Bebeklerde Konak

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Yeni doğan bebeklerde ortaya çıkan konak hastalığının, bebeklerin kafa derisinde meydana gelen kabuklu, sarı renge sahip ve bazen de kızarıklık şeklinde görülen bir tabaka olduğu bilinmektedir. Bebeklerdeki görülen konak hastalığının bebeğin doğumundan itibaren üçüncü ayına kadar görülme ihtimali bulunmaktadır ve genel olarak kaşıntıya neden olmamaktadır. Bebeğin algılayabileceği gibi ağrısı ya da acısı olan bir hastalık olma özelliğine sahip değildir. Bebeğin kafasında yer alan derinin yüzeyinde ortaya çıkan konak hastalığı kalınlaşmaya ya da yayılmaya başlarsa bebek için sıkıntı oluşturabilir. Bebeğin kulak, göz ya da kaşının etrafında kızarıklık görülebilme ihtimali bulunmaktadır. Konak hastalığı bebeğin cildine yayılırsa seboroik dermatit olarak adlandırılır, çünkü konak hastalığının yayılması ve daha çok ilerlemesi ile başka bir cilt hastalığına doğru ilerleme yaşanması demektir. Yeni doğan bebeklerde yaklaşık olarak orta şiddetli bir şekilde konak hastalığı görülebilir. Bazı aileler, çok sık görülen bir hastalık olması nedeni ile çok önemsemezler ve ciddiye almazlar, daha çok kendi kendine geçeceğini düşünmektedirler. Bazı aileler doktora gitmek yerine evde yapılan eski usul ilaçları kullanırlar ama bu konak hastalığının çözümü olmamaktadır. Her türlü hastalıkta mutlaka doktora başvurulup, doktorun verdiği ilaçlar kullanılmalıdır. Bebeğin doktora erken bir zamanda, hastalığın ilk zamanında götürülmesi durumunda hastalığın geçmesi kolaylaşır.

Konak hastalığı yeni doğan bir bebeğin ilk olarak üç ya da altı ay arasında yer alan bebeklerde çok sık bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bebeklerde ortaya çıkan konak hastalığı adolesan dönemlerinde de meydana gelmektedir. Konak hastalığına neden olan birtakım nedenler arasında genetik yatkınlık, annenin beslenme programı, beslenme tarzı ya da bebeğin vücudunun alerjiye yatkınlık bulunmaktadır

Genel olarak yeni doğan bebeklerde çok daha sık görülen konak hastalığı bir çeşit egzama türü hastalığıdır. Konak hastalığı düzenli ve kontrollü bir tedavi sürecinin ardından bebek için sorun oluşturmaktan çıkmaktadır. Yeni doğan bebeklerin saç derisinde oluşan sarı renkte, kabuklanma ortaya çıkmaktadır fakat bu hastalık bebekler için herhangi ciddi bir durum teşkil etmemektedir. Konak hastalığı aynı zamanda yeni doğmuş olan bebeklerin saç derisinin kepeklenme durumu olarak da nitelendirilmektedir. Yeni doğan bebeklerin vücutlarında bulunan sıvı oranı, yetişkin bir bireyin sıvı oranı ile aynı değildir. Bu nedenle yeni doğan bebeklerde daha henüz kemikleşme gibi bir durumun tam olarak meydana gelmemesi nedeni ile vücutlarının içerisinde yer alan sıvı miktarı çok daha fazla bir oranda bulunmaktadır. Bebeklerin vücudunda fazla oranda bulunan sıvı oranı bebeğin gelişiminin tam olarak sağlanmasına kadar geçen bir sürede düzenli bir şekilde azalma göstermektedir. Yeni doğan bebeğin saç derisinde ortaya çıkan konak hastalığı vücudunun sıvı oranını dengeleyebilmek için attığı her sıvının baş ve ense kısmında çok fazla toplanarak, o kısımda bir tabaka oluşturmasından dolayı ortaya çıkmaktadır.

Bebeklerde Konak Neden Olur?
Yeni doğan bebeklerin saç derisinde ortaya çıkan konak hastalığı birçok yeni anne olmuş kişilerin paniklemesine yol açmaktadır. Konak hastalığının sık sık banyo yaptırılmaması ya da annelerin ortak düşüncesi olan bebeklerine iyi bakamama durumu ile alakası bulunmamaktadır. Konak hastalığının oluşum nedenleri tamamen farklıdır. Bazı doktorlar konak hastalığının bir çeşit egzama türü olduğunu ifade etmektedirler. Yeni doğan bebeklerin saç derisinde çok sık olarak ortaya çıkan bir deri döküntüsü rahatsızlığıdır. Bazı yeni doğan bebeklerde ilk birkaç ay gibi bir süre saç derisinde meydana gelen kızarıklık ya da pullanma şeklinde ortaya çıkmaktadır. Konak hastalığında ortaya çıkan bu pulların görünüşü ise, yağlı, kırmızı, pembemsi ya da sarı kabuklu yama şeklinde görülmektedir. Genel olarak annenin doğumundan sonraki birkaç hafta içerisinde konak hastalığı yeni doğan bebekte görülmektedir.

Yeni doğan bebeklerde konak hastalığı daha ileriki aşamalarda kulaklar, göz kapakları ya da alnı etkileyebilmektedir. Doktorlar annelere yeni doğan bebeklerde ortaya çıkan konak hastalığına endişelenmemeleri gerektiğini ısrarla söylemektedirler. Çünkü konak hastalığının asıl nedeni bebeğin kötü bir bakımının yapılması değil. Konak hastalığının esas ve gerçek sebebi, yeni doğan bebeklerin yağ bezlerinin fazla oranda çalışması sonucunda, çok fazla yağ salgılaması ve bu yağların yama şeklinde saç derisinde birikmesi ve daha sonraki aşamada yama şeklinde saç derisinde bulunan yağın kuruyarak dökülmesidir. Yeni doğan bebeklerin derisindeki yağ bezleri bazı hormonların etkisi altında bulunmaktadır. Bebeğin anne karnında çok fazla hormon seviyesine maruz kalması sonucunda bu etki doğumdan sonrada devam etmektedir. Anne karnında iken anneden geçen yüksek seviyedeki hormonlar nedeni ile yeni doğan bebeklerde konak hastalığı daha çok olmaktadır. Konak hastalığı herhangi bir hastalıktan, alerji durumundan ya da bebeğin hijyen eksikliğinden kaynaklanan bir hastalık değildir. Yeni doğan bebeklerde konak hastalığının oluşmasının bir nedeni bebeğin henüz daha gelişmemiş olan sindirim sisteminin biyotinin ve aynı zamanda B vitamini çeşitlerinin yeterinde vücudunda bulunmaması olduğu düşünülmektedir. Bir çeşit maya enfeksiyonu konak hastalığının yayılmasında etkili olmaktadır.

