Çocuklarda Egzama (Atopik Dermatit)

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Deride kaşıntı ve kızarıklığın tipik yerleşim gösterdiği kronik inflamatuvar (yangı) hastalığıdır. Hastalık; bebeğin alerjik bir bünyeye sahip olduğunun ilk göstergesi olarak kabul edilebilir. Çünkü egzama, alerjik yürüyüşün ilk belirtisi olarak bilinmektedir.

Egzamanın 3 evresi bulunmaktadır:

Bebeklik dönemi (yenidoğan – 2 yaş)

Çocukluk dönemi (3 – 11 yaş)

Adölesan ve yetişkin dönemi (12 – 20 yaş)

Egzama, çocukları ilk 6 ayda %45, bir yaşında %60 ve ilk 5 yaşta %85 oranında etkilemektedir.

Egzamada Tanı

Hanifin – Rajka Kriterleriyle egzama tanısı konulmaktadır. Bunun için 3 majör ve 3 minör kriterin hastada bulunması gerekmektedir.

Majör kriter olarak kaşıntı baz alınmaktadır. Ayrıca çocuklarda; egzama dağımı yüzde, alında, yanakta, kulak arkasında, boyunda, saç derisinde, el ve ayakların dış yüzünde gözlemlenebilmektedir.

Yetişkinlerde ise; el ve ayakların iç yüzünde egzama dağılımı görülmektedir. Ayrıca benzer şikayetlerin alevlenmesi ve tekrarlanması, kişinin kendisinde ya da ailesinde atopik dermatit, alerjik rinit ya da astım geçmişi olması tanı kriterlerini kapsamaktadır.

Kuruluk, yüzde solukluk, meme ucunda görülen egzama, piyodermi (bakteriyel deri hastalıkları), atopik dermatit başlangıcı, besin alerjileri, Pitriasis Alba, dermografizm, pişik gibi bulgular da minör kriterler olarak değerlendirilebilmektedir.

Egzama Tedavisinde Dikkat Edilmesi Gerekenler

•Alevlenmeleri önlemek için egzamayı tetikleyici besinlerden, solunum yolu alerjenlerinden ve irritanlardan uzaklaşılmalıdır.

•Hastanın, derisini sürekli nemli tutmasına dikkat etmesi gerekmektedir.

•Alevlenmelerde ilk seçenek olarak lokal kortikosteroid krem (hafif formu) kullanılmalıdır.

•Hastanın ılık suyla banyo yapması gerekmektedir.

•Hastalar cilt temizliğinde nötr pH sabunlar kullanmalıdır.

•Hastanın tırnakları herhangi bir kaşınmaya karşı kısa kesilmelidir.

•Hastaların banyo sonrası, günde 1-2 kez nemlendirici kullanmaları gerekmektedir.

•Hastalar, sentetik, akrilik ve yün giysilerden uzak durmalıdır.

•Terlemeyi azaltmak için hastanın bulunduğu ortamın ısı ve nemi kontrol altında tutulmalıdır.

•Hasta ve aile eğitim ile tedavi süreci için desteklenmelidir.

 

Bebeklerde Emzik Alerjisi

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

LATEKS ALERJİSİ

Kauçuk ağacı sütünün hava ile teması sonucu katılaşan ve doğal kauçuk olarak kullanılan maddeye lateks denir. Tıbbi malzemelerde kullanılan lateks; eldiven, balon, kateter, kondom, maske ve kanül yapımında kullanılmaktadır.

Lateks ile bazı meyveler arasında çapraz reaksiyon bulunmaktadır. Özellikle tüylü meyveleri (şeftali, çağla badem, kayısı vb.) soyan ve yemekte zorluk çeken kişilerde lateks alerjisi akla gelmektedir. Muz, kestane, avokado ve kivi ile ise anafilaksi görülebileceği tespit edilmiştir.

Lateks; deriye temas ettiği yerde kızarıklığa, kaşıntıya, döküntüye, sulanmaya ya da kabuklanmaya sebep oluyorsa kontakt (temas) dermatitten bahsedilebilir. Lateks temas yerinde kabarma, kaşıntı ya da kızarıklık gözleniyorsa ürtiker şüphesi bulunmaktadır. Lateks alerjenler sonucu kişi nefes almakta zorluk çekiyorsa alerjik rinit ve astımla ilgili tanı ve tedavi yoluna gidilebilir.

Çocuklarda Nefes Borusuna Kaçan Cisimler

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Uzun süre devam eden hırıltı ve öksürük yakınmaları olan hastanın astım tanısı ile karıştırıldığı sık nedenlerden birisi, hastanın hava yoluna yabancı cismin kaçmasıdır. Çocuklara verilen yiyecekler, çerezler (fındık, fıstık, çekirdek vb.) veya oyuncak parçasının hava yoluna kaçması aspirasyona sebep olabilir.

Yabancı cisimlerin nefes borusuna kaçma vakaları en sık çocuğun 6. ayı ile 3 yaş arasında görülmektedir. Çocuklar ve bebekler değişken duygu ve davranışlara sahip olduklarından; ağlarken, gülerken, koşarken ağızlarında lokma bulunması nefes borusuna yabancı cisim kaçma riskini artırmaktadır. Bebeklerin ayakta sallanırken veya yattığı yerden biberonla mama ya da su verilmesi de aspirasyon riskini oluşturmaktadır.

Çocukların Nefes Yoluna En Sık Kaçan Yabancı Cisimler

Çekirdek: Ayçiçeği, kabak çekirdeği, zeytin çekirdeği, fıstık, fındık, fasulye, nohut, leblebi, portakal, erik, karpuz çekirdekleri, mandalina dilimi; elma, havuç, salatalık gibi sert meyve ve sebzelerin iyi çiğnenmemiş parçaları bu grupta sayılabilmektedir.

Küçük Malzemeler: Kalem ucu, çengelli iğne, toplu iğne gibi cisimlerin ağızda tutulması yabancı cisim aspirasyonu riskini artırır.

