığa yakalanmış olan bireylerin %10 nöbet geçirmektedir. Ateş dönemi yaklaşık üç ve ya dört gün sürdükten sonra hemen vücutta döküntü başlar. Bu döküntüler gövdede başlayarak boyun, kol ve bacaklara yayılır. Bu kaşıntısız döküntüler iki ya da üç gün sürer. Burun akıntısı, göz kapaklarında şişlik, hafif boğaz kızarıklığı ve bazen hafif ishal de eşlik edebilir.

Altıncı hastalıkta bazen boğazda yaralar ile karşılaşabilinir. Altıncı hastalıkta nadiren beyin dokusu ve beyin zarı, karaciğer ve akciğer iltihabı yapabilmektedir. Eğer çocuğunuzda ateşi çıkmadan döküntüler başlamış ise, dalgınlık ve uykuya eğilim görülüyorsa, ciddi baş ağrısı var ise, üç ya da dört gün süren ateşlenmeden sonra hala ateş devam ediyorsa, ense sertliği ve kusma görülüyorsa, su kaybı bulguları varsa mutlaka hemen doktora başvurulmalıdır. Çünkü bu belirtiler başka bir hastalığın belirtileri olabilmektedir. Bu hastalığa yönelik tetkik ve tedavi gerekebilir. Bu bazı belirtileri ebeveynlerde diş çıkarmanın belirtileri olarak görebilir. Çünkü diş çıkaran bebeklerde hafif ateş, sürekli ağlama, bebekte huzursuzluk, uyku düzensizliği, iştahsızlık gibi benzer belirtileri vardır. Bu bebekteki bu iki rahatsızlık ebeveynler tarafından çok karışmaktadır.

Altıncı Hastalığı Neden Olur
Altıncı hastalığın belli bir olma nedeni yoktur. Altıncı hastalığı bir virüsün sebep olduğu döküntülü, ateşli bir çocukluk dönemi hastalığıdır. Altıncı hastalığın hiçbir şekilde tehlikesi yoktur ve oldukça masum bir hastalıktır. Her bebekte görülme olasılığı vardır.

Altıncı Hastalığının Tedavisi
Altıncı hastalığın bir ilaç ya da aşı ile korunabilme gibi tedavileri yoktur. Altıncı hastalık yaklaşık olarak bir hafta sürebilir. Tehlikeli bir hastalık türü değildir. Altıncı hastalık spesifik bir tedavi gerektirmeyen hastalıktır. Ancak altıncı hastalık üç ya da dört gün boyunca şiddetli bir şekilde ateşi var ise bu ateş döneminde bebeklerin %6-15 sıklığında ateşli havale görülebilmektedir. Altıncı hastalık antibiyotik ile tedavi yöntemleri gerektirmez. Bu altıncı hastalığa yakalanmış olan bireyin bolca sıvı tüketmesi ve bolca istirahat etmesi gerekmektedir. Bebekteki geçmeyen ateşi dindirmek için sık sık ılık su ile bebeğinize duş aldırın.

Bebeklerde ateşli havaleleri azaltmak için ateş düşürücüler kullanılabilir. Altıncı hastalık çok fazla bulaşıcı bir hastalık olmadığı için henüz bir aşısı bulunmamaktadır. Altıncı hastalıktan korunmanın en kolay yöntemi hijyenik olmaktır. Sürekli olarak yıkamak ve hijyen kurallarına uymak altıncı hastalıktan korunma yöntemlerinden biridir. Altıncı hastalığı geçirmiş olan bebek mutlaka bir hekime başvurmalıdır. Hasta olan bir çocuk eğer ateşi düşmeden döküntüleri başlamış ise, ciddi bir şekilde baş ağrısı ve ensesinde kasma varsa, kusma sayıları giderek artmaya başlamışsa, nefes alma güçlüğü ve şiddetli öksürük var ise, çocukta göğüs ağrısı var ise ve çocuk başlangıca göre çok daha kötüye doğru gidiyorsa mutlaka yeniden bir çocuk hekimine başvurmalısınız.

1 2 3 4 5 6 20