Bebeklerde Konak Hastalığı Belirtileri
Bir çeşit deri ve egzama türü olan konak hastalığının birtakım belirtileri bulunmaktadır. Yeni doğan bebeklerde meydana gelen konak hastalığının belirtileri her bebekte farklılık gösterebilir ama bazı bebeklerde ise ortak belirtiler gözlemlenmektedir.

Yeni doğan bebeğin saç derisi kalın yağlı bir tabaka ile kaplanmıştır ve aynı zamanda saç derisinde pullanma oluşmaktadır. Bu pullanma durumu konak hastalığının daha sonraki aşamalarında bebeğin kulağının arkasına ya da kaşlarına doğru yayılma özelliği göstermektedir.

Konak hastalığı saç dökülmesine de neden olmaktadır.
Yeni doğan bebeklerin saç derisi üzerinde bulunan beyaz ya da sarı pullanmalar olmaktadır. Konak hastalığına sahip olan yeni doğan bebeklerin saç derisi hastalığın ilerleyen aşamalarında kızarıklık ortaya çıkarmaktadır. Bu belirti nadiren görülmektedir ama saç derisinde aynı zamanda kaşıntıya neden olmaktadır.
Konak hastalığı eğer tedavi edilmez ise bebeğin saç derisinde daha kötü, hastalığın daha sonraki aşamaları olan yaralar oluşturmaya başlayabilir.
Konak hastalığının bebeğin saç derisinde hoş olmayan bir kokusu bulunmaktadır. Bebeklerin saç derisi haricinde alnında, koltuk altında ya da genital bölgede konak hastalığı ortaya çıkmaktadır.

Bebeklerde Konak Hastalığının Tedavisi
Yeni doğan bebeklerde çok sık bir şekilde görülen konak hastalığı çoğu zaman herhangi bir ameliyata, bir müdahaleye gerek kalmadan birkaç hafta içerisinde kendiliğinden yok olan bir deri hastalığıdır. Bazı bebeklerde çok sık rastlanmamakla birlikte, tedavi süresi bir yıl kadar uzamaktadır. Konak hastalığının birtakım tedavi yöntemleri bulunmaktadır. Bu tedavi yöntemleri:

Yeni doğan bebeklerde ortaya çıkan konak hastalığının tedavisi için bebeğinize bebek yağı ya da bebeğinizin cildine alerjik bir reaksiyon göstermeyecek organik bitki yağları sürebilirsiniz. Bebeğinizin saç derisine yavaş bir şekilde masaj yaparak ve çok bastırmadan sürmelisiniz. Bebeğinizin saç derisine bebek yağı sürmeniz pullu ve kızarmış bir şekilde olan alanı yumuşatmaktadır. Bebek yağını sürdükten sonra bebeğinizin saç derisini sıcak tutmak için bir bezle sarın, bir saat kadar bekletin. Bebeğinizi banyo yaptırırken şampuanın ardından hemen sürmeyin, çünkü saç derisine yapışabilir.
Vazelin. Konak hastalığına sahip olan bebeğinizin saç derisine vazelin sürerek bir gece bekletin. Vazelin bebeğinizin saç derisini yumuşatır ve aynı zamanda saç derisinde bulunan pulların dökülmesini sağlar. Sabah saç derisindeki pulların dökülmesi için bebeğinizin saçına hafif bir şekilde, bastırmadan sürün ve en son olarak bebeğinizin saçını yıkayın .
Saç fırçası ile saçını tarayın. Yeni doğan bebeğinizde bulunan konak hastalığının tedavisi için, bebeğinizin saç derisini çok yumuşak kıllara sahip olan bir saç fırçası ile yavaşça tarayın. Bebeğinizin saç derisinde oluşan pullanmayı döker ve aynı zamanda saç derisinde bulunan kan sirkülasyonunun artmasına yardımcı olur. Bu tedavi şeklinde dikkat etmeniz gereken bir nokta bulunmaktadır, bu nokta saç taramasını bebeğinizin saçını yıkamadan önce yapmanızdır.
Bebeğinizin saçını her gün yıkayın. Saç derisinde bulunan pullanma azalıncaya kadar haftada iki kere saçını yıkayın.
Doktor önerisi ile ketokenazol şampuanları ya da kremlerini kullanabilirsiniz. Bu şampuanın ve kremlerin kullanımı sonucunda konak hastalığı tedavisinde çok başarılı sonuçlar elde edilmektedir. Bu tür şampuanlar deriden kana geçmediği için doktor kontrolünde ve doktor tavsiyesi ile bebeğinizde kullanabilirsiniz.
Bebeğinizin saç derisindeki pulları, kabukları ellerinizle temizlemeye çalışmamalısınız, bu hareket bebeğinizin saç derisindeki enfeksiyonu arttırmakta ve ardından kabuklanmayı çoğaltmaktadır.
Bazı şampuanların içeriğinde salisilik asit bulunmaktadır, bu tür şampuanlar deriden emilerek kana karışabilir, bu durumda bebeğinize zarar verebilir. Şampuan kullanırken bu maddenin içerisinde olup olmadığına mutlaka dikkat etmeniz gerekmektedir. Hiçbir şampuanı, kremi ya da sabunu doktorunuza danışmadan asla bebeğinizin saç derisinde kullanmayın.

Rota Virüsü

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Rota virüsü, bebekler ve küçük çocuklar arasında oldukça yaygın görülen bir virüstür. Virüs, sulu ishal, kusma, ateş ve karın ağrısı gibi belirtiler veren birtakım hastalıklara neden olmaktadır. Rota virüsü kaynaklı hastalık geçiren çocuklar muhakkak uzman bir doktora gösterilmelidir çünkü sıvı kaybı tahmin edebileceğinizden daha zararlı etkiler bırakabilir. Rota virüsü genellikle bebeklerde ve küçük çocuklarda görülen ve aşırı sulu ishal rahatsızlığının en sık görülen sebebi olarak bilinen bir virüstür. Rota virüsü adı verilen virüs bilimsel olarak reoviridae ailesinde yer alan çift sarmallı bir RNA cinsidir. Uzman hekimlerin görüşleri ve yapılan araştırmaların neticesinde rota virüsünün tehlikeli bir hastalığa sebep olabilmesinin yegane sebebi aşırı su kaybına neden olabilecek bir virüs olması olarak gösterilmektedir. Rota virüsü daha çok çocuk ve bebeklerde görülse de zaman zaman yetişkin bireylere de bulaşabilmektedir. Bu noktada rota virüs üzerindeki en belirgin farklılık yetişkinlerin bu virüsün sebep olacağı enfeksiyonu daha hafif belirtiler ve etkilerle atlatması olarak gösterilebilir.