Ayrıca, zihinsel engelli çocukların yutma fonksiyonlarının yetersiz olması sonucu beslenme esnasında yemek ve suyun nefes borusuna kaçma riski diğer çocuklara göre daha fazladır.

Çocuklarınızı Yabancı Cisim Aspirasyonundan Koruma Yöntemleri

Çekirdek, fındık, fıstık, nohut,  leblebi fasulye gibi yiyecekleri ve çerezleri bebeklere ve 4-6 yaş çocuklara vermeyiniz. Mandalina, portakal, erik, zeytin, karpuz, üzüm gibi çekirdekli olan meyvelerin çekirdeğini temizleyip çocuğunuza veriniz. Mandalina dilimlerinin kayganlığı nedeniyle bu dilimleri bölerek çocuğunuza yediriniz. Bebeklerin dişleri çıkarken damağını kaşımak için verilen elma dilimi, havuç, salatalık ya da ekmek kabuklarına karşı dikkatli olunmalıdır. Bebeklerin yutma ve çiğneme gelişme döneminde püre ve pütürlü besin ile beslerken sabırlı olup bebek lokmasını yutmadan birbiri ardı sıra mama vermeyiniz. Yabancı cisme bağlı hava yolu tıkanıklığı ani başlamaktadır. Öncesinde bir hastalık bulgusu görülmemektedir. Yabancı cisim aspirasyonu tespit edildiğinde vakit kaybetmeden 112’nin aranması gerekmektedir. Yabacı cisim gözle görülmeden asla körlemesine ağız içine parmak sokulmaması gerekmektedir.

Bebekte Yabancı Cisim Çıkarılması

112 aranmalıdır.

Yabancı cisme bağlı hava yolu tıkanıklığı durumunda bebeğin kendi kendine soluması ve öksürmesi desteklenmelidir. Bebeğin bilinci açık ise; dönüşümlü olarak “Sırt Vuruşu” ve “Göğüs Basısı” yapılmalıdır.

bebek ilk yardım
bebek ilk yardım

Bebek hafif baş aşağı bir şekilde, yüzüstü vaziyette kişinin ön kolu üzerine yatırılmalıdır. Bu işlemde bebeğin başı ve alt çenesi, boğaza bastırmadan desteklenmelidir. Kişi ön kolunu bacağına yaslayarak destek almalı, diğer elin tümsek kısmı ile bebeğin kürek kemikleri arasına 5 kez vuruş yapılmalıdır. Vuruşlar aşağıya ve ileri doğru uygulanmalıdır. Sırt vuruşu ile yabancı cismin çıkmama durumunda bebek göğüs basısı yapmak üzere sırt üstü ve baş aşağı olacak şekilde çevrilmelidir.

bebeklerde kalp masajı
bebeklerde kalp masajı

Göğüste kalp masaj noktasına 5 kez aşağı doğru bası yapılmalıdır. Basılar, saniyede bir bası olacak şekilde parmaklarla uygulanmalıdır.

Çocukta / Yetişkinde Yabancı Cisim Çıkarılması

112 aranmalıdır. Ayakta, çocuğun/yetişkinin arkasına geçilmeli ve bir el yumruk yapılmalıdır. Başparmak tarafı göğüs kemiğini (iman tahtası)bittiği yere yerleştirilmeli, diğer el ise yumruk yapılmış eli kavrayarak tutmalıdır. 5 kez içeri ve yukarı doğru bastırılmalıdır. Bilinç kapanıncaya ya da yabancı cisim çıkarılıncaya kadar Heimlich Yöntemi’ne devam edilmelidir.

Çocuklarda Astım

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Astım Nedir?

Tekrarlayan öksürük, nefes darlığı, hışıltı, göğüste sıkışma hissi, balgam çıkarma, nefes darlığı atakları (alevlenme) ve iyilik dönemleri olan, kendiliğinden ve tedavi ile düzeltilebilen hava yollarının aşırı duyarlılığı halidir. Broşlarda daralmaya ve bronş yapılarında değişikliğe sebep olan, birçok patolojik mekanizmaları içeren, hava yollarının iltihaplanmasıyla (yangı) oluşan kronik bir akciğer hastalığıdır.

Bebeklikte ve çocukluk çağında başlayan ve en sık bu dönemlerde görülen hastalık önemli bir toplum sağlığı sorunu olarak ele alınmaktadır. Çocuklar için okula devamsızlık nedeni olan; tekrarlayan yakınmalar, iyilik dönemleri ve alevlenmeler ile seyreden geriye dönüşümlü bir sağlık sorunudur.

Astım, poligenetik (birçok geni) içeren farklı biyolojik mekanizmalarla oluşmaktadır. Gen ve çevre etkileşimi astım riskini beraberinde getirmektedir. Genetik yatkınlıkla birlikte çevresel etkenlerle (sigara, ev içi ve ev dışı hava kirliliği, ev tozu akarları, ot polenler, küf mantarları) astıma duyarlaşma bebek daha anne karnındayken başlamaktadır.

Astımın görülme sıklığı; kıtalar arasında, ülkenden ülkeye, bölgeden bölgeye, şehirden şehre ve hatta kentsel alandan kırsal alana göre değişmektedir. Çocuklarla birlikte yapılan çalışmalar sonucu, astımın görülme sıklığı ülkelere göre; %0.6-49 arasında değişmektedir. ISAAC (The International Study of Asthma and Allergies in Childhood) sonuçlarına göre ülkemizde astım sıklığı değişik bölgelerde %0.7-14.8 oranında görülmektedir.

Astımı Tetikleyen Etkenler Nelerdir?