Rota Virüsü Nedir?
Rota virüsü, boşaltım sisteminin bir parçası olarak bilinen bağırsak organında enfekte olan bir virüs tipidir. Bilinen 7 – 8 farklı çeşidi bulunmakta olan rota virüsü, birden fazla kere hastalıklara sebep olabilmektedir ama en tehlikeli ve en şiddetli belirti gösteren genellikle ilk defa yaşanan rota virüsüne bağlı olan hastalık olarak kabul edilmektedir. Rota virüsünun neden olduğu enfeksiyon mide ve bağırsak rahatsızlıklarına neden olmaktadır. Rota virüsün sebep olduğu enfeksiyona sahip bebekler ve küçük çocuklarda hastalığın seyri detaylıca ve yakından izlenmelidir çünkü vücutlarında meydana gelebilecek olan su kaybı bir hayli hızlı ve tehlikeli boyutlar alabilmektedir.

Rota virüs enfeksiyonları oldukça hızlı ve kolay bir şekilde yayılmaktadır. Salgın biçiminde de görülebilen rota virüsü, genellikle kış ve bahar öncesi dönemlerde daha yaygın bir biçimde görülmektedir. Özellikle çocukların toplu halde beraber bulunduğu kreş, okul öncesi eğitim kurumları, çocuk parkı gibi yerlerde yaygın biçimde yayılma özelliği gösterebilir. Rota virüsü, enfeksiyona sahip olan çocuk ya da bebeğin dışkısına temas yoluyla yayılmaktadır. Her ne kadar hijyene önem verilse dahi yine de bulaşabilmekte ve hastalıklara sebep olabilmektedir. Bebek bezi değiştirirken, umumi tuvaletler kullanılırken bulaşılabilir. Çocuklardan birbirlerine bulaşabilir, enfeksiyona sahip olan çocukların temas ettikleri yüzeylere başkalarının temas etmesiyle de yayılma riski taşımaktadır.

Rota Virüsü Nasıl Bulaşır?

Rota virusü bebekler ve küçük çocuklar arasında oldukça yaygın görülen bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Rota virüsü taşıyıcısı olan bebekler ve çocuklar hastalanmadan önce de rota virüsü yayabilirler. Rota virüsü bulaşan kişiler çevresindeki kişilere de bu virüsü bulaştırabilir. Rota virüsü taşıyan kişilerin dışkılarında da rota virüsü görülmektedir. En bulaşıcı dönem hastalığın ilk üç günü olarak gözlemlenmiştir. Rota virüsü ağız yoluyla bulaşan bir virüstür. İnce bağırsakla alakalı bir virüs olsa da grip gibi belirtiler vererek enfeksiyona neden olur ve zarar verir. Özellikle gelişmiş olmayan ve gelişmekte olan ülkelerde daha yaygın bir biçimde görülür ve çocukların yaşadığı ishal sorunlarının ortalama üçte birinin sebebini ve kaynağını oluşturmaktadır. Çocukluk döneminde genellikle kolay mücadele edilen bir hastalık olan rota virüsü yeni doğanlarda bazen sorunlu ve ölümlü sonuçlara da yol açabilmektedir. Rota virüsüne karşı hijyen hemen her virüs kaynaklı hastalıkta olduğu gibi epey önemlidir. Bu hastalıktan korunmak adına çocuğunuzun ya da bebeğinizin el temizliğine, temas ettiği nesnelerin temizliğine, tükettikleri gıda ve sıvıların hijyenine önem göstermeniz gerekmektedir. Ancak ne yazık ki hijyene önem göstermek tek başına hastalıkla mücadelede ya da önlemede yeterli olmamaktadır. Bir hayli sık görülen rota virüsü rahatsızlıklarına karşı uzman bir hekim muayenesi her zaman için en iyi sonucu verecek olan yöntemdir.

Rota Virüsü Belirtileri Nedir?

Rota virüs hastalığı bebeklerde ve küçük çocuklarda daha sık görülür. Bununla birlikte, büyük çocuklar ve yetişkinler de rota virüsünden hasta olabilir. Rota virüsünün sebep olduğu hastalıklara yakalanan kişiler 2 – 3 gün içinde belirtileri görmeye başlar. Hastalığın başladığı çocuklarda en yaygın belirtiler kusma, mide bulantısı, ateş ve karın ağrısının yanında seyreden sulu ishaldir. Kusma ve ishal belirtileri 10 güne kadar sürebilmektedir. Rota virüsünün sebep olduğu bu hastalığın en sakıncalı yanı aşırı sıvı kaybına maruz bırakmasıdır. Aşırı sıvı kaybı yaşayan çocuklarda idrara daha az çıkma, ağızda kuruma ve boğazda tahriş, baş dönmesi gibi belirtiler de takip edebilir. Bunun dışında nadir de olsa aşırı uykulu olma hali, sebepsiz bir telaş hali hastalıkla beraber seyredebilen diğer rahatsızlıklardan olarak sayılabilir. Rota virüsü bir kişiye birden fazla kez bulaşabilir ve kişi birden fazla kez hasta olabilir fakat ilkinden sonra gelişecek olan hastalıkların belirtileri daha az şiddetli yaşanacaktır çünkü kişi rota virüsüne karşı bağışıklık kazanmış olacaktır. Ayrıca rota virüsüne karşı aşı ile de bağışıklık güçlendirilebilir.

Rota Virüsü Tedavisi Nedir?