•Ev içi ve ev dışı alerjenlerle karşılaşma

•Sigara kullanımı ya da pasif olarak sigara dumanına maruz kalma

•Evcil hayvanlar

•Küf mantarları

•Polenler (ot, ağaç, çiçek)

•Solunum yolu enfeksiyonları

•Ev içi hava kirliliği (yemek pişirilen ocaklardan, odun ve kömür sobalarından çıkan gazlar)

•Tahriş edici, uyarıcı (irritan) kimyasallar

•Virüsler (Bebeklik döneminde geçirilen ağır bronşit ve akciğer enfeksiyonu)

•Beslenme bozuklukları ve obezite

•İklim değişiklikleri astım riskini artıran etkenlerdir.

Ayrıca; astım hastalarının sık sık antibiyotik ve antipiretik (ateş düşürücü) kullanması hastanın astım riskini artırmaktadır.

Çocuklarda astım; acil tedavi gerektiren atakların sıklığı ve yaşamı tehdit eden atakların varlığı okula devamsızlığa ve okul performansına, fiziksel aktivitelerin kısıtlılığına, gece uyanmalarının sıklığına, büyüme ve gelişmeye olumsuz bir şekilde etki etmektedir.

Çocuklarda ilk 2 yaşta, üç veya üçten fazla hışıltılı ataklarının bulunması ve bu atak döneminin tekrar etmesi astım lehine bir bulgudur. Anne ve babalar çocuklarının üst solunum yolu enfeksiyonu ve burun akıntısının ardından gelen öksürük ve hırıltı başlangıçlarını dikkatli gözlemeli; ateşsiz, kuru ya da koşmayla ortaya çıkan öksürüklere astım şüphesiyle yaklaşıp hekime danışmalıdır. Öte yandan, çocuklarda görülen burun akıntısı, tıkanıklığı veya kaşıntısı ve hapşırıklar alerjik rinit belirtisi de olabilmektedir.

Astım hastası çocukların sigara içilen ortamda bulunması, kokulu kırtasiye malzemeleri kullanması, yağlı boya ya da cilalı ortamlarda bulunması, deterjan, parfüm gibi kokularla karşılaşmaları bronşların aşırı duyarlılığını tetikler ve öksürüklerini artırır.

Astımda Tedavi

Çocuklarda astım tedavisi uluslararası uzlaşı raporlarına göre yapılmaktadır. Hastalığı kontrol etmede risk etkenlerinden kaçınmak ve korunmak astım tedavisinin anahtarını oluşturmaktadır.

Hasta Eğitimi: Astım tedavisinde oldukça önemli bir rol oynamaktadır. Hekim, hasta, aile işbirliği ve okul ya da iş koşullarının hastanın durumuna göre düzenlenip çevresel faktörlerin iyileştirilmesi gerekmektedir.

Hastaya ve hasta yakınlarına rahatlatıcı ve kontrol edici ilaçların farkları iyi açıklanmalı; ne zaman rahatlatıcı ilaca başvurulacağı ve neden kontrol edici ilaçların sürekli kullanılması gerektiği öğretilmelidir.

Astım Kontrol Test ve evde PEF metre ile bulgular ile atak izlemi yapılarak, kronik astım için basamak tedavileri uygulanmalıdır.

Kullanılan İlaçlar: Rahatlatıcı ve kontrol edici ilaçlar olmak üzere ilaç uygulamaları bulunmaktadır. Bu ilaçların uygulama ayrıntıları ve tedavi metodu için uzman hekiminize danışın.

Tüm tedavi uygulamaları bulgulara göre hekim tarafından değerlendirilir ve basamak tedavileri düzenlenir.

Astım Hastaları İçin Korunma Yöntemleri

•Pasif/aktif sigara içiciliğini önleme,

•Dış ortam hava kirliliğinin yoğun olduğu dönemlerde dışarı çıkılmaması,

•Çarşaf, yastık kılıfları ve nevresimlerin haftada bir yıkanması,  yatak ve halıları 3 saat kadar güneşlendirilmesi,

•Evde olabildiğince az eşyanın bulundurulması. Duvardan duvara halıların kullanılmaması,

•Evini yeterince havalandırılması, iç ortam nem oranının azaltılması,

•İyi kalitede (HEPA filtreli) elektrik süpürgesinin kullanılması,

•Çocukların tüylü ve kokulu oyuncaklardan uzak tutulması,

•Kokulu silgi, kalem veya keçeli kalemlerin kullanılmaması,

•Evcil hayvanlarla aynı ortamda yaşanılmaması,

•Evi haşerelere karşı evin ilaçlanması,

•Rutubet alanlarının (çatı, oda, banyo vb.) onarması,

•Yağlı boya ve badana yapılması sırasında hastanın evden uzaklaştırılması,

•Polenlerin yoğun bulunduğu saatlerde (10.00 – 16.00) dışarı çıkılmaması,

•Parfüm, deodorant, kolonya gibi keskin kokulardan uzak durulması,

•Viral solunum yolu enfeksiyonların yoğun olduğu kış aylarında, hapşırık ve öksürürken ağzın mendille kapatılması ve elleri sabunlanması astım hastalarının alabileceği başlıca önlemlerdir.

Çocuklarda Besin Alerjileri

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Besin Alerjileri Nelerdir?

Besin proteinine karşı ve besin katkı maddelerine karşı gelişen IgE aracılı istenmeyen reaksiyonlardır. Bebek ve çocuklar için önemli problemdir. Batılı ülkelerde %25 oranında alerjik besin reaksiyonları bulunmaktadır

Çocuklarda, hayatlarının ilk 3 yılında, %6-8 oranında besin alerjilerinin görüldüğü tahmin edilmektedir. Bu dönem göz önüne alındığında; inek sütü alerjisinin %2.5, yumurta alerjisinin %1.5 ve fıstık alerjisinin %0.6 oranında bir paya sahip olduğu görülmektedir.

Alerjenler

Besin antijenleri protein, yağ ve karbonhidrattır. Besin alerjilerinde en önemli öğe; besindeki glikoproteindir. Glikoproteinler suda eriyen, ısıya dayanıklı, proteolitik sindirime ve aside dirençlidir.

Yumurta, süt, fıstık, soya, balık ve kabuklu deniz ürünleri, buğday ve kabuklu meyveler tüm alerjik reaksiyonların %90’ından sorumlu sekiz besindir. Hastada yumurtaya, süte, soyaya ve buğdaya karşı yıllar sonra klinik tolerans gelişir ve hastanın alerjisi geriler. Ancak; fıstık, balık ve kabuklu deniz ürünlerinde görülen alerji ise yaşam boyu devam etmektedir.

Besin alerjileri sonucu deride; kurdeşen, kızarıklık, kaşıntı ve kabarıklık rastlanabilir. Gastrointestinal anlamda ise; dudak, dil, ağız içi kaşıntı, kızarıklık, şişlik; bulantı, kusma, karın ağrısı, kolik, ishal ve gastroözefageal reflü görülebilmektedir. Solunum yollarını etkileyen bulgular olarak; burun tıkanıklığı, hapşırık, burun akıntısı ve kaşıntısı, larinks ödem, öksürük ve hırıltı sıralanabilir. Ayrıca, besin alerjileri hipotansiyon şok oluşumuna da sebebiyet verebilmektedir.

Çocuklarda Anafilaksi Nedir?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Duyarlı olunan alerjik etkenle karşılaşma sonucu ani gelişen, dakikalar ya da saatler içinde ölümle sonlanabilen IgE aracılı ağır alerjik reaksiyondur. Anafilaksi ataklarının, önceden bilinen veya bilinmeyen alerjenle karşılaşma ve duyarlaşma dönemi vardır. Bu ataklar ilk karşılaşmada değil tekrarlayan temaslarda görülmektedir. Alerjenle ilk karşılaşmada hasta bu durumu fark etmeyebilir.

Anafilaksi Nedenleri

Arı ve böcek sokmaları: Bal arısı, sarı arı, eşek arısı veya ateş karıncaları tarafından ısırılma/sokulma ile meydana gelebilir.

İlaç kullanımı: Antibiyotikler (penisilin, sefalosporin, sulfonamid), lokal anestezikler, kas gevşeticiler, aspirin, radyo kontrast madde kullanımıyla ortaya çıkabilir.

Besinler: Süt, fıstık, balık ve kabuklu deniz ürünleri, buğday veya tahıl içeren besinler anafilaksiye neden olabilir.

Besin katkı maddeleri: Renk vericiler, koruyucu ve tatlandırıcılar anafilaksi ataklarına neden olabilir.

Öte yandan; aşılar, alerji aşısı (immunoterapi), deri testi, kan ürünleri, lateks malzemeler, egzersiz, sebebi bilinmeyen iğne uygulamaları (kabadan ya da damardan) da anafilaksiye sebebiyet verebilmektedir.Bedenin alerjenle karşılaşma dozu, yolu ve hızı anafilaksi atağının şiddetinin belirleyicisidir. Damar yolundan temas nedeniyle meydana gelen ataklarda tehlike daha fazla artmaktadır. Çocuklarda ve yetişkinlerde besin kaynaklı anafilaksi ön planda iken, ileri yaşlardaki kişilerde arı ve böcek sokması, ilaç kullanımı ya da tanı testleri nedeniyle anafilaksi görülmektedir.

Anafilaksi Bulguları

Ani başlangıç ile ortaya çıkmaktadır. Anafilaksi ataklarının %90’ında yaygın kabarıklık, kaşıntı, dil ya da dudak şişkinliği görülebilmektedir. Bu belirtiler dışında %70 solunum sıkıntısı, hışıltı, stridor, bronkospazm, hipoksi gibi solunum bulgularına rastlanmaktadır. Ayrıca %45 oranında kan basıncında düşüş, hipotoni ya da bayılma (senkop) gibi bulgular kalp damar sisteminde görülebilirken yine aynı oranda bulantı, kusma, diyare veya karın ağrısı da gözlenebilmektedir.

Anafilakside İlk Yardım

Anafilaksi atalarında ilk yardım uygulamasında öncelikle hasta sırt üstü yatırılmalı, ayakları havaya kaldırılmalı, kol ve bacakta enjeksiyon veya ısırık varsa emilimi azaltmak için bölgenin üzerine bant (turnike) uygulanmalı ve bant her 5 dakikada bir gevşetilmelidir. Anafilaksi tedavisinde ilk verilmesi gereken, hayat kurtarıcı ana ilacın adrenalin olduğu asla unutulmamalıdır.

Anafilaksiye Karşı Korunma ve Alınabilinecek Önlemler

Hastalar,

•Durumlarını bildiren bilezik, kolye kimlik, t-shirt bulundurmalıdır.
•Kendi kendilerine adrenalin yapmayı öğrenmelidir ve ilaçlarını her zaman yanlarında taşımalıdır.
•Riske sokacak sünnet, diş çekimi, iğne gibi ilaç uygulamalarından önce sağlık profesyonellerini uyarmalı ve koruyucu önlem alınması için onları yönlendirmelidir.

Anafilaksi tehlikesi olan çocuklar;

•Çantasında ve yanında acil ilaçlarını bulundurmalı,
•İlaç (adrenalin) uygulaması hakkında eğitim almalı,
•Yazılı acil durum planına sahip olmalıdır.

Kış Hamileleri Dikkat

Gönderildiği yer: Outdoor, Sağlık | 0

Hamilelik, anne adaylarının hem kendilerine hem bebeklerine dikkat etmesi gereken çok özel bir dönemdir. Bebeğin sağlığı, ruhsal, fiziksel ve zihinsel yönden iyi gelişmesi annenin sağlığı ve yeterli beslenmesi ile doğru orantılıdır. Bu dönemi kışın yaşayan anne adayları, mevsim koşullarının olumsuz etkilerinden kendilerini ve bebeklerini korumalı, beslenmelerine dikkat etmeli, kıyafet seçimlerini hem üşümeyecek hem de rahat edecekleri tercihlerden yana yapmalıdırlar.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Prof. Dr. İsmail Çepni; kış hamileliklerinde dikkat edilmesi gerekenlerin beslenmeden kıyafet seçimine, bakımdan ortam koşullarına oldukça geniş olduğunu belirterek, kış hamilelerine bilgiler verdi.