Akut rota virüsü rahatsızlığının spesifik bir tedavisi olmamakla birlikte tedavi yöntemi daha çok belirtileri ortadan kaldırma adına uygulanmaktadır. Çok şiddetli rota virüsü rahatsızlıklarında sıvı kaybı üst düzeyde olacağından hastanede yatarak tedavi daha uygun bir çözüm olacaktır. Rota virüsünün sebep olduğu hastalıklarda en önemli tedavi unsuru sıvı kaybını gidermek olarak kabul edilmektedir ve hastaya tuzlu ve şekerli su takviyesi yapılır. İshalin şiddetine bağlı olarak tedavinin seyrine karar verilir. Ağız yoluyla alınan birtakım ilaçlarla ve bol sıvı takviyesiyle desteklenebilecek olan rota virüsü tedavisi nadiren birtakım komplikasyonlara neden olabilir fakat genellikle iyi bir tedavi süreci izlendiğinde belirtileri hızla ortadan kaybolan ve sorun olmaktan çıkan bir rahatsızlıktır. Rota virüsüne karşı ayrıca rota virüsü aşısı da mevcuttur. Rota virüsü aşısı uygulanan çocuklarda korunma oranı yüzde yetmiş olarak tespit edilmiştir. Uzman bir doktorun tavsiyesiyle çocuğunuza ya da bebeğinize tatbik edilecek rota virüsü aşısı rota virüsü rahatsızlıklarına karşı önleyici bir yöntem olarak bir hayli faydalı olacaktır. Dünyanın bazı ülkelerinde rota virüsü aşısı zorunlu aşı listesinde yer almakta ve bu uygulamanın gerçekleştirildiği ülkelerde rota virüsü sebepli ölümler ve kalıcı hasarlar hatırı sayılır biçimde azalma göstermiştir. Bütün bu tedavi önerileri ve yöntemleri dışında belirtilerden şüphelendiğiniz zaman hemen çocuğunuz ya da bebeğinizle beraber bir doktora gitmelisiniz. Özellikle kanlı ishal ya da yüksek ateş görülüyorsa hemen doktora başvurmanızda fayda bulunmaktadır. Bunların dışında acil servise müracaat etmeniz gereken diğer durumlar çocuğunuzda aşırı uyuşukluk hali, gözlerinde batıklıklar, gözyaşı olmadan ağlama, hemen hemen hiç idrara çıkmama ve kalp atışında hızlanma olarak belirtilmiştir. Rota virüsü hastalığına karşı hijyenin önemi sıkça vurgulanmalıdır fakat hijyen tek başına ne yazık ki hastalığı önlemek için yeterli olmamaktadır. Rota virüsünden korunmanın en iyi yolu aşıdır. Aşı uygulanan çocuklarda rota virüsünün sebep olacağı kalıcı hasarlar ya da ağır belirtiler daha da az görülecektir. Bunun için çocuk doktorunuza danışarak çocuğunuz ya da bebeğiniz için rota virüsü için aşı takvimi oluşturabilirsiniz.

Kabızlık

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Kabızlık Nedir?
Kabızlık, bağırsaklarda kasılıp gevşeme hareketlerinin çok yavaş olmasından kaynaklanarak bağırsaktaki atılması gereken dışkıların, boşaltım yapmakta güçlük çekilmesi ve zorlanmasıdır. İnsan vücudunda atılması gereken dışkı, bağırsakların kasılıp gevşemesi yolu ile olduğu için, bağırsaklardaki bu kasılıp gevşeme hareketi çok yavaş olduğunda kabızlık denilen rahatsızlık ortaya çıkar.

Çocuğunuz Kabız mı?
Her çocuğun, bağırsak çalışması farklıdır, bazı çocuklar normal tuvaletlerini yaparken bazı çocuklar tuvalet sırasında zor ve ağrılı bir şekilde sorun yaşarlar. Çocuklar da genellikle beş yaşına kadar kabızlık problemi birçok nedenden dolay görülebilir.

Kronik bir hale gelen kabızlık, çocuğunuzun karnının alt kısmında ağrılara neden olacaktır. Bu ağrılara maruz kalmak istemeyen çocuk tıpkı çişini tuttuğu gibi kakasını da tutacaktır. Bu da onun kabızlığa bir şekilde davetiye çıkarması anlamına gelir. Alışkanlık haline gelen bu durum, kronik kabızlığın en büyük tetikçisidir. Bu durumda bazen kaka az miktardaki sıvı olarak çamaşırın kirlenmesine neden olacak, bazen de gaz çıkarma sırasında böyle bir durum yaşayacaktır. Bu, çocuğun ishal olmuş gibi anlaşılmasına neden olur, ancak karın ağrıları şiddetlendiğinde, tuvaletini yaparken zorlandığında, çocuğun kabız olduğu anlaşılacaktır.

Çocuğunuz, kakasını birkaç gün yapmadıysa, kakasını yaparken minik taşlar gibi sert ve kuru bir şekilde yapıyor, bunu yaparken de büyük bir sıkıntı yaşıyorsa, kakasını yaparken zorlanıyor ise kabız olmuş demektir. Genellikle geçici olan kabızlık durumu, üç günü geçmez ve her gün kaka için tuvalete çıkılmaması da kabız olduğu anlamına gelmez. Bir hafta içinde bir ya da iki kez kakasını yapmak için tuvalet ihtiyacı gideriliyorsa; kaka sert ise, çocuğunuz kakasını tam yapmadı gibi geliyorsa çünkü bitmedi deyip tuvaletten çıkmak istemeyecektir, o zaman çocuğunuz kabız olmuş demektir.

Çocuklarda Kabızlık Neden Olur?
Kabızlık bağırsaktaki atık ve dışkının sindirim sistemine geçmesinin oldukça yavaş seyretmesiyle dışkının kuruması ile bağırsaklardaki kasılma hareketinin yavaş hareket etmesidir. Suyun yeteri kadar tüketilmediği, lifli gıdaların yeterince alınmadığı durumlarda ortaya çıkar. Oyun oynayan ve oyununu yarım bırakmak istemeyen bir çocuk, ya da evlerinin dışındaki farklı ortamlarda tuvalete gitmek istemeyen çocuk, kakasını yapmamak için kakasını tutar, bu gecikme de çocuklarda kabızlık nedenlerindendir. Kabızlığın bir başka nedeni ise beslenme şeklinin değişmesidir. Sulu gıdalardan lifli ve katı gıdalara geçen çocuklar kabız olabilir. Çocuğun gergin ve stresli ortamlarda bulunması, sütten kaynaklanan alerjik bir rahatsızlık, çocuğunuz ilaç kullanıyorsa demir takviyesi ve benzeri ilaçlar nedeniyle; ilacın yan etkisi olarak, genetik faktörler yani kronik olarak ailede kabızlık sorunu yaşayan kişiler varsa kabızlık görülebilir.

Kabızlığı devamlı hale gelen çocuklar yemek yemekten rahatsız olurlar, çünkü kaka yaparken zorlandıkları ve tuvalete gitmek istemedikleri için yemek istemezler. Hazır gıdaları ev yemeklerinden daha çok tüketen çocuklarda, kabızlık baş gösterir, örneğin çocukların çok sevdiği patates kızartması, tost, gazoz, kola gibi asidi bol olan içecekler, bisküvi, çikolata gibi gıdaların fazlaca yenmesi kabızlığa sebep olan etkenlerdendir. Bebekliğinden kaynaklanan bağırsak problemleri de çocuğunuzun kabız olmasına neden olabilir. Mesela, doğuştan kaynaklanan bağırsak genişliği, kabızlık hastalığına neden olabilir. Çocuğun kilosu olması gerektiğinden fazla ise bağırsak problemi yaşayacak, kabızlık sorunuyla karşılaşacaktır. Çünkü kilo problemi olan çocukların hareketleri çok fazla değildir, hareketsizlikten kaynaklanarak tembelleşen bağırsaklarda biriken dışkı çok yavaş ilerleyecek, sertleşip kuruyacaktır, bu da kakanın dışarıya atılımını zorlaştıracaktır.