1. Kış hamileliklerinde beslenme
Kış gebeleri beslenme açısından en şanslı gebelerdir. Kış aylarında yetişen sebze ve meyveler gebenin sağlığı, bağışıklık sistemini desteklemesi, iyi beslenmesi ve gelişmekte olan bebeği için bol mineral ve vitamine sahiptir. Bu avantajı iyi kullanmak gerekir.

Bol sebze tüketmek

  • Kış sebze ve meyveleri hem anne adayları hem de bebekleri için mineral ve vitamin deposu olduklarından kışın hamileleri şanslıdır. Günlük yemek listesinde protein, yağ, karbonhidrat, mineral ve vitamin içeren besinlerin eşit şekilde dağılmış olması önemlidir. Annelerin metabolizmalarını güçlendirmeleri için ıspanak, lahana, kereviz, karnabahar ve pırasa gibi kış sebzelerini düzenli olarak tüketmeleri gerekir.

Meyveler doğal ilaç görevi görür

  • Kışın, sağlığı koruyan en temel vitamin C vitaminidir. Portakal ve mandalina kış gebelerinin tüketmesi gereken vazgeçilmez meyvelerdir. C vitamini ile alınan besinlerde bulunan demirin bağırsaklardaki emilimi daha fazladır ve posalı meyveler bağırsakları daha iyi çalıştırır. Asidik olan portakal, greyfurt ve mandalina gibi meyvelerin gündüz tüketilmesi, akşam yatmadan önce muz gibi meyvelerin tüketilmesi mide ve bağırsak sağlığı açısından önemlidir.

Balık çeşidi çok fazla

  • Kış ayları, balık çeşidinin fazla olduğu aylardır. Kemik ve diş gelişimi için kesinlikle vücuda alınması gereken D vitamini balıklarda bulunur. Yazın güneş ışınları sayesinde doğal yoldan alınan D vitaminin kış mevsimindeki muadili balık tüketimi ile sağlanır. Özellikle somon, hamile kadınların yemesi gereken balık türüdür.

Fazla kiloları önlemek karbonhidratı azaltmakla mümkün

  • Karbonhidratlı yiyeceklerin yerine protein, kalsiyum, vitamin ve mineral içeren besinlerin daha fazla tüketilmesi, hamilelikle birlikte fazla kilo alınmasını engeller. Tatlı bir şeyler istendiğinde bu ihtiyacı meyveler aracılığıyla karşılamak mümkün olur. Dikkat edilmesi gereken bir konu da fast food ürünler, kızartılmış patatesler, bebek için zararlı bir takım maddeler içeren yiyeceklerin tüketilmemesidir. Evde yapılan kızartmalar daha az ısıda yapıldığı için zararlı değildir.

2. Kış hamileliklerinde kıyafet seçimi

  • Kış aylarında, havaların soğuk olması nedeniyle kalın giyinme ihtiyacı hissedilir. Tek parça kalın kıyafetlerin yerine kat kat kıyafet giyilmesi doğrudur. Sıkı, naylonlu ve sentetik kumaşlar yerine hava alan pamuklu kumaşlar tercih edilmelidir. Örneğin sentetik ipten örülmüş kalın boğazlı bir kazak yerine, pamuklu bir tişört üzerine dokusu yumuşak yün bir hırka veya kazağın giyilmesi tercih edilmelidir. Bu kıyafet istendiğinde çıkarılabilecek atkıyla tamamlanabilir. Ayakkabı seçimi de özellikle yağışlı ve karlı havalarda hayati önem taşır. Ayakları terletmeyen lastik ayakkabılar giyilmeli ve ayakkabılar yüksek topuklu olmamalıdır.

3. Kış hamileleri için uygun ortam

  • Kapalı ortamlarda sigara içilmesi yasak olmasına rağmen bazı mekânlarda bu kural ihlal edilebilmektedir. Kışın havalar soğuk olduğu için kapalı mekânlarda zaman geçirilirse pasif içiciliğe maruz kalınabilir. Hamilelerin sigara içilen ortamlarda kesinlikle bulunmamaları gerekir.
  • Evdeki ortamın sıcaklığı, nemi ve hijyenikliği de çok önemlidir. Evde bulunulmayan zamanlarda pencereler sık sık açılarak ev havalandırmalı, mutfak ve banyodaki havalandırma fanları sürekli açık tutularak soğuk algınlığına yakalanma riski azaltılarak evin havalanması sağlanmalıdır.
  • Kışın gribal enfeksiyonların yayılması daha hızlı olduğundan insanlarla tokalaşma, sarılma ve yanak yanağa öpüşme gibi davranışlardan mümkün olduğunca kaçınmak gerekir. İş yerinde ya da dışarıda bulunulduğunda ellerin sık sık yıkanması önerilir.
  • Anne adayının daha önceden bilinen kronik bir hastalığı varsa kış ayları öncesinde doktora başvurması gerekir.
  • Bulaşıcı hastalıklardan korunmak için okul çağı çocuklarından ve hastalık taşıyan yakın kişilerden de uzak durulmalıdır.
  • Herhangi bir hastalığın belirtileri gözlemlendiğinde vakit kaybetmeden hekime başvurulmalıdır. Gebelikte bu durumlar için kullanılabilecek güvenli ilaçlar vardır. Bilinmelidir ki burun akıntısı boğaz ve akciğer enfeksiyonu riskini artırır.
  • Kışın tatil planlaması yapılırken 2000 metreden yüksek yerlerde oksijen yetersizliği olabileceği akılda tutulmalıdır. Kayak gibi düşme ve kırık riski taşıyan sporlar yapılmamalıdır.