Anne babalar çocuklarının süt içmesinden oldukça hoşnut ve memnundurlar, ancak çocukların günlük süt tüketimi yarım litreyi geçtiğinde, hem böbreklerde taş, hem de kronik kabızlık ve demir eksikliğinin neden olduğu için, çocukların günlük süt ihtiyacını yattığı zaman dek yayarak kullanmanız tavsiye edilmektedir. Çocuğunuzun devamlı olarak katı gıdalarla beslenmesi de kabızlık nedenlerinden sayılmaktadır, çocuğunuz sebze sevmiyor diye hoşgörülü davranmayın, sebze yemeklerinden de yemesi için farklı şekilde uygulamalar kullanabilirsiniz.

Çocuklarda Kabızlığın Tedavisi Nedir?
Kabızlık durumunda kakasını yapabilmesi için öncelikle yapmanız gereken, çocuğunuzun bol su içmesini sağlamak, yiyeceklerine kuru erik veya kayısı hoşafı eklemek, zeytin yağlı yiyecekleri daha fazla tüketmesini sağlamak, meyvelere ağırlık vermek ve yeşil sebzeleri eklemek olacaktır. Ayrıca çocuğunuzun tuvalet eğitimini yaparken; kakası olsa da olmasa da yemeklerden sonra tuvalete götürmeniz yararlı olacaktır. Özellikle sabah kahvaltı sonrası dolu olan mide kaka yapma ihtiyacı doğurur.

Su tüketiminden sonra alınan kuru kayısı veya kuru incir, bağırsak hareketlerinin artması için ideal sayılabilen davranış şeklidir. Eğer çocuğunuza kurutulmuş meyve yediremiyorsanız farklı alternatifler üretebilirsiniz. Örneğin yoğurduna katarak meyveli yoğurt, haşlayarak hoşaf şeklinde verebilirsiniz. Kabız olan çocuğunuzu abur cuburlarla beslemeyin, çikolata, hamburger, makarna, poğaça gibi gıdalardan uzak tutmanız gerekir. Şiddetli kabız durumlarında, lavman yapılır, ancak lavmanı doktorunuz verdiyse yapmanız daha uygundur. Ağızdan alınan dışkı yumuşatıcılar da kullanılabilir. İlaçlardan, lavman ve fitilden ziyade eğer çok çok önemli cerrahi bir müdahaleye gerek olmayan kabızlık sorunlarını, doğal yollardan gidermeye çalışmak doğru bir yöntem olacaktır.

Çocuğunuzun hareket azlığı da kabız olmasına yardımcıdır. Tüm gün ders çalışmaktan veya başka sebeplerden dolayı, örneğin çocuğunuz bilgisayar başında çok zaman harcıyorsa, sürekli yatmaktan hoşlanıyorsa, yürümek ve arkadaşlarıyla oynamak konusunda çok da hevesli değil ise kabızlığa bir şekilde zemin hazırlıyor demektir. Çocuğunuz önemli bir sorun olmadığı halde, sürekli bir kabızlık yaşıyorsa, yemek saatlerini tekrar düzenleyip çocuğunuzun bağırsağının çalışmasına yardımcı olabilirsiniz, yemek yenince tuvalete çıkma ihtiyacı hissedeceğinden dolayı, yemek yiyen çocuğunuz rahatlıkla tuvalet ihtiyacını giderecektir. Çocuğunuz anne sütünden katı gıdaya geçtiğinde kabızlık sorunu yaşayabilir, bu gibi durumlarda, kuru siyah erik, kayısı, üzüm hoşafı yaparak günde yarım çay bardağı o günün içine yayarak içirebilirsiniz.

Çocuklar Ne Zaman Doktora Götürülmeli?
Kabızlık sorunu yaşayan çocukların da erken tedavi edilmesiyle, yani kabızlık sorunu kronik hale gelmeden tedavisi olumlu sonuçlanmaktadır. Kabızlığın giderilmesi için ilaç kullanmak gerekiyor ise, ilaçların doktorun önerdiği ve düzenli bir şekilde kullanılması gerekir ki kabızlık sorunu çözüme kavuşsun. Kabızlık sorununda fitil kullanımı kolay olsa da kullanılmaması tavsiye edilir, bunun yerine lavman, dışkı yumuşatıcı ilaçlar kullanılması tavsiye edilmektedir.

Kabızlık ağrılı bir durum olsa da iki veya üç gün içinde geçen bir bağırsak sorunudur. Ancak uzun süren ve kronikleşen kabızlık, sorun olmaya başlamıştır ve önemli hastalığın belirtisi olabilir, kabızlık iki haftayı geçti ise, karnın alt bölgesinde şiddetli sancı var ise, kaka ile birlikte kan var ise, kabızlık ile birlikte ateş, karında şişkinlik ve gerginlik, kaka yaparken makat çevresinde oluşan yırtılmalar ve çocuğunuzda nedenini bilmediğiniz kilo kaybı var ise doktora gitmelisiniz.

Sigaranın Bebeğinize Zararları

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Sigaranın bilindiği üzere zararları saymakla bitmeyecek kadar fazladır. Sigarayı hem içen, hem yanında içilen kişi açısından çeşitli tehlikeleri vardır. Bu kadar çok zararı olmasına rağmen, ülkemizde sigara tüketimi bir hayli fazladır. Yapılan araştırmalara göre ülkemiz sigara tüketimi açısından, maalesef diğer modern ülkelere göre oldukça üst seviyelerde yer almaktadır.

Aile bireylerinden birisi dahi sigara kullanıyorsa bu durumdan tüm aile fertleri etkilenir. İşte kişinin kendisi kullanmamasına rağmen, yanında sigara içilmesi durumunda oluşan duruma pasif içicilik denir. Bu durumda kişi aynı sigara içiyor gibi, sigaranın tüm zararlarından, hastalıklarından etkilenmektedir. Özellikle de bu durum aile içerisinde bulunan çocuklar için daha tehlikelidir. Edinilen bilgiye göre ülkemizde her üç ya da dört yaşındaki çocuğun pasif içici olduğu öğrenilmiştir.