4. Kış hamileliklerinde bakım

  • Kışın soğuk havanın etkisiyle ciltte kurumalar ve çatlaklar oluşur. Hamileler için üretilen çatlak kremleri ve nemlendiricilerin düzenli olarak tüketilmesi ile bu cilt problemlerinin oluşması önlenebilir. Ayrıca el ve yüzü yıkarken soğuk su yerine ılık su kullanımı önerilir.
  • Bol su içmek ise elbette anne adayının cildini korumanın yanında hem anne adayının hem de bebeğin sağlığı için aksatılmaması gereken en önemli şeydir.
  • Kış aylarında gebelik boyunca düzenli kontrole gidilmesi gebeliğin güvenli seyri, zamanında gereken önlemlerin alınması için önemlidir.
  • Anne adayı hamileliği boyunca doktorundan bilgi almaktan ve ona sorular sormaktan çekinmemelidir.

 

Prof Dr İsmail Çepni
Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı

Doğada ve Açık Havada Bebeğinizin Güvenliğini Sağlamak için…

Gönderildiği yer: Outdoor, Sağlık | 0

Çocuklar, 3 ve 4 yaşından itibaren kendi başlarına keşif yapmaktan hoşlanırlar. Hem onların doğada ve açık havada daha iyi vakit geçirmesi, hem de içinizin rahat olması için önerilerimize kulak verin.

Çocuklar, 3 yaşından itibaren kendi ayakları üzerinde zaman geçirmekten hoşlanmaya başlarlar. 4 yaşına geldiklerinde ise ailece gidilen her yer, onlar için bir keşif sahası haline gelir. Artık yanınıza onları taşımak için herhangi bir araç almanıza belki gerek yoktur ama güvenliklerini sağlama konusunda hayatınızda değişen bir şey de yoktur.

Bu nedenle, ister evinizin yakınındaki bir parka gidin, isterseniz uzun bir tatile çıkın fark etmez; doğada ve açık havada çocuğunuzu nasıl koruyacağınızla ilgili bilgi sahibi olmalısınız. Örneğin bir şekilde birbirinizi kaybederseniz nasıl hareket edeceğinizi kararlaştırmalısınız. Bunun yanı sıra cildinin bakımı, güneşten korunması, enerjisini doğru kullanması, aşırı yorulmaması gibi pek çok konuda alınacak tedbirler aklınızın bir köşesinde olmalıdır.

Gezilerinizi daha güvenli hale getirmek için önerilerimize kulak verin:

Güneşten korunun

Güneş ışınları bulutlu günlerde bile cilde zarar verebilir, hatta kışın yapılan gezilerde dahi hem yüzde hem de vücudun açıkta kalan yerlerinde güneş yanığı olabilir. Mevsim ne olursa olsun, özellikle öğle saatlerinde dışarı çıkarken çocuğunuza güneş kremi sürün. Çocuğunuz 3 yaşından büyükse güneş kremini sizin gözetiminiz altında kendi de sürebilir; böylelikle alışkanlık da kazanmış olur.

Şapka takın

Başımız kışın ısı kaybının, yazın ise ışı girişinin en çok olduğu yerdir. Çocukların başları vücutlarına oranla daha büyüktür, bu nedenle onların ısı kaybı daha da fazladır. Ayrıca yaz ya da kış fark etmez; güneş yanıkları acı verici olabilir. Bu nedenle şapkalara “aksesuar” muamelesi yapmayın, çocuğunuzun başından şapkayı eksik etmeyin.

Su içirin

Vücuttaki su azlığı halsizlik yapar. Ağır hareket eden ya da keyifsiz görünen çocuklar, aslında çoğu zaman sadece susamışlardır. Çocuğunuza bol bol su içirin. 3 yaşından sonra yanında daima bir şişe su bulundurması ve sık sık içmesi yönünde onu teşvik edebilirsiniz.

Atıştırmak iyidir

Çocuklar hemen hemen iki saatte bir acıkırlar. Enerjisiz kalmamaları için yanınızda daima atıştırmalık sağlıklı yiyecekler bulundurmalısınız.

Boynuna bir düdük asın

Herhangi bir kaybolma durumuna karşı, çocuğunuzun boynuna düdük asabilirsiniz. Tabii ki bir yerine dolanmasını önleyecek şekilde ve bu düdüğü “sadece ve sadece kaybolursa” çalmasını tembihleyerek. Bunun bir çeşit oyun olmadığını da onu korkutmayacak şekilde anlatmalısınız. Aranızda “bir kısa – iki uzun düdük” gibi bir sinyal belirleyin; bu sinyal duyulduğunda hangi noktada toplanmanız gerektiğini kararlaştırın. 5 yaşından küçük çocuklar belki toplanma yerini hatırlamaz ama bunun bir alışkanlık haline getirilmesi son derece önemlidir.

Kıyafete dikkat

Gideceğiniz yerde börtü böcek, alçak ve dikenli çalılar, zehirli olabilecek sarmaşık benzeri bitkiler varsa çocuğunuza pantolon, çizme ya da bot giydirin. Böcek kovucu spreyler kullanmayı ve kırda yapılan bir geziden sonra kene kontrolü yapmayı da unutmayın.

Yolu o göstersin

Bırakın çocuğunuz gezinizin takım lideri olsun ve yürüyüşlerinizde yolu o göstersin. Önde yürüyor olması hem onu gururlandırır hem de sizin ona göz kulak olmanızı kolaylaştırır. Liderinize sık sık arkasına bakıp, herkesin peşinde olup olmadığını kontrol etmesi gerektiğini de öğretebilirsiniz.