Sigara dumanından iki kademeli olarak bahsedilebilir Sigara ilk yandığı zaman ortaya çıkan duman, orta akım dumanıdır. Sigara içildikten sonra nefes ile geri verilen duman esas akım dumanıdır. Sigara içerken ortaya çıkan dumanın yaklaşık yarısı orta akım dumanı, diğer yarısı ise esas akım dumanıdır. Bu dumanların içerisinde de bir çok kimyasal madde barınmaktadır. Orta akım dumanı, daha düşük sıcaklıkta olduğu için, bu dumandaki kansorejen maddeler daha fazladır. Nikotin ise esas akım dumanında daha fazladır. Sigara dumanı zaman geçtikçe daha da yaşlanır ve içerisindeki partikül fazındaki maddeler buhar fazına geçer. Esas akımdaki partiküller daha büyük iken, zamanla küçülür ve bu sebeple küçük hava yollarına kadar girebilir. Diğer bir ifadeyle, orta akım dumanı ve havada bulunan sigara dumanı, esas akım dumanından oldukça fazla tehlikeli ve zararlıdır. Bu zararlı durumdan hem içen kişi, hem de yanında içilen çocuk etkilenir.
Sigaranın Çocuklar Üzerindeki Zararları
Sigaranın içerisinde başta nikotin olmak üzere bir çok zehirli ve zararlı madde bulunmaktadır. Bu maddeler sigaranın içilmesiyle birlikte duman halinde ortamın her yerine yayılmaya başlar. Hatta aile bireyleri kendilerini rahatlatmak için çoğu zaman sigaralarını balkonda ya da eve ait bahçede içmeyi tercih edilir. Fakat uzmanların da ispatlamasıyla balkonda içilen sigara dahi içerideki çocuğun ciğerlerini etkilediği belirtilmektedir. Yani sigaranın dumanından kaçılacak hiçbir yer yoktur. Sigara içen kişilerin sigara dumanı, eline, saçına, tenine, giysilerine dahi bulaşır. Hatta sigara içilen evin duvarlarına, eşyalarına, halı ve perdelerine dahi sigara kokusu geçer. Gün içerisinde bu koku tekrar tekrar havaya yayılır.

Kanser Riski

Sigara kokusu sinen nesnelerde çoğu kanser yapıcı olan ve insan beynine zarar veren, arsenik, kurşun, hidrojen syanid gibi zehirli maddeler barındırmaktadır. Çocuklar pasif içici olarak bu durumdan etkilenir ve defalarca bu havayı solumak zorunda kalır. Ayrıca bu nesnelere sinen sigara kokusuna, çocuklar dokunup temas edince, zehir önce çocukların ellerine sonra ağızlarına geçmektedir. Her gün bu şekilde zehirli maddelere maruz kalan çocuklarda, bu zehir birikir ve sonrasında kanser riski artmaya başlar. Bu yolla vücuda giren ve beyin biriken ağır metaryaller çocuk beynine de zarar vermektedir. İşte uzmanlar tarafından, sigara dumanı dağıldıktan sonra bile nesnelere yapışıp kalan bu zehir, sigara dumanının üçüncü el zehiri olarak tanımlanır. Bunun için anneler ve babalar en azından çocuklarınız için evde sigara içmemelidirler ve birinin içmesine de izin vermemelidirler.

Bunun yanında toplum olarak da bilinçlenmek çok önemlidir. Sadece evlerde değil dışarıda, lokantalarda, parklarda, toplu taşıma araçlarında, kısacası kamuya açık tüm alanlarda çocukların bulunduğu ortamlarda da kesinlikle sigara içmek ve içilmesine izin vermek yanlıştır. Çocukların sağlığının söz konusu olduğu bu durumlarda hassas olmak önemlidir. Böyle yerlerde sigara içen biri varsa mutlaka uyarılmalıdır ve mekanın sorumlusuna durum bildirilmelidir.

Yapılan araştırmalarda hemen hemen her evden bir çocuğun pasif içici olduğunu gösteriyor. Her yıl maalesef sıfır ile beş yaş arası bin beş yüz çocuk anne ya da babası sigara içtiği için çeşitli hastalıklardan zarar görmektedir. Hatta bazıları üzücü bir şekilde ölümle sonuçlanmaktadır. Yanında sigara içilen çocuklar, yılda üç ile yetmiş paket sigarayı kendileri tüketmiş gibi, sigaranın içindeki zararlı maddelerden etkilenmektedirler. Böyle düşünüldüğünde sigara içmek anne ve babaların çocuklarına yaptıkları çok büyük bir haksızlıktır.

Eğer çocuğun yaşı daha da küçükse, durum daha da tehlikelidir. Özellikle yeni doğan bebeklerde, solunum sistemi de dış dünyaya tam alışkanlık göstermediği için, bebeğin soluduğu havada bulunan karbonmonoksit molekülleri sigara içenlerde olduğu gibi bebeğin ciğerlerine de yapışır. Onların solunum sistemleri bunu tolere edemediği için, uyurken özellikle soluk alamama durumları olabilir ve ani bebek ölümleri ortaya çıkabilir.

Bağışıklık Sisteminin Zayıflaması

Aynı zamanda, sigara dumanı çocukların bağışıklık sisteminin zayıflamasına neden olur. Bu durumda çocukların virüslere, bakterilere, mikroplara karşı daha savunmasız olmasına neden olur. Bu çocuklar hastalıklara daha çabuk ve kolay yakalanırken, hastalıktan hemen kurtulamazlar. Küçük yaşlarda ağır mikrobik rahatsızlık yaşayan çocuklar, bunun sonucunda kalıcı hasara maruz kalabilirler ve tüm hayatları boyunca bununla uğraşmak zorunda kalırlar. Çocukların tüm sistemlerinin sağlıklı bir şekilde gelişmesi, sağlıklı birer birey olarak hayatlarına uzun yıllar devam etmeleri için sigaranın tüm zararlı etkilerinden korunmaları gerekir. Bu da anne babaların en temel görevlerindendir.

Sigara kullanan ailelerin çocuklarında alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları, astım, bronşit, nezle, orta kulak iltihabı, zatürre, şiddetli öksürük, hırıltı, sinüzit gibi hastalıklar daha yaygın görülür. Bu hastalıkların iyileşme süresi çok yavaştır. Bazıları ise kronikleşerek çocukta kalır. Özellikle sigaranın üst solunum yollarına etkisi oldukça fazladır. Bu çocuklarda üst solunum yolları enfeksiyonları oldukça fazladır. Buna bağlı olarak hastaneye yatma oranları da fazladır. Çocuğuyla aynı odada iken sigara içen bir annenin, çocuğunun hastaneye yatma riski yüzde elli altı oranında fazladır. Sigara kullanımı yetişkinlerde
kanser yaptığı bilinmektedir. Bunun yanında çocukların sigaradan etkilenmesiyle, lösemi ve lenfoma gibi kanserlere yakalanma riski de fazladır.

Solunum Sisteminin Bozulması

Anne ve babaları sigara içen çocuklarda, küçük yaşlardan solunum sisteminin bozulmaya başladığı saptanmıştır. Buna bağlı olarak da birinci saniyede zorlu soluk alıp vermede sıkıntı yaşanır. Anne ve babası sigara içen astım hastası çocuklar, daha sık ve daha şiddetli atak geçirebilir. Anne ve baba sigara kullanmayı azalttıklarında, çocuktaki astım bulguları azalabilir.