Ağaca yaslansın

Bu çocuğunuza doğayı sevdirme amaçlı bir hareket değil, onun güvenliği için bir gereklilik. Çocuğunuza eğer kaybolursa bulduğu ilk ağaca yaslanıp beklemesi gerektiğini öğretirseniz, onu bulmanız çok daha kolay olur.

Kaynak : prima.com.tr

Bebeklerde Diş Çıkarma

Gönderildiği yer: Sağlık | 0

Diş çıkarmak, dişin damaktan sürme sürecinin son aşamasıdır. Bebeğin 1 yaşına kadar olan gelişiminde önemli bir aşama olan dişin ağız ortamına gelişi bazı bebekler için uzun ve zorlu bir süreç olabileceği gibi, bazı bebekler için de kısa süreli ve kolayca yaşanan bir süreçtir.

DİŞ ÇIKARMAK KALITSAL FAKTÖRLERE BAĞLIDIR

Dişler anne karnında hamileliğin 3. ve 6. ayları arasında şekillenmeye başlar. Doğum sonrası genellikle 6. ve 7. aylarda alt ön kesici dişlerin belirmesiyle ağızda yerlerini almaya başlarlar. 3 ay kadar erken ya da 12 ay gibi gecikmeli olarak dişlenme süreci başlayabildiği gibi ender de olsa doğum sırasında kıkırdak formunda dişlerle dünyaya gelen bebeklerde bulunmaktadır. Diş çıkarmak kalıtsal faktörlere de bağlı olduğundan anne babanın ilk diş çıkarma süreçleri de her bebek için göz önünde bulundurulmalıdır. Her çenede 10 tane olmak üzere 20 adet diş bebeğin 6-30 aylık dönemi arasında belirli periyotlarla ağızda yerini bulmaktadır.

DİŞ ÇIKARMA BELİRTİLERİ

Dişin ağız ortamına yolculuğu dişetinin açılmasından en az 3 ay önce başlar. Bu süreçte bebekte salya artışı, hafif ateş, ağlama-huzursuzluk, ishal, burun tıkanıklığı, ağız çevresinde hafif döküntü, ellerini ısırması, uyku düzensizliği, kulakları çekmek, iştahsızlık gibi belirtiler görülebilir. Bu belirtiler görülmeye başladığında anne babalar bazı belirtilerde dikkatli ve kontrollü olmalıdırlar. Salya artışı ilk görülen belirtilerdendir. Çene ve ağız çevresinde kızarıklık ve döküntüye yol açabilir. Bu durumda bebeğin yüzü temiz ve yumuşak bir bezle silinerek uygun bir nemlendiricili krem uygulanmalıdır.

DİŞ ÇIKARMA SÜRECİNDE ATEŞ

Diş çıkarma sürecinde 37 derece civarında hafif bir ateş normal kabul edilmektedir. Daha yüksek takip edilen ateşlenmelerde bebeğin dişlenme sürecindeki bağışıklığının azalmasından kaynaklı viral bir enfeksiyon olabileceği düşünülebilir. Çocuk doktoruyla mutlaka konsulte edilmeli ve uygun medikal destek verilmelidir. Dişlenme sürecinde dişetleri çok hassaslaşır. Katı besinlere başlamış olan bir bebek, bir süre besinleri reddetmek isteyecektir. Anne babaların bu durumda telaşlanmaması ve bebeği beslenme yönünde zorlamaması gerekmektedir. Bebeğin sadece anne sütü ya da mama takviyesiyle beslenmesi bu süreçte ona yetecektir. Dolaylı olarak kilo alma da yavaşlama da bu süreçte görülebilir. Yoğun salya varlığında bir kısmının bebek tarafından yutuluyor olması dışkıda sulu bir form yaratabilir fakat çok yoğun ya da günde 2 den fazla sulu dışkı varlığı mevcutsa mutlaka çocuk doktoruna başvurulmalıdır.

DİŞETİNDE ŞİŞME VE KIZARIKLIK

Ağız ortamında da bazı değişiklikler gözlemlenmektedir. Dişin çıkacağı bölgede dişetinde şişme ve kızarıklık olabilmektedir. Bir süre sonra diş etinde beyazlaşma başlar bunu dişin ağızda görülmesi takip eder. Dişin dişetini açacağı bölgede kan pıhtısı görülebilmektedir. Diş tamamen çıkmadan önce yeri şiş, koyu mavi-siyah arası bir renk alarak ödemli bir alan oluşabilir. Dişin ağızda belirmesiyle bu bölgede biraz kanama görülebilir. Buna diş hematomu denir. Genelde kendi kendine iyileşir fakat iyileşemediği noktada mutlaka diş hekimine başvurulmalıdır. Lokal anestezi eşliğinde ufak bir kesiyle dişin önünün açılması gerekebilmektedir.

DİŞ KAŞIYICI PLASTİK VE BOYALI OLMAMALIDIR

Bebekler ön dişleri daha kolay çıkarırlarken, arka azı dişlerini daha uzun sürede ve daha zorlu bir şekilde çıkarırlar. Bu zorlu dönemde anne babalar bebeklerine yardımcı olmalıdırlar. Örneğin çiğneyerek dişetlerini kaşımaya yardımcı olmak hem de biraz soğutulmuş olarak bebeğe verildiğinde dokudaki ödemi de rahatlatmak adına bebeğe havuç, muz, elma, salatalık verilebilir. Bebeğe çiğnemesi için bir şey verildiğinde koparabileceği bir parçanın solunum yoluna kaçmaması için mutlaka anne babaların bebeğin yanında bulunması ve bebeği oturur pozisyonda tutmak önemlidir. Benzer durumu buzdolabından çıkmış su dolu bir diş kaşıyıcı halka ile de uygulanabilmektedir. Diş kaşıyıcı plastik ve boyalı olmamalıdır. Bunların dışında eller yıkandıktan sonra parmakla dişetlerine yavaşça masaj yapılması bebeği rahatlatacaktır.