Sonuç olarak bakıldığında, pasif sigara içicilik, çocukların hem solunum sistemlerine, fiziksel gelişimlerine , psikolojik durumlarına pek çok yönde kalıcı olarak zarar vermektedir. Hem gelişme ve öğrenme sürecinde olan çocuklar en çok anne ve babalarını rol model alırlar. Kendisi sigara kullanan bir aile, çocuğuna iyi yönde bir örnek olamaz. Böyle düşünüldüğünde hiçbir anne ve baba çocuğunu böyle derecede bir zarar vermek istemez. O yüzden öncelikle ailelerin bilinçlenmesi lazım. İşin ciddiyetini anlayıp , sigarayla mücadele etmeyi öğrenmelidirler. Sigarayı bırakma yollarına başvurulması önce kişinin kendisi ve çocuğu için çok önemlidir. Çeşitli kurum ve kuruluşlardan sigarayı bırakmaya yönelik hizmetlerden yararlanılabilinir. Önce sigarayı azaltma yolu denenebilir. Konuda uzman kişilerden yardım ve destek alınabilir. Hem bu durum sadece günümüz ve kendi çocuklarımız için geçerli değildir. Gelecek nesillerin sağlığı açısından da son derece önemlidir.

Ayrıca bu konuda çocuk hekimlerine de çok iş düşmektedir. Doktorlar anne ve babaları sigara içmek konusunda sürekli uyarmalı ve çocukları sigaradan uzak tutmalıdırlar. Bu konuda aileler sık sık bilgilendirilmeli ve sigaranın çocuğa zararları hatırlatılmalıdır. Okullarda sigaranın ve pasif içiciliğin zararları hakkında ailelere ve çocuklara seminerler verilmelidir. Çocuk sigara dumanının en küçük bir partikülden bile uzak tutulmalıdır. Anne babanın sigarayı dışarıda bile içseler, içeri geldikten sonra hemen çocuğa temas etmeleri engellenmelidir. En azından kıyafetlerini değiştirip, dişleri fırçalanıp, elleri temizlendikten sonra çocuğa temas etmeleri sağlanmalıdır. Sigarayla mücadelenin ve bırakılmanın mümkün olduğu hiç unutulmamalıdır.

Hamilelikte Sigara Kullanımı

Hamilelik dönemi bir anne adayının heyecanla bebeğini beklediği en özel geçen bir süreçtir. Bu süreçte bebek tamamen annesine bağlı olduğu için, annenin her şeyinden etkilenir. Özellikle de annenin beslenme ve alışkanlıkları bebeği olumlu ya da olumsuz olarak etkiler. Sigara da maalesef bu alışkanlıklardan biridir. Uzmanların yaptığı araştırmalar sonucunda hamilelikten önce sigara kullanana annelerin, hamilelik döneminde de buna devam ettikleri ortaya çıkmaktadır. Hatta birçok anne hamilelik bitiminde ve emzirme döneminde de sigaraya devam etmektedir. Çünkü gebelikte sigara kullanımı genellikle annenin sigara alışkanlığının öncesine dayanmasıdır. Kadınlar arasında ergenlik döneminde başlayan sigara içme alışkanlığı, evlenme döneminde ve sonrasında da devam etmektedir. Sigara kullanan bayanların yüzde elli ile yetmişi hamilelik döneminde de sigara içmeye devam ettiği, araştırmalar sonucunda saptanmıştır.

Hamilelik döneminde sigara kullanmak hem anne hem çocuk için son derece tehlikeli ve zararlıdır. Sigara içerisinde 4000 ne yakın kimyasal madde içermektedir. Başta annenin solunum sistemi olmak üzere kalp, damar ve vücudun diğer organları üzerinde de olumsuz etkisi vardır.

Anne karnında sigaradan etkilenen bebekler oksijen yetersizliği yaşamaktadırlar. Buna bağlı olarak da doğum sırasında bebeğin kolaylıkla sıkıntıya girebileceği bir durum ortaya çıkmaktadır. Sigaranın içerisinde bulunan nikotin yağda eriyebilen bir maddedir. Bebek plasenta ve aracılığı ile annesinden beslenmektedir. Sigara içen annenin bebeği bu sebeple yeteri kadar oksijen taşınamadığından dolayı bebek beslenemez ve gelişemez. Karbonmonoksit ve nikotin plasentayı geçip bebeğe ulaşabilir. Sigara içen annelerin vücudundaki nikotin, bebeğe geçen nikotinden daha düşüktür. Yani nikotinin fazlası maalesef henüz doğmamış bebeğe geçmektedir. Dolayısıyla sigara içen annenin bebeği, normal bir annenin bebeğine kıyasla gelişme geriliği fazladır ve beslenme problemi vardır.

Bebek her şekilde annesine bağımlı olduğu için, annenin her türlü durumundan olumlu ya da olumsuz olarak etkilenmektedir. Hamilelik döneminde anne adayı sigarayı bırakırsa bebek de bu durumdan olumlu etkilenir. Anne sigarayı bıraktığında, annenin kanı zehirli maddelerden arınmaya başlar ve bebeğine bol miktarda oksijen gitmeye başlar. Bu nedenle anne adayı hamileliğin hangi aşamasında olursa olsun sigarayı bırakmada geç kalmamıştır. Ne kadar önce olursa bu anne ve bebek için o kadar hayati önem taşımaktadır. Sigara öncelikli hamileliğin ilk on ikinci safhasına kadar olan dönemde bırakıldığı zaman, anne karnındaki bebek diğer dönemlere göre daha az zarar görür. Anne adayı unutmamalıdır ki tek bir sigara bile bebek için zarar teşkil etmektedir.

Hatta, eğer anne adayı iradi davranabilirse hamilelik gerçekleşmeden önce sigara azaltılarak bırakılmalıdır. Mümkünse bu süreç gebelik gerçekleşmeden en az üç ay önce başlamalıdır.

Sigaranın Anne Adayı Üzerindeki Fizyolojik Etkileri

Akciğerler sigara kullanımıyla daraldığı için, ciğerlere daha az hava girer ve buna bağlı olarak nefes almada zaman zaman güçlük yaşanır. Damarlar sürekli daraldığı için tansiyonun yükselmesine sebep olur bu durum da hamilelikte anne ve bebek için son derece tehlikelidir. Nabız olması gerekenden daha hızlı atar ve bu durum anne adayını sıkıntıya sokar. Olası hamilelik bulantıları sigaranın kokusu ve içindeki maddeleri yüzünden daha da artar. Bu durumda anne adayının iştahı kapanabilir ve yemede problem çıkabilir. Oysaki hamilelikte dengeli ve düzenli beslenme anne ve bebek açısından çok önemlidir. Ayrıca sigara kullanmak çabuk yorulmaya neden olur. Anne adayı normalden farklı güçsüz ve enerjisizdir. Sigara kullanan annelerin koku ve tat alma duyularında azalma meydana gelir.

Gebelikte Sigara Kullanmanın Plasenta Üzerindeki Etkisi

Hamilelikte sigara kullanmak anne karnındaki bebeği saran zarın erken dönemde yırtılmasına yol açabilir. Ayrıca aşırı vajinal kanama yaşanabilir. Yine sigara kullanımı plasentanın anneye doğru şekilde yerleşmemesine ya da erken zamanda ayrılmasına neden olur

Sigaranın Bebek Üzerinde Etkileri

Hamilelikte erken doğum tehdidini arttırır. Gebelik sırasında düşük tehlikesi çok fazladır. Bebek anne karnında henüz tam gelişmeden düşük kilolu doğmasına neden olabilir ki düşük kilolu bebeğin hayat tutunması daha zordur. Gebelik sırasında kanamalara bağlı olarak, bebeğin kaybedilme riskini arttırır. Bebeğin yeni doğan döneminde ölme riskini arttırır. Doğumla birlikte bir çok hastalık bebekte görülebilir. Lohusalık döneminde annenin süt oranını azaltır. Bebekte pnömoni ve bronşit olma riskini arttırır. Bebeğin doğum sonrasında yoğun bakım ünitesine ihtiyaç duyulabilir. Bebekte kalp anormallikleri görülme riski fazladır. Bebekte karın duvarında anormallik görülebilir. Yarım damak dudak yapısı oluşabilir. Bebeğin göğüs kafesi gelişmemiş vaya eksik olabilir. Bebeğin kürek kemikleri anormal gelişmiş olabilir. Kusurlu omurga ve böbrek oluşabilir. Bebekte zeka geriliği görülebilir. Cilt yapısı aşırı ince alabilir ve cildin altındaki yağ tabakası eksik olabilir. Sigara kullanan annelerin çocuklarında ileride, hiperaktif görülme olasılığı vardır. Anneleri sigara kullanan bebeklerin soluk almanın durma riski son derece fazladır. Sigara kullanan annelerin bebeklerinde beşik ölümü adı verilen ani bebek ölümü riski, normal bir annenin bebeğine oranla iki kat fazladır.

Sigara kullanan annelerin bebeklerinde büyüme çağında boy uzama problemi yaşanabilir. Sigara bebeğin anne karnında ölme riskini arttırır. Gebelik sırasında sigaraya maruz kalan bebeklerin büyüdüklerinde sigara bağımlısı olma olasılığı fazladır. Sigara kullanan annelerin bebekleri sık sık hastalanırlar ve hastane gibi kalabalık ortamlara girmek, ilaç tedavisi almak zorunda kalırlar.

Sigara Kullanmanın Emzirme Dönemine Etkileri

Sigarada bulunan nikotin gibi kimyasal maddeler anne sütü ile bebeğe geçmeye devam eder. Sigara anne sütünde bulunan ve bebek için faydalı olan C vitamini miktarını azaltır. Sigara süt üretimini azaltarak, bebek için en faydalı olan anne sütünden gerektiği kadar yararlanmasına engel olur .Sigara kullanan annelerde genelde iştahsızlık görüldüğü için, bebeklerde doğumdan sonra yeteri kadar beslenemez. Sigara kullanan annelerin sütündeki besleyicilik oranı daha azdır. Sütün kalitesi düştüğü için, daha erken ek gıdaya yada mamaya geçiş gerekebilir. Sigara bazı annelerde sütün kokusunu ve tadını değiştirebilir. Böyle bir durumda bebek annesini emmeyi tamamen reddedebilir. Sigara kullanan annelerin bebeklerinde emmeden sonra daha çok kusma, kolik, gaz ağrıları gibi rahatsızlıklar görülebilir.

Eğer anne sigarayı bırakamıyorsa en azından şu tedbirleri almalıdır:

Sigara içtikten sonra ne kadar çok vakit geçerse sütteki nikotin oranı o kadar azalmaktadır. O yüzden sigara içtikten hemen sonra bebek emzirilmemelidir. En az bir iki saat beklenmelidir. Evde yada arabada bebekle aynı ortamda sigara içilmemelidir. Sigara mümkün olduğu kadar açık alanda içilmelidir. Gün içerisinde mümkün olduğu kadar az sigara içilmelidir. Emzirirken bir taraftan sigara kesinlikle içilmemelidir. Çünkü bu esnada bebeğin küçücük ciğerleri sigara dumanından çok etkilenecektir. Sigara içilen ortam mutlaka düzenli havalandırılmalıdır. Hatta sigara içtikten sonra eller yıkanmalı, kıyafet değiştirilmelidir. Çünkü sigara dumanı kıyafete ve cilde çok siner. Nikotin seviyesi daha düşük olan sigaralar tercih edilebilir. Mutlaka bir uzmanla ya da sigarayı bırakma danışma hattıyla irtibata geçilip, profesyonel yardım almak gereklidir. Unutulmamalıdır ki sigara bir bağımlılıktır ve eğer insan isterse bunu başarabilir. Özellikle de minicik bir bebeğin hayatı ve sağlığı söz konusu ise bu yapılmalıdır. Eğer bu durumlara dikkat edilmez de bebek pasif içici durumuna geçerse, bebekte zatürre, bronşit, astım, ani ölümler gibi sorunlar artabilir.Bu durumda hayata yeni tutunmaya çalışan bebek için son derece zararlıdır.

Sigarayı Bırakmanın Bebek İçin Faydaları

Bebeğinizin zamanından önce doğmasını engellemiş olursunuz. Bebeğin düşük kilolu olması engellenir. Bebeğin ciğerlerinin daha iyi gelişmesine katkı sağlanış olur. Bebeğin herhangi bir sağlık sorunu ile doğma riski azaltılmış olur. Bebeğin sigara bağımlısı olma riski azalır. Her şeyden önemlisi evinize sağlıkla bebeğinizle dönme şansınız yüksektir.

Sigarayı Bırakmanın Anne İçin Faydaları

Sağlıklı bir bebek dünyaya getirdiğiniz için suçluluk duygusu yaşamayacaksınız. Kendinizi daha enerjik hissedeceksiniz. Öksürmeniz, nefes alışınız düzene girecek. Kanser olma riskiniz, kalp krizi ve felç geçirme riskiniz azalacak. Ailenizle ve bebeğinizle mutlu bir hayat geçirebileceksiniz. Sigara dumanına maruz kalmaktan kurtulacaksınız. Sağlıklı dişlere ve vücuda sahip olacaksınız. Çocuğunuza büyüdüğünde iyi bir rol model olacaksınız.

Sigara için ayırdığınız parayla aile bütçesine katkı yapabilir daha güzel şeyler için birikiminizi harcayabilirsiniz.

 

1 3 4 5 6 7 8 9 20