AĞRI KESİCİ ŞURUPLARDAN YARDIM ALINMALI

Bebeğin dikkatini dağıtacak aktiviteler; dışarıda gezinti, oyun oynamak, kucakta anne teması bebeği rahatlatacaktır. Medikal olarak bazı lokal anestezik içerikli kremlerden beslenme öncesinde yardım alınabilinir. Mutlaka doktor kontrolünde olmak kaydıyla ağrı kesici şuruplardan da yardım alınmalıdır. Bebeğin dişetleri çok kızarık ve ödemliyse, evde hazırlanacak soğutulmuş alman papatyası çayıyla yapılacak gazlı bez kompresi dişetlerinde antiseptik etki yaratacak hem de bebeği rahatlatacaktır.

DİŞ TEMİZLİĞİNE NE ZAMAN BAŞLANMALI?

Bebeğin ilk dişini çıkarmasıyla diş temizliğine başlanmalıdır. Dişler ilk başlarda nemli bir bezle silinmeli 1 yaşından sonra anne baba tarafından fıçalanmalıdır. 2 yaşından sonra çocuklar için üretilen florür oranı ayarlanmış diş macunu kullanımı kokusu gelecek kadar sürülerek kullanılmaya başlanabilir. 3 yaş itibariyle rutin diş hekimi kontrolleri başlamalı diş hekimi tarafından güçlendirici ve çürüğe karşı koruyucu bazı uygulamalar yapılabilmektedir.

Diş Hekimi Şeniz Yeşilkaya
Hürriyet Aile

Bebeğim çok mu uyuyor?

Gönderildiği yer: Sağlık | 0
Annelerin uykunun çocuk gelişimindeki önemini bilmediğini dile getiren Uzm. Dr. Saral; “Maalesef annelerin çoğu bebeklerinin beslenmesine aşırı dikkat ederken, bebeklerin büyümesi için uykunun genel olarak gerekli olduğu dışında, kaliteli ve kesintisiz gece uykusunun bebeklerin büyümelerinde ve beyin gelişiminde ne kadar önemli role sahip olduğunun farkında değiller. Mükemmel bir gece uykusu, bebeğinizin gün boyu öğrendiklerini düzenlemesini, enerji depolarını yenilemesini ve yeni güne mutlu, zinde ve en önemlisi öğrenmeye açık olarak başlamasını sağlayarak zihinsel gelişimini hızlandırır. Bebeklerin uyku problemleri yaşaması beyin gelişiminde geriliğe neden olacak ve sağlıklı büyümesine engelleyecektir. Çünkü 0-3 yaş dönemi zihinsel gelişim ve sağlıklı büyüme için çok kritik bir dönemdir. Bu dönemde bebekler çok hızlı büyür ve gelişirler. Sonraki dönemlerde büyüme ve gelişme hızı düşer. Özellikle beyin gelişimi için 0-3 yaş dönemi hayati önem taşır. Beyin gelişiminin % 80’i bu dönemde tamamlanır ve beyin ölçüsü neredeyse yetişkinlikteki büyüklüğe ulaşır. Ayrıca bu dönemdeki hataların ve ihmallerin telafisi mümkün değildir. Eğer 0-3 yaş döneminde çocuk ihmal edildiyse; kesintisiz ve kaliteli uyumadıysa, sağlıklı beslenmediyse ve iyi bakılmadıysa bunlar beyin gelişimde geriliğe yol açarak ileriki yaşlarda telafisi olmayan durumlara neden olabilir. Bu nedenle kesintisiz gece uykuları bebeğin potansiyel beyin gelişimini gerçekleştirmesi için çok önemli role sahiptir” açıklamasında bulundu.

Hangi dönemde ne kadar uykuya ihtiyaç var?
* Yenidoğan döneminde bebekler günde toplam yaklaşık 11-18 saat uyurlar. 3-4 kez gündüz uyumaları da vardır.
* 2-3 aylık dönemde 3-4 saat aralıksız uyur ve beslenmek için uyanır. Aktif uyku %43’e düşer.
* 3 aylık olduklarında bebeklerin %71’i tüm gece boyunca uyurlar.
* 4 aylık dönemde, geceleri daha uzun; gündüzleri daha kısa uyurlar.
* 6 aylık periyotta 5-6 saatlik uyku döngüsünde 1-2 kez uyanırlar. Uyandıktan sonra bebeklerin 1/3-1/2’si kendi kendine yeniden dalarlar. Günde toplam yaklaşık 11-14 saat uyurlar ve bu bebeklerin %84’ü tüm gece boyunca uyuyabilir.
* 10 aylık bebeklerin 90%’ı tüm gece boyunca ve günde ortalama 10-13 saat uyurlar.
* 12 aylık bebekler günde toplam yaklaşık 10-13 saat uyurlar.
* 18-21 ay arası gündüz uykusu teke düşer.
* 21-36 ay arası çocukların büyük kısmı günde 1 kez yarım saat ile 3 saat arası öğlen uykusuna ihtiyaç duyarlar. 2 yaşında günde 10-12 saat uyurlar.
* Oyun çağı çocukları ise gün içinde 12-14 saat uyur. 1-3 kez gündüzleri uyurlar; ancak bunun akşam uykusuna yakın bir dönemde olmamasına özen gösterilmelidir.
* Okul öncesi dönemde ise geceleri 11-13 saat arası uyurlar, genellikle gündüz uyumazlar.
* 5-12 yaş arası çocuklar geceleri 11 saat uyurlar.
* Son yapılan çalışmalar ergenlerde gecede 10 saatlik bir uykuya ihtiyaç olduğunu göstermiştir. Ortalama 7-7,5 saattir.
* Erişkinlerde ise optimal uyku süresi 8 saattir. Yaş ilerledikçe uyku, uykuya dalma ve uykuda kalma süreleri değişiklik gösterir.Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı
Dr. Birol Saral

Haberin kaynağı: Hürriyet Aile

 

1 4 5 6